4.4

9.7K 892 69
                                    

Öğle arasındaydık ve ben Kerem'i ikna etmeye çalışıyordum. Neden bunu yaptığımı da bilmiyordum.

"Kerem, yer tuttular işte. Kıymetlin, sandalyeye oturacak sonunda." dememle gülmüştü. Her öğlen taşa oturduğumuz için söyleniyordu.

"Hem Hira'nın önünü kesiyorsun böyle. Hayır yani bilmesem Hira kimseyle olmasın istiyorsun sanacağım." diye iğneleyerek konuştum. Zaten tam olarak yaptığı buydu.

"Bana ne kızım Hira'dan." diye sinirle konuştuğunda dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım. "O zaman kantine iniyoruz."

Kerem ayağa kalkınca peşinden ben de kalktım. Sınıftan çıkıp merdivenlere doğru yürümeye başlamıştık. Hiraların sınıfının önünden geçerken sınıfın tamamen boşalmış olduğunu gördüm.

"Bir de bizi beklemeden inmiş." Kerem söylenerek merdivenleri iniyordu. Bense peşinden gülerek iniyordum. Er ya da geç kendine itiraf edecekti.

Kantinin olduğu kata indiğimizde nefesimi tuttum ve geri verdim. Anıl'la yan yanayken gerilmemeliydim. Bunu bugün sımsıkı sarıldığım anonime yapamazdım.

Kantine girdiğimizde köşede oturanları gördüm. O iki kız da vardı. Yakın arkadaş olmalılardı. Yoksa neden hep birlikte gezsinlerdi? Doğrusu, sevgilileri de olabilirdi.

Bu ihtimal hoşuma gitmedi.

"Merhaba." dedim yanlarına vardığımızda. Ben Hira ile Bahadır'ın ortasına otururken, Kerem de Bahadır ise Anıl'ın arasına oturmuştu. Anıl'ın ve Hira'nın ortasında da şu iki kız vardı.

"Biz tanışmadık daha. Benim ismim Selin." diyerek elini uzatan kıza netaketen gülümseyio masada biraz ileriye uzanıp elini tuttum. "Ben de Ayliz." Diğer kız da ben çekilmeden elimi tuttu. "Damla ben de."

Geri sandalyeme oturduğumda Kerem'e baktım. "Köfte ekmek yiyelim mi?" dememle Hira güldü. "Marul ekmek o." dedi Kerem huysuzca.

Ayağa kalktım. Diğerleri yiyeceklerini almışlardı. Kerem de kalkınca kantine doğru gittik. Kantin sırası yine karman çormandı. "Nefret ediyorum bu sıradan." Kerem'in klasik söylenmelerine öylece baktım.

Kafamı geriye doğru çevirip kalktığımız masaya baktığımda gözüme ilk çarpan Anıl'ın gülerek Hira'yla konuşmasıydı.

Gülüşü öyle güzeldi ki...

"N'apıyorum ben ya?" Önüme döndüm sinirle. Kerem neyse ki fark etmemişti.

Sıra sonunda bize geldiğinde iki tane köfte ekmek istedik. "Buyur kızım." diyerek uzatan Mahmut abinin elinden ekmekleri aldım. "Sağ ol abi." dedim. O sırada Kerem de paraları vermişti. Ayranları da alınca tamamdık.

Ardımızı dönüp masaya doğru giderken elimdeki ekmeklerden birisini Kerem'e verdim.

Masaya eski yerlerimize oturduk. Biz gelene kadar Anıl, Hira ve Selin karınlarını doyurmuşlardı. Bahadır'la Damla ise yarılamışlardı.

"Ee hangi üniversiteyi düşünüyorsunuz?" Bunu soran kişi Selin'di. Zaten 12. Sınıfa giden insanların arasında başka hangi konu dönerdi ki?

"Bir yer olsun da." diyen Kerem herkesi güldürmüştü. Böyle dediğine bakmayın, çok zekiydi.

"Ben İstanbul'dan uzaklaşmak istemiyorum." dedi Hira elini çenesine yaslayarak. "Çok seviyorum burayı."

Kerem ona bakarken gülümsüyordu. "Ben, Dokuz Eylül'ü istiyorum ama zor gibi." dedim dudaklarımı sıkıntıyla gererek. İyi bir puan yapabilir miydim bilmiyordum. Derslerim harika değildi ama kötü de değildi. Her gün ders de çalışıyordum. Başarmayı umuyordum.

"Başarırsın umarım." dedi Selin. Gülümsedim. "Siz nereleri istiyorsunuz?" diye sordum. Ayranımı çalkalayıp açarken onların konuşmasını beklemeye başladım.

"En düşük nereyse oraya ben." deyip gülen Bahadır'a ağzımda ayran olduğu için tam gülemesem de gülmüştüm.

"Ben de İstanbul'da bir yerler istiyorum." diyerek Hira'ya baktı Selin. Kafamı salladım ona karşı.

Kafamı Anıl'a çevirdim. Acaba o nereyi istiyordu? "Aklımda çok fazla üniversite var." diyerek geriye yaslandı. Önündeki yemeğini bitirmişti.

"Ben, Gazi Üniversitesi'ni istiyorum. Çok istiyorum hem de." diye coşkuyla konuştuğunda gülümsemiştim. Kızları sevmiştim. İkisi de çok cana yakındı. "İnşallah tutturursun." diye konuştum.

Önümdeki ekmeğimin kağıdınu geriye doğru çekerken telefonum titremişti. Ekmeğimi bırakıp başımı kaldırdım. Kerem ile Bahadır'ın elinde telefon vardı. Anıl'ın telefonu ise masadaydı, eli de üzerindeydi.

Cebimden telefonumu çıkarırken hâlâ masadakilere şüpheyle bakıyordum.

Hoş: Artık yemeğini ye.

Hoş: Buz gibi oldu.

Ayliz: Tm

Kafamı kaldırıp telefonlara baktım. Hiçbirinin ışığı yanmadı. Sinirle nefesimi verdim.

Ayliz: Üf kimsin sen ya?

Ayliz: Herkesten şüpheleniyorum valla.

Mesaj gelmedi. Telefonumu kapatıp yemeğimi yemeye devam ettim. O sırada masada konuşma devam ediyordu.

"Yıl sonu partisi mi?" diye sordu Kerem. Selin ona döndü. "Evet, şimdiden mekanı ayarlamaya çalışıyorlar. Mezuniyet partisi olmazsa olmaz."

Yo, bence olur.

"Belli miymiş mekan?" diye soran bu kez Bahadır'dı. Selin ona döndü. "Yok, daha belli değil."

Bu konu pek umurumda değildi. Elbette gidecektim ama heyecanlı değildim. Anonim çıkıp gelse ve onunla gitsem heyecanlı olabilirdim.

Ki zaten mezuniyetimize aylar vardı. Daha birinci dönemdeydik.

Telefonuma baktım tekrar. Mesaj gelmişti.

Hoş: Gözlerini fıldır fıldır etrafta çevirme gözün çıkacak.

🌌

Okuyup yıldız parlatmayanları, yorum yapmayanları görüyorum.

Okuyup yıldız parlatmayanları, yorum yapmayanları görüyorum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Gece Şarkım | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin