Selamün Aleyküm dostlar! Baya baya uzun süre oldu. Nedeni yok. Ben yazar değilim bunu hep söylüyorum. Canım ne zaman isterse o zaman yazabiliyorum maalesef. Bu da bir açıklama değil ama öyle işte. Özür diliyorum hepinizden. Öyle yani...
*
*Bazı anlar olur, insan ne yapması gerektiğini kavrayamaz. Çıkmaza girer çıkamaz. Önündeki seçeneklerin hangisini seçerse seçsin, seçtiği seçenek kötü sonuçlar doğurabilir.
Tam şu an öyle bir anı yaşıyordum.
Elimde Zeynep Saye'nin günlüğü olduğunu bildiğim defter vardı. Bu defter ağabeyimin çekmecesindeydi. Normal bir zamanda olsa okumazdım, bu zamana kadar öyle bir teşebbüste bulunmamıştım.
Şimdi ise bu defter ağabeyimin çekmecesinden çıkmıştı. İçinde yazılan şeyleri bilmese abim çekmecesinde tutar mıydı? Tutmazdı. Demek ki okumuştu ve içinde yazan şeyler dikkatini çekmişti.
Bir yanım defteri okumayı delicesine istese de, bunu yapmam yanlış olurdu. Zeynep yıllarca bu defteri bir sır gibi saklamıştı bizden. Şimdi defter elime geçti diye, yüksek bir ihtimalle ağabeyim de okudu diye Zeynep'in izni olmadan karıştıramazdım.
Defteri aldığım yere geri koyup hazırladığım çantayı da alıp odadan çıktım. Ağabeyim gelmiş olmalıydı. "Kızlar ben aşağı iniyorum, ağabeyime çantasını verip geliyorum." dedim. Zeynep Saye, "Tamam kanka." diye cevap verdiğinde yüzüne bakamadan evden çıktım. Kendimi suçlu gibi hissetmiştim.
Ağabeyimin yanına indiğimde çantaya uzanırken elimdeki çantayı geri çektim. Hafifçe kaşları çatılırken ne olduğunu sorarcasına kafasını salladı.
"Zeynep Saye'nin defterinin, senin çekmecende ne işi vardı?"
"Gördün mü?"
"Gördüm. Niye okudun o defteri?"
"İçinde yazılanlar beni ilgilendiriyordu çünkü."
Şaşkınlıkla ona baktım. İçinde yazılanların onu ilgilendirdiğini nereden biliyordu? Hem ne olursa olsun izinsiz okumasını açıklayamazdı.
"Bu izinsiz okumana sebep olamaz."
"Biliyorum, haklısın. Ne yapacağımı bilemediğim için defteri de geri veremedim."
"Ne zaman söyleyeceksin? Sen benim ağabeyim olsan bile o benim dostum ve burada sen hatalısın. Ona en kısa zamanda defterini geri ver ve okuduğunu söyle. O zaman ne olursa olsun. Söylemezsen ben söylerim. Kız her yerde defterini arıyor." Ağabeyim şaşkınlıkla bana baktığında kaşlarımı çattım.
"Ne söyleyebilirim ki Hifa? Defterini aldım, okudum. Seninde beni sevdiğini öğrendim. Hadi evlenelim mi?" diye sorduğunda sırıttım ve, "Aynen öyle söyleyebilirsin."
Kafasını iki yana sallayarak, "Sen delirmişsin." diye mırıldandı. Gülüşüm genişledi ve eve doğru yürümeye başladım. Kapının önüne geldiğimde son kez arkamı döndüm. "Beni siz delirttiniz!"
***
Eve döndüğümde sorunsuz bir şekilde kahvaltımızı yapmış, sofrayı toplayıp oturmuştuk. Telefonumdan yükselen bildirim sesiyle ekranın kilidini açtığımda gelen mesajın sahibini gördüm, ve istemsizce kaşlarım çatıldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sokağın Başındaki Adam
Spiritualislami bir hikayedir. "Birincisi, etrafınızda dolaştığımız kanısına nereden vardınız? İki gündür üst üste karşılaşıyoruz ki aynı mahallede ikametgah ediyoruz bu nedenle bu çok normal. İkincisi, amacımız dikkat çekmek olsaydı ne şu an burada olurduk...