" Ben hep senin yayında olacam ceren, kurtaracam seni bu acıdan" aynen böyle demişti Furkan. O günden beri evdeydim. Günlerden pazardı. Tam vaktinde annem odama dalıp yorganımı üzerimden çekti. " Hadi kızım, kalkma vaktiiiiii" o uzattığı i'leri şarkı gibi çıkarmıştı. Itiraz etmeden doğrulup kendime gelmeye çalıştım. Annem bana hayret dolu bakışlarla " Vay tekrarlatmadan kalktın. Bugünü tarihe yazmamız lazım." dalga geçiyordu. " Nur sultan nerede benim sabah öpücüğüm. Artık bi günaydın bile demiyorsun üzülüyorum bak" dedim ayağa kalkarak anneme sıkı sıkı sarıldım. Oda kollarını bana sıkıca sarmıştı. Kapının köşesinde babam durmuş bizi izliyordu. " Kıskanıyorum amaaa" sesi bir çocuk gibi çıkmıştı. Bi kolumu ona doğru uzatıp sarılmasını istedim. Bir süre öyle kaldıktan sonra babam tam eski konuları açacakken müdahale ettim. " Ben kurt gibi açım. Kahvaltı yapalım hemen" dedim gülerek. Babam mesajımı anlayıp annemin elini tutup kahvaltıya indiler. Hemen banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Havlumla yüzümü kurularken kaç gündür çekmecemde açık bir şekilde duran telefonuma mesaj geldi. Artık telefonumu çıkarıp kimin arayıp mesaj attığına bakmak istedim. Yatağımın köşesine bacaklarımı bağdaş yaparak oturdum. Telefonun şifresini girdiğimde neredeyse binlerce cevapsız arama ve mesaj olduğunu gördüm. Ilk mesaj kutuma girdim. Neredeyse tüm mesajların sahibi ardaydı. Hemen son mesajı açıp okudum.
A.
Ceren hemen görüşmemiz lazım sana çok önemli şeyler anlatacam. Veyselle ilgili...
Tabiki onunla görüşmeyecektim. En azından ne yaptığını anlamayacak kadar aptal değildim. Onun yüzünden tüm hayatım 2 gün içerisinde değişmişti. Tam anlamıyla bir uğursuzdu. -Uğursuz- bu lakap ona çok yakışmıştı. Hemen rehberime girerek A. diye kaydettiğim ardayı uğursuz diye kaydettim. Yanınada bok emojisi koydum. Bu beni güldürmüştü. Ondan gelen tüm mesajları sildim. Konu ne olursa olsun onun bir plan yaptığından emindim. Ve ben ona kanmayacaktım. Telefonumu yerine koyarak hemen kahvaltıya indim. Annem bana nihayet geldin bakışı atarak yanında duran sandalyemi eliyle geriye itti. Yerime yerleştim ve direk ağzıma bi parça peynir tıktım. Annemler yemek yerine beni izliyorlardı. Babam sonunda lafa girerek " Kızım okuldan mesaj geldi. Yarın sınavların başlıyormuş. Ve devamsızlığın baya çokmuş. Gitmeyi düşünüyor musun artık okula ?" bu soruyu sorduktan sonra kolunu masanın üstüne koyup ellerini birbirine kilitledi. Anneme bir bakış atarak " Ben son bir kaç hafta hariç keyfimden gitmemezlik yapmadım babacım. " tekrar anneme baktım. Bana sakın olay çıkarma demeye çalışıyordu. Onu aldırış etmeden sözüme devam ettim. " Senin yaptığın şey kolay atlatılır bişey değildi. Benim için de annem içinde. Onun yanında olamam gerekiyordu. Açıklamam yeterli oldu mu 'baba'" baba kelimesini bastırarak söylemiştim. Onun bana hesap sorma gibi bi yetkisi yoktu. Bize yaptıklarını ne çabuk unutmuştu. Hızla elimdeki çatalı tabağa sertce bırakarak odama çıktım. Haklı olduğumu bildiği için hiçbir şey söyleyememişti. Söyleyemezdi de. Odaya girdiğimde telefonum melodisini son anda duydum. Çekmeceden çıkararak 'uğursuz' un aradığını gördüm. Artık çekilmez bir durum almıştı. Ya o çok yüzsüzdü ya da ben derdimi tam olarak aktaramamıştım. Açıp ağzının payını vermem gerektiği kanaatine vararak yanıtladım. " Ne var yüzsüz şey