Colors Of Life

4.5K 248 101
                                    

Sonraki Gün

"Jungrin, eşyalarının bu odaya koyabilirsin. Burası artık senin.". Apartmana girer girmez karşımıza çıkan ilk odayı göstererek konuştum.

Hemen ardımdan Jungkook geldi. El ele tutuşuyorduk. Elimi onun elinden çekmek için bir hamle yaptım ki Jungkook buna izin vermedi ve sanki yaşamı buna bağlıymışca elini daha da sıkılaştırdı.

Dün tüm günümüzü Jungkook ve Jungrin'in eşyalarını toplayarak geçirmiştik. Böylece en kısa sürede taşınabilirlerdi.

Jungrin boş bir bakışla kafasını salladı. Bir şey yakalamış gibi bir noktaya odaklanmıştı ve bu gerçekten çok uzak bir hayal dünyasında olduğunu gösteriyordu.

"Jimin bir problem olsun istemiyorum, Rin ile aynı odada kalabiliriz.". Jungkook aklındakileri söyledi. Kafasını eğmişti, bakışları çok ilginç bir şeymiş gibi ayakkabılarındaydı.

Onun dikkatini geri kazanmak için dirseğimle yavaşça onu dürttüm. Ve anında kendimi tanıdık büyük gözlere bakarken buldum.

" Önemli değil, bir problem olmayacak. Rin bu odada kalabilir. Senin için başka planlarım var ayrıca.". Jungkook, sözlerimi duyduğuna gözleri genişledi.

Ama aklından geçen diğer şeyleri söyleyemeden Jimin konuşmaya başladı "Rin istersen içeriye girip rahatlayabilirsin. Kahvaltı hazır olduğunda seni çağıracağım.".

Jungrin hafifçe başını salladı ve eşyalarını alıp artık kendisinin olan odaya doğru yavaşça gitti. Gergin şekilde duran Jungkook'a doğru döndüm.

Kıkırdayıp dudaklarına küçük bir öpücük bıraktım. " Merak etme tavşan çocuk, önceden dediğim gibi, seni yemem ama o gün bir süre sonra gelecek.". Jungkook'un yanaklarına anında kıpkırmızı bir renk yayıldı.

"Benim odamda birlikte kalacağız.". Ellerimi onun beline sararken konuştum. Aynı odada kalmaktan bahsettiğimde daha da fazla kızardı.

Bir şeyler söylemek için ağzını araladı ama hiç bir şey diyemedi. Büyük ihtimalle aklındaki düşünceleri toplayamıyordu.

Jungkook aptal gibi hissetmişti. Maalesef Park Jimin'in yanında çok sık içine düştüğü bir durumdu.

Yüzündeki ifade yüzünden neredeyse gülecektim ama onun yerine dudaklarımızı birleştirdim.

Jungkook fark edilebilir derece rahatlamıştı, kasları gevşemişti. Ayrılıp onu kolundan çekerek odaya götürdüm. Hiç bir şey demeden bana uydu, karşı çıkamayacak kadar afallamıştı.

Odaya varınca anında içeri girdik ve onu kapıya doğru ittim, sırtı kapıya çarptığında kollarımın arasına hapsettim. Gözlerime baktığında sesli bir şekilde yutkundu.

Alt dudağımı ısırarak yüzlerimizi yakınlaştırdım ve bir elimi indirip beline sardım. Onu yeniden öpeceğimi düşünmüş olmalıydı ama yanılıyordu. Kafamı onun boyun girintisine yerleştirip kokusunu içime çektim.

"Seni sadece kendim için istediğimi düşündüğünü biliyorum, evet istiyorum ama kardeşin ile aynı odada kalmanızı istemememin sebeplerinden biri de Jungrin'in kendine zaman vermeye ihtiyacı var, kendi içinde kayboldu. Bunu verdiği cevaplardan da anlayabilirsin veya normalde olduğu gibi davranmamasından. Ona biraz zaman verelim olur mu?".

İnsanlar Park Jimin'in bencil, duygusuz ve yaşayan bir buz dağı olduğunu düşünüyordu. Ama o anda Jungkook onun insanların düşündüğünün tam tersi olduğunu biliyordu.

The Good Boy's Bad Boy✓ | JiKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin