Birkaç saat sonra sınıf, yurda gelmişti. Sabahtan beri geziyorlardı. Herkesin yorgunluktan bayılmak üzere bir hâli vardı. Akşam yemeğinden sonra, salona geçmek yerine, sınıfın çoğu odalarına gittiler. Ben ve Midoriya da, Bakugou ve Kirishima'nın yanına, yani Bakugou'nun odasına gittik. İkisi çok enerjik görünüyorlardı. Özellikle de Kirishima. Nedenini merak etmeden edemedim. Tam ağzımı açtım ve konuşacakken, Midoriya lafı ağzımdan aldı.
"Kirishima, Kacchan bugün çok enerjiksiniz, noldu?"
Kirishima ve Bakugou, birbirlerine bakıp sırıttılar. Sonra ikimize döndüler ve uzun uzun bizi süzdüler. Ardından Kirishima konuşmaya başladı.
"Yok bi şey Midoriya. Onu bunu boşver de, siz koca yurtta tek başınıza ne yaptınız bakalım? Hmm~...!"
Elimi, saçlarıma daldırdım. Midoriya kolları ile yüzünü gizliyordu. Her utandığı zaman böyle yapıyor. Kirishima ve Bakugou'nun, ikimize bakarak sırıttığını fark ettim. Bi anda aklıma bir fikir geldi. İkisine döndürdüm başımı. Pis pis sırıttım.
"Siz otobüste ne yaptınız? Veya gezerken? Ha~?"
Kirishima bi an duraksadı. Demek ki bir şey olmuş. Biliyordum! Bi dakka, bi dakka, ben neden seviniyorum ki? Bakugou'ya benzemeye başladım iyice. O sırada Midoriya, omzuma dokundu ve Bakugou'yu gösterdi. Gözlerini bizden kaçırdığını ve alt dudağını ısırdığını gördüm. Birbirimize bakıp kıkırdadık. Bunu yaptığımız her zaman, birbirimizi daha iyi tanıyor, daha da arkadaşlık bağımız güçleniyor gibi hissediyorum. Beni en iyi anlayan insan, Midoriya olabilir...
∞
Okulda dersler bitmişti. Sınıftakiler yorgun bir şekilde çantalarını toplamaya çabalıyorlardı. Sıramdan kalktım. Bakugou, kalkmıştı. Hatta sınıftan koşarak çıkmıştı bile. Kirishima, Sero ve Ashido da arkasından gitmişti. Kaminari'nin birini beklediğini fark ettim. Normalde diğerlerinin arkasından giderdi. Acaba kimdi, diye düşünmeme gerek kalmadan Shinso, sınıf kapısına yaslandı. Kaminari, Shinso'yu gördüğü anda, resmen üstündeki bütün yorgunluk gidiverdi. Koşarak Shinso'nun yanına gitti. Shinso, onlara baktığımı anlamış olmalı ki, el salladı. Ben de ona karşılık verdim. Kaminari ile el ele tutuştular ve sınıftan hızlı adımlarla çıktılar. Demek ki çıkıyorlardı. Çünkü Shinso, hiç bir zaman bu kadar gülümsemezdi.
Bakugou'nun sırasına oturdum. Midoriya büyük bir ihtimalle uyukluyor ya da gözlerini dinlendiriyordu. Saçları ile oynamaya başladım. Yumuşacıktı. Yemyeşil ve aralardaki siyahlıklar, saçını farklı kılıyordu. Bir de kıvır kıvır olduğu için, şirin olmaması imkansıza kılıyordu resmen. Çilleri, gözleri, burnu, duda-...! Hayır, dudakları değil! Yanakları ve yüzü, o eşsizdi.
"Izuku, kalk. Sınıf bomboş. Senin yüzünden yurda en son gidenler biz olucaz. En son gidenlere ne yaptırıldığını biliyorsun değil mi?"
"Hı hı~..."
"Deku Kalk...Hemen!"