neee" dedim dişlerimi sıkarak. " Hemen sinirlenme ya. Neyse niye mesajlarıma cevap vermiyorsun sekerim" resmen benimle oyun oynuyordu ve çok eğlendiği ortadaydı. Ona cevap vermeyince devam etti. " Veysel hakkında çok önemli şeyler öğrendim. Öğrenmek istersin diye düşündüm. " dedi alaycı bir şekilde. " Sen kendini ne zannediyorsun ya. Veysel senin kuzenin anlıyor musun? Resmen ona ihanet ediyorsun. Nasıl bir kalp var sende yaaa" arda tam anlamıyla midemi bulandırıyordu. Nefesini serte dışarı bırakarak " Bazen çok kırıcı oluyorsun ceren. Veysel için değer mi sence? Emin ol benim olursan daha çok mutlu olursun. Hemde hiç olmadığın kadar. Bu buluşmaya gelmen veyselin yararına olur yoksa ciddi anlamda biricik kuzenimin başı belaya girecek. Ben sana yeri mesaj atarim. Gelip gelmemek sana kalmış artık bal dudaklım." büyük bir kahkaha atarak aramayı sonlandırdı. Aklım allak bullaktı. Acaba gerçekten veyselle ilgili bir sorun mu vardı. Başı belada mıydı? Ardadan tekrar bir mesaj geldi. Daha önce duymadığım bir yerin adresini attı. Biraz daha düşündükten sonra gitmeye karar verdim. Hem daha ne kadar zarar verebilirdi ki bana zaten herşeyi mahvetmişti. Siyah kotum ve siyah üstümü giyinip saçımı doğal düz haliyle bıraktım. Onun yanına gidiyorum diye süslenecek halim yoktu. Babamla yeni tartıştığımız için anneme çıktığımı haber vererek evden ayrıldım. Babamın şoförü arabanın kapısı açtı ve arabaya binmemi bekledi. " Taksiye binicem. Sen işine bak" dedim. O sıra bana doğru yaklaşan taksinin boş olduğunu görüp durdurdum. Ardanın bana attığı konumu şoföre gösterdim. " Çok uzak bir yermi?" dediğimde. Dikiz aynasından bana bakıp " 1 buçuk saatlik yol." dedi soğuk bir sesle. Ardanın amacı neydi acaba? Okadar yakında yerler varken 1 buçuk saatlik mesafe niye?
Sonunda varmıştık. Resmen şehir dışında bir adresti. Taksiciye parasını ödeyip indim. Biraz etrafımı izledikten sonra tahtadan, neredeyse 50 yıllık tarihi evin kapısının önünde durdum. Çalıp çalmamak arasında gidip geliyordum ki kapı açıldı. " Geleceğini tahmin etmiyordum. Beni şaşırtıyorsun ceren" dedi sırıtarak. " Hadi boş yapma. Ne söyleyeceksen söyle." Onu boğmamak için kendimi zor tutuyordum. Içeri girmem için kapıyı sonuna kadar açtı. Bende hızla girdim. Salonun tam ortasında durdum ve gözlerimi ona diktim. "Otursana rahat rahat konuşalım."
" Ben buraya sohbet etmeye gelmedim arda. Veysele ne olmuş? Anlat çabuk fazla vaktim yok."
" Ah ceren ahh çok sabırsızsın biraz sabret. Öncellikle ne içersin. Şarap?"
" Yok istemiyorum şarap falan. Daha fazla saçmalama anlat be anlatacaksan."
" Ozaman bize kahve istiyorum. Hem emine hanımın kahveleri mükemmel olur. Emine hanım bize iki orta kahveee." dedi bana sormadan orta kahve istemesi tuhafıma gitmişti. Gerçekten benim kahveyi orta içtiğimi biliyor olamazdı ya.Dayanamayarak
" Ne söyleyeceksen söyle artık yoksa daha fazla tahammül edemeyeceğim sana."
" Tamam tamam söylüyorum ama kaldırabilir misin bilmiyorum ceren. "
" Sanane.Sen söyleyecek misin?"
" Veysel çok kötü bir şey yaptı ceren. Ve bunu sen hayatında varken yaptı." Arda biraz durup düşündü. Ne düşündüğünü merak etmiştim. Tekrar devam edip
"Hatırlıyomusun? Eski sevgilin 1 ay önce bıçaklandı. Ve sakat kaldı. Sence bunun veyselle nasıl bir bağlantısı olabilir düşün bakalım?"
" Saçma sapan konuşma veysel yapmaz. Sen tam bir yalancısın bunu biliