13. Bölüm #Pişmanlık#

15 1 0
                                    

Hastaneye varmıştık. Babam yoğun bakımdaydı hala. Annem bir köşeye ben bir köşeye oturmuştuk. Sessizce iyi yada kötü bir haber bekliyorduk. Aklımdan babamla yaşadıklarımız bir türlü çıkmıyordu. Ona bişey olursa kendimi asla affetmeyecektim. Sonuçta oo benim babamdı. O sıra üzgündü belki ya da ondan yardım istemedim diye kızgındı. Ahh keşke karşımda sapasağlam dursa, boynuna sarılsam sıkı sıkı. Insan hep böyle olmak zorunda mı? Bir şeyin veya bir kişinin değerini,kaybettikten sonra anlıyoruz.
Ben tüm bunları düşünürken doktor yanımıza yaklaştı.
" Kerem Aksoyun yakınları sizler misiniz?" Annemle aynı anda ayağa sıçradık.
" Evet biziz. Kötü bişey mı var? Eşime birseymi oldu?"
" Ahh hayır merak etmeyin. Eşinizin durumu hala aynı. Biraz daha erken farkedilmiş olsaydı daha kolay atlatabilirdi. Lâkin geç farkedildigi için ilaçların çoğu kanına karışmış. Ama merak etmeyin biz elimizden gelenin fazlasını yapmaya çalışıyoruz. Şimdilik yapabileceğiniz tek şey iyi düşünmek, sağlam durmak."
Doktor kafasını önüne eğip yanımızdan ayrıldı. Annem hala karşıya bakıyordu. Kolundan tutup annemi yavaşça oturttum.
" Anne doktor bey haklı. Sağlam durmalıyız. Biz aksoy ailesiyiz. Babam bizi böyle görseydi. 'Bu ne hal cabuk toparlanın'diye bize kızardı."
Annem nemli gözlerle gülümsedi. Kafasını onaylar gibi salladı.
" Haklısın kızım. Baban bizi böyle görmemeli. Uyandığında bizi güçlü görmeli. Ağlamak yok artık." Gözlerini kolunun tersiyle kuruladı. Başımı diğer tarafa çevirdiğimde zehra, yagmur,furkan hepsi arka arkaya bana doğru geliyordu. Ayağa kalkmamla bana sarılmaları bir oldu. Kendimi tutamamıştım. Hıçkırıklarla ağlamaya başladım. Hepsi ayrı ayrı
" Geçecek üzülme kuzum."
" Kıyamam lan ben sana ağlamaaa."
Hepsi kolunu benden ayırınca arkalarında duran furkanı gördüm. Ağır 2 adım atarak önünde durdum. Gözyaşlarımı parmaklarıyla kuruladı. Ardından kollarını bana sıkı sıkı sardı.
" Ah güzelim benim ahh. Herseyde seni mi bulur bee." Kulağıma fısıldıyordu..
**3 gün sonra**
3 gündür hastanede öylece bir haber bekliyorduk. Zehralar ara sıra uğruyordu. Fakat furkan bu süre içerisinde hep hastanede kalmıştı. Artık ağlamıyorduk. Üzülmediğimizden değil annemle birbirimize söz vermiştik. Annem bi köşede oturmuş babamla fotoğraflarına bakıp bakıp gülümsüyordu. Bense bir noktaya dalmış en kötü habere kendimi hazırlamaya çalışıyordum. Ne yaparım diye düşünüyordum. Furkan elindeki kahveyi bana uzattı.
" Al, iç kendine gelirsin biraz."
" Sağ ol içim almıyor bişey."
" Ceren kaç gündür hiçbir şey girmedi midene. Hastalanacaksınız." Bana doğru eğilip
" Sen böyle yaparsan annen ne hale gelir. Toparlan gülüm. Al şimdi bunu iç hadi." Derin bir nefes alarak furkanın elindeki karton bardağı aldım. Annemide zorlamıştı fakat annem gözlerini fotoğraflardan ayırmıyordu. Elimdeki bardağı köşeye koyup annemin yanına gittim.