Gülmeye başladı. Büyük bir ihtimalle, ona Deku dediğim için gülüyordu. Kafasını kaldırdı ve saçlarını düzeltti. Kafamı sağa doğru çevirdim. Çantamı aldım ve sırtıma taktım. Kafasına yumuşak biçimde vurdum. Saçlarını karıştırdı ve gülümsedi. O da çantasını hızlıca topladı ve sırtına taktı. Birlikte okuldan çıktık. Yurda doğru yürümeye başladık.
Uzun süredir Midoriya ile böyleyiz. Arkadaş gibi değil, can-ciyer havasında da değil bizim dostluğumuz. Farklı bir şey bu. Midoriya ile bu aramızdaki duruma hâlâ bir ad bulamamış olsak dahi, birbirimizi bir puzzle gibi tamamlıyormuşuz gibime geliyor her zaman. Midoriya'nın "Benim bir ruh ikizim falan yok." cümlesi kafamın içinde çınlasa da, bana göre biz, diğer arkadaşlıklar gibi değiliz. Farklıyız.
Yurda en son biz gelmiştik. Bu demek oluyor ki, bugünkü yemekler bizden geliyor. Üstümüzü değiştirdik. Mutfağa geçtik. Saat daha erken olsa da, 21 kişiye yemek yetiştirmek zor olacaktı.
"To- yani Shoto, sence ne yapalım?"
"Ne diyeceğimi biliyorsun zaten Izuku. Cold Soba. Sen de Katsudon isteyeceğin için ve dün de Katsudon yediğimiz için, bence bugün noodle gecesi yapalım. Hem pratik, hem de lezzetli."
"Harika bir fikir Shoto!"
Yemekten sonra salona geçtik. Oyun oynadık, hikaye ve anılarımızı anlattık. Aizawa Senesi, ödevlerimizi yapmak için, odalarımıza gitmemizi istedi. Midoriya ile gidecekken Uraraka, Midoriya'nın kolundan tuttu ve odasına kadar sürükledi. Neden? Bana Midoriya'dan hoşlanmadığını veya aşk ile ilgili herhangi bir şey hissetmediğiniz söylemişti. Sadece arkadaş olarak gördüğünü, Midoriya kimden hoşlanıyorsa, saygı duyacağını söylemişti. Hmm~ Belki de yalan söylemiştir. Ya da-...! Tamam tamam, sınıftaki diğer kızlar da, ikisinin arkasından koşturmaya başladılar. Demek ki "Kızlar + Midoriya Konseyi" yapacaklardı. Ön yargı yine beni esir aldı. Böyle davranmayı sevmesem de, bazen Midoriya ile birini konuşurken veya sarılırken gördüğümde, kıskançlık duygusu sarıyor içimi. Ama neden? O sadece benim arkadaşım...gerisi asla olmaz, olamaz.
∞
Bu şirin ve duygusal kitabımıza Shinkami ve Kiribaku ekledim! Bu shipleri bana öneren fanofthesuperhero 'ya kucak dolusu teşekkür gönderiyorum! Ve Todo, Mido'dan hoşlansa da kabul etmediğini fark eden var mı? Varsa +1 bırak!
Umarım beğenmişsinizdir. Sizler benim için çok değerlisiniz!!!
727 kelime...
Yzar-Chan bu bölüm senin içindi!!!
Küçük Not: 7 benim uğurlu sayım ve bu bölüm senin gibi bütün uğurlu herkese gelsin! Her bölümde bir kişi koyabildiğim için affedin... Kitap bitene kadar bu kitap için bana destek olan herkesi eklemeye çalışacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✔ [⑅ Childhood Friends ⑅] / Tododeku
RomanceO benim küçükken tanıştığım, bir kere gördüğüm, arkadaşım olarak saydığım tek kişiydi. Ona hayatımı anlatmıştım. O da kendi hayatını bana anlatmıştı. Bana bir hediye bile vermişti. Bir günlüğüne, hatta birkaç saatliğine de olsa, onla geçirdiğim daki...