Sözlerimi bitirdiğimde gözlerimden yaşlar düşmeye başladı. Yavaşça dudaklarımı onunkilere yaklaştırdım. Durmadan küçük öpücükler bırakıp onu yapabildiğim kadar yakınıma çektim.
Baş parmağım ile gözlerinden düşen incileri sildim. O ise sadece benimle birlikte yattı ve gözlerini kapattı, Jungkook, annesi öldüğünden beri ilk defa evde hissetmişti.
"J-jimin içinde ölü olduğunu düşünüyorsun ama olmadığını biliyorum. Kalbin önemsediğin kişiler için atıyor, ben bunu gördüm ve biliyorum. Gözlerin yaşamsız görünüyor olabilir ama en ufak mutlu hissettiğinde onların içinde bir ışık parlıyor. Eğer seni ö-öldürüyorsa öyle şeyler söylemem, iyi bir çocuk olurum ama lütfen onun yaptığı gibi beni b-bırakma.".
Sesi boğuktu ve nefessiz kalmıştı. Fısıldadığı son cümleler tüylerim diken diken olmasına sebep oldu. Ona daha sıkı sarıldım.
" Lütfen biraz dinlen, seni böyle güçsüz görmeye dayanamıyorum. Daha sonra konuşabiliriz bebeğim. Ben buradayım ve seni bırakmayacağım.". Bir elimle saçlarını okşadım, diğer elim onun tişörtünün içindeydi. Parmak uçlarım ile sıcak tenini hafif hafif okşuyordum.
Üzgün bir şekilde kıkırdadı, "Nasıl uyumamı bekliyorsun Jimin? Kardeşim ve benim başımızın üstünde bir çatı yok, 24 saat içinde parasız ve yemeksiz bir şekilde evsiz olacağım. Sahip olduğum tüm parayı cenaze işin harcadım, hastane masraflarını ödemek için bir kuruşum bile yok.".
Sözleri biri kalbimi bıçaklıyormuş gibi hissettirdi. Çenemi sıkıp sertçe alt dudağımı ısırdım, " Tüm bunların karşısında yalnız olduğunu mu düşünüyorsun? Ben senin yanındayım, bende kalabilirsin, yalnız yaşadığımı biliyorsun. Karşılığında hiç bir şey istemiyorum, sadece yüzünde büyük bir gülümseme istiyorum.".
Yüzümde yavaşça bir gülümseme oluştu, o da bunu gördü, gözleri parladı, en kötü zamanda en mutlu hissetmiş gibiydi. " Jimin çok teşekkür ederim, seni ikna etmeye çalışsam bile biliyorum aksi halde beni dinlemeyeceksin. Sana ne kadar minnettar olduğumu bilmiyorsun. Ama R-rin ne olacak? Onu b-bırakamam.".
Suçluluk duygusu ile sözlerini bitirdi. Kıkırdayıp yüzünü kendime çektim, dudaklarına uzun bir öpücük bırakıp alt dudağını ağzımın içine çektim ve emmeye başladım.
Jungkook gözlerini iyice açtı, yanakları koyu kırmızıya bürünmüştü, " J-jimin.". Sesi zor duyuluyordu. Geri çekilmeye çalıştı ama izin vermedim. Yavaş bir şekilde dudağını ısırıp çekilmesine izin verdim.
"Senin gibi oldukça akıllı birisi için aptalca bir soruydu tavşan çocuk. O da bizimle gelecek tabii ki. Onu arkada bırakmam, o benim favorim.". Burunlarımızı birbirine değirdim ve Jungkook daha da kızardı.
Sözlerimin sonunu duyduğunda dudaklarını hafifçe büzdü ve kaşlarını çattı, " Ama senin biriciğin olduğunu söylemiştin, bu haksızlık! ". Mızmızlanıp beni favori oyuncağıymışım gibi daha da yakınına çekti.
"İkiniz de öylesiniz, şimdi uyuy--" Sözlerim Jungrin'in aniden odaya girmesiyle kesildi. Jungkook benden uzaklaşmaya çalıştı ama izin vermeyip onu daha sıkı tuttum.
Jungrin gözlerini ovuşturup esnedi ve yavaşça gözlerini açtı. Jungkook ve beni böyle gördüğü an gözleri iyice açıldı.
" Jimin, özür dilerim burada olduğunu bilmiyordum.". Sesindeki acı ve üzüntüyü fark etmemek elde değildi. Ona gülümsedim, "Önemli değil Rin, biraz önce gelmiştim.".
Jungrin, onun takma adını kullandığımda hafifçe kızarmıştı. Jungkook ise gülümseyerek ikimizin konuşmasını izliyordu.
Jungkook çenesini kırabilecek bir gülümseme ile onları izlerken deli gibi durduğunu farkındaydı ama umrumda değildi.
Jungkook kafasını göğsüme yaslayıp bana iyice sırnaştı. Rin ise tuhaf bir şekilde orada duruyordu. Kıskanmıştı.
Gözlerinin bizde olduğunu fark edince gülümsemem genişledi. "Rin buraya gel, ikinizin de uyumasına yardım edeyim.". Yanımdaki boş alanı işaret ederek konuştum. Jungkook sesimi duyunca kafasını kaldırdı.
"Ama o sana sarılamaz, bunu sadece ben yapabilirim.". Jungkook şuan televizyondaki hiç bir şeyini paylaşmak istemeyen şımarık çocuklar gibiydi. Jungrin'in gözleri daha da kederli hâle büründü ve kaşlarını çattı.
Göğsümde bir sızı vardı. Yalnız başına kalmanın nasıl bir şey olduğunu biliyordum ve aynısının Rin'e olmasını istemiyordum. Odadan çıkmak üzereydi ki onu durdurdum.
"Rin bekle ve sen tavşan çocuk şımarık bir çocuk olmayı bırak yoksa şuan yaptığın şeyi bir daha yapmana izin vermem.". Jungkook mızmızlandı ve yavru köpek bakışlarını göndermeye başladı ama ona umursamaz bir bakış attım.
Göğsüme kafasını koyup tekrardan sırnaşmaya başladığımda dudaklarını hafifçe büzmüştü. " Buraya gel Rin, abini umursama sadece bebek gibi davranıyor.".
Jungkook boğazından pek belli olmayan bir ses çıkardı ve kendini tamamen üstüme attı. Öte yandan Jungrin'in tüm şehri aydınlatabilecek bir gülümseme oluşmuştu.
Jungrin yatağın yanına gelip ince örtüyü kaldırdı ve aramızda mesafe olacak şekilde yattı. Kolumu omzuna sardım ve onu yaklaştırdım, buna ihtiyacı olduğunu biliyordum.
"Rin, sana sadece göz kulak olmak istiyorum.". Ona fısıldadım, şaşkın bir şekilde bana baktı. Yavaşça saçını okşadım. Kızardı ve o anda neredeyse uyumak üzere olan abisine çok benziyordu.
"Teşekkür ederim, Jimin.". Yüzünde minnettar bir ifade vardı. Karşılık olarak gülümsedim, "Ben buradayım, benimle istediğin her şeyi konuşabilirsin, çekinme.". Kafasını omzuma yasladı ve hafifçe bana sarıldı.
Bir kaç dakika sonra ikisi de bana sarılarak uyumuştu, uzun zamandır bu kadar iyi hissetmemiştim. Yalnız, soğuk ve umutsuz geçen yılların ardından ilk defa yüzümde bir gülümseme ile uykuya daldım.
*
Yazarken duygulandım nedense, boş yere mi duygulandım yoksa normal mi bilmiyorum. Fazla bekletmeden attım hadi yine iyisiniz jsksjdjd.
Ama biraz kısa oldu (740 kelime). Diğer bölümü şimdiden yazmaya başlayacağım fazla gecikmez büyük ihtimalle.
♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Good Boy's Bad Boy✓ | JiKook
Fanfiction✧ Jungkook'un yüksek miktarda paraya ihtiyacı vardı ve bu parayı kazanmasının en kolay yolu okulunun adeta kapalı kutu olan "bad boy'u Park Jimin ile sevgili olup, onu rezil etmesiydi. ˚ ˳⊹︶꒦ ︶꒷꒦ ︶˚ ˳꒦ ︶꒦ ︶꒷꒦˚ ˳⊹︶꒦ ︶꒷꒦ ︶˚ ˳ ↝Top : Jimin ↝Bottom : Ju...