" Kaç yıl önceydi?" Fotoğrafa bakarak sormuştum. Gülümseyerek
" Hamileydim. Cinsiyetini öğrendiğimiz gündü. Çok mutluyduk. Daha ozamandan adını ne koysak diye düşünüyorduk. Adın için çekiliş çekmeye karar verdik hangisi çıkarsa adın oo olacaktı. Baban ne yaptı biliyormusun? Sırf benim istediğim olsun diye iki kâğıda da ceren ismini yazmıştı. Tabi ben bilmiyordum. Çok sonra öğrendim." Ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Bir anda 2 hemşire koşmaya başladı, ardından doktor geldi. Ayağa kalkarak doktoru durdurdum.
" Neler oluyor. Babam iyi mi?"
" Lütfen bekleyin." Annem olduğu yerde olanları izliyordu. Gözlerinden umutsuzluğu görebiliyordum. Furkan
" Sakin olun. Birşey olmaz kerem amca güçlü bir adam. Lütfen umutsuzluğa kapılmayın." Kafamı yoğun bakımın kapısına dayayıp
" Nolur dayan babacım. Bırakma bizi nolurrr. " Ağlamamak için kendimle savaşıyordum. Gelen ayak seslerini duyunca 2-3 kez nefes alıp verdim. Kendimi kapıdan uzaklaştırdım. Kapı açıldı. Doktor maskesini çıkarıp üzgün bir şekilde yere bakıyordu. Annem ayağa kalkıp doktorun tam önünde durdu.
" Iyi mı kerem. Uyandı mı? Bişey söyleyiiiinn iyimi kerem." Doktor üzgün gözleriyle annemi izliyordu.
" Malesef ... tüm çabalarımıza rağmen.. kerem beyi kurtaramadık. Başınız sağ olsun." Annem yere çöküp feryatlarla ağlamaya başladı. Bense... bense nefes almaya çalışıyordum. Benim .. babam bu kadar çabuk pes etmezdi. Oo ölemezdi, ölmemeliydi. Daha benim babamla yapacak bir sürü hayalim vardı. Öylece bırakıp gidemezdi. Ben daha bir kez olsun babama içten sarılmamıştım. Benim babamla bir fotoğrafım bile yoktu. Hem , hem daha 18.yaş günümü beraber organize edecektik. Daha bizim yaşayacak çok şeyimiz vardı baba. Ben seni kaybedemem daha çok erken baba. Bizi bırakma.
...
Annemle morgun önünde duruyorduk. Annemin ayakta duracak hali yoktu. Bir köşeye çömelmiş, sayıklaya sayıklaya ağlıyordu. Benide furkan kollarımdan tutmuştu. Onun sayesinde ayakta durabiliyordum. Buyuk bir acıyla yanıp kavruluyordu icim. Son sesimle cığlıklarla ağlamak istiyordum. Morgdaki adam çıkıp
" Son kez görmek isterseniz buyrun" dedi. Annemle birbirimize baktık. Yanına doğru gidip " Ilk sen gir annem. Sonra.. ben şey ederim." Annem kararsız adımlarla morga girdi. Iceriden annemin çığlık sesleri geliyordu. Tam yere yığılacakken furkan beni tuttu.
" Nasıl dayanacaz furkan. Nasıllll? Benim babam ölemez, ölemezz."
Annemi morg gorevlisi kolundan tutmus dışarıya çıkardı. Anneme yaklaşıp saçlarını okşadım. Ardindan morga girdim. Babamın üzeri beyaz bir çarşafla örtülüydü. Bütün cesaretimi toparlayıp yanına yaklaştım. Derin nefes alarak örtüyü kaldırdım. O an kendimi zor ayakta tuttum. Elimi yavaşça yüzüne yerleştirdim. Buz gibiydi.
" Babam. Benim yakışıklı babam. Üşümüyor musun? Buz gibi olmuşsun. Eminim şuan beni duyuyorsun. Çok özür dilerim. Simdi.. şimdi karsimda canlı dursan bir an durmam boynuna atlarım. Şimdiye kadar hiç söylemedim sana ama ben .. ben seni çok seviyorum. Hayatımda ki herşeyden çok seviyorum. Sensiz nasil yaşarız bilmiyorum. Kalk babam kalkta evimize gidelim. Hı?"
Babaaaaa...
** Taziyeden sonra **
Misafirler tamamen gitmişti. Benle annem solanda tek başımıza kalmıştık. Annem babamın fotoğrafına sarılmış adını sayıklıyordu. Annemin yanındaki bos yere oturup kafamı omzuna dayadım. Annem
" Hepsi benim suçum. Ona bağırmasaydım, gitmesini istemeseydim intihar etmeyecekti. Şimdi... Şimdi yanımızda olacaktı. Hepsi bu olanların hepsi b.e.n...im suçum ceren ." Ağlamaktan sesi düzgün çıkmıyordu.
" Hayır annem sakın kendini suçlama bu senin suçun değil. Olanlar benim yüzümden. Çok özür dilerim çoook." Ağzımı sıkı sıkı kapatıp ağladım.
" Benim narin kızım. Güzel kokulum. Asıl sen kendini suçlama. "
Kapı çaldı. Emine abla kapıyı açtı. Içeri veysel girdi. Onu görünce sarılıp omzunda saatlerce ağlamak geldi içimden. Arkasından nisanın çıkmasını beklerken bu sefer tek gelmişti.
" Ceren.. Ben.. ne diyeceğimi bilmiyorum. Başınız sağolsun." Annem veysele başını sallayıp salondan çıktı.
" Sağ ol."
" Çok üzüldüm ceren. Seni görmek istedim. "
" Böyle bi durumda nasıl olabilirim. Veysel ben.. babam olmadan yarım kalırım. Ben .. Ben onu çok seviyorum."
Yanıma oturdu. Sarılıp sarılmamak arasında kalmıştı. En son ona doğru dönerek beline sıkıca sarıldım. Veysel
" Ceren.. Ben hep senin yanında olacam ne olursa olsun tamam mı? "
" Sende bırakırsan, tek kalırım veysel. Yaşayamam ben. Nasıl dayanıcam bu acıya nasıl unutucam." Içim okadar acıyordu ki. Pişmanlık, acı, hüzün, her türlü duyguyu yaşıyordum. Babam kırgın gitmişti. Hâlâ şakaymış gibi hissediyordum. Sanki kapı çalacak babam gelecekmiş gibi. Hiç ölmemiş gibi. Çok zor bir duyguydu. Babam olmadan nasıl kendimden emin yaşayacaktım. Artık her sabah babam ise gitti diye sitem etmeyecektim. Eve girdiğinde ben geldim diye bağıran, her sabah bir eşyasını ararken evi ayağa kaldıran, gece uyurken gizli gizli odama girip kapıdan beni izleyen bir babam olmayacaktı. Her doğum günümde bana bilim kurgu kitabı alacak bir babam yoktu artık. Şimdi farkettimde bunlar bile bana yetermiş. Sarılmasaydı, öpmeseydi bile keşke yaşasaydı, buna bile razıydım. Ben daha babamın en sevdiği rengi, yemeği, yapmaktan hoşlandığı hobisini ne biliyim sevdiği ya da sevmediği hiçbir seyi bilmiyordum. Belki bendeydi sorun. Gidip bir kez olsun hoşgeldin dememiştim, yanına oturup sohbet etmeye çalışmamıştım. Hep ... biz hep onu suçladık. Bunları düşünmenin artık bir faydası olmayacaktı ama ıçimi kemiren bir pişmanlık yaşıyordum.
Babasızlık öyle kötü bir duygu ki tarifi yok. Ben hep hayatımdaki iyi insanların değerini kaybettikten sonra anladım. Eminim şuan bir sürü kişi bu pişmanlığı yaşıyor. O kadar berbat bir duygu ki pişmanlık. Bir ise yaramayan insanlara verdiğimiz değeri, sevgiyi etrafımızda bizi önemseyen kişilere versek dünyada mutsuz insan olmazdı. Özellikle de ailemizin değerini bilmeliyiz. Annemizin, babamızın, kardeşlerimizin. Kaybettikten sonra onları sevdiğinizi söylemeyin. Şimdi onlarla ne yapmak geçiyorsa içinizden şimdi yapın. Benim gibi sonradan pişmanlık içinde kıvranmayın. Çünkü son pişmanlık fayda etmiyor.
##Pişmanlık##

KARANLIĞIN DİBİNDENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin