Büyük ihtimalle önceki bölümden anladınız italik yazılar üçüncü kişi gibi bir şey, diğer bölümlerde de öyle yazma ihtimalim var, daha iyi anlaşılsın diye.
*Aklımdaki sorulardan kurtulmaya çalışarak orada oturuyordum, ama vaz geçmiştim bu düşünceler beni yalnız bırakmayacaktı. Jungkook'un ağlaması yavaşlamıştı, kollarıma yapışmış beni tutabildiği kadar sıkı tutuyordu.
Sızlandığını duyunca omzuna ve boynuna öpücükler bırakmaya başladım, "Yorgun olduğunu biliyorum bebeğim ama kalkmayı denemek zorundasın, sonsuza kadar böyle kalamayız değil mi, hm?". Kulağına fısıldadım.
Kafasını salladı, karşı çıkmak için bile çok güçsüzdü. Kafasını yavaşça omzumdan çektim, ağlamaktan kan çanağına dönmüş gözlerine baktım. Alnına yumuşak bir öpücük koyup ayaklarının belimden çektim.
Belinden tutup tekrardan yere oturmasına yardım ettim. İrkilmişti ama ben yüzündeki acıyı göremeyecek kadar meşguldüm. "Hadi tavşan çocuk.". Elimi ona uzattım.
Hafifçe kızardı ve bir kereliğine her şeyin normal olduğunu hissettim. Geniş gözleri önce uzattığım elimle buluştu ve ardından uzun süre sonra mutlu bakan gözlerimle, "Elimi tut bebeğim, ısırmam söz veriyorum.". Yanaklarındaki kızarıklık genişledi ve kafasını çevirip elimi tuttu.
Kalkmaya çalıştığında seslice inledi ve kollarına sıkıca karnına sardı. "J-jimin a-acıyor.". Yerden kalkamamıştı.
Hızlıca nefes alıp veriyordu, yeniden bacaklarına sarılıp küçüldü. Yeniden ağladığını duyunca aşırı derece sinirlenmiştim. Yavaşça yanına çöktüm ve dikkatlice kollarını bacaklarından ayırdım.
Yürek yıkan çığlıklarını içinde tutmaya çalıştığı için gözleri yarı açıktı. Ellerimizi birleştirip hafifçe sıktım, ardından o da sıktı.
Diğer elimle yavaşça tişörtünü yukarı kaldırdım. İçsel bir şey olmadığını biliyordum (İçsel derken, hani şu görünürde bir şey olmayan ama vücudun içinde hastalık vs. olan). İlk başta şiddetli bir karın ağrısı çektiğini düşünmüştüm ama tişörtünü kapatmaya çalışması çok daha kötü şeylerin olduğunu söylüyordu.
Gördüğüm şey kanımı dondurmaya yetti. Karnının üstü morluklarla kaplıydı. Farkında olmadan yaralarına dokundum ve bu acı içinde inlemesine sebep oldu.
"Bunu sana kim yaptı?". Sesimi kontrol edememiştim, neredeyse bağırmıştım, az önceki konuşmaların aksine. Dayanılmaz bir acı içinde olmasına rağmen irkildi, kafasını iki yana salladı ve dudaklarını birbirine bastırıp sustu.
"Jungkook tekrar etmeyeceğim, söyle.". Ses tonum cevap beklediğimi ve konunun tartışmaya kapalı olduğunu açıkça belli ediyordu. Yavaşça gözlerini açıp bana baktı.
"J-jimin sinirlenme, Y-yugyeom--". İşaret parmağımı dudağına yerleştirip sözünü kestim, "Yugyeom, o piç seni incitmeye cüret etti, ama öncelikle sana bakmamız lazım, iyi misin bebeğim?". Sesimin sakin çıkması için çok çabaladım ama onu acı çekmesi, özellikle o piç yüzünden, cinayetten başka bir şeyi düşünmemi engelliyordu.
Solgun yanaklarında küçük kırmızılıklar oluştuğunda dudaklarına bir öpücük bıraktım. Kıkırdadım ama onun morluklarla dolu karnı yeniden gözüme takılınca gülüşüm anında soldu.
Bir kaç zorlu dakikaların ardından Jungkook'un yatağına yatmasını sağlayıp yanına uzandım. Anında vücudunun yarısını üstüme bırakıp sıkıca bana sarıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Good Boy's Bad Boy✓ | JiKook
Fanfiction✧ Jungkook'un yüksek miktarda paraya ihtiyacı vardı ve bu parayı kazanmasının en kolay yolu okulunun adeta kapalı kutu olan "bad boy'u Park Jimin ile sevgili olup, onu rezil etmesiydi. ˚ ˳⊹︶꒦ ︶꒷꒦ ︶˚ ˳꒦ ︶꒦ ︶꒷꒦˚ ˳⊹︶꒦ ︶꒷꒦ ︶˚ ˳ ↝Top : Jimin ↝Bottom : Ju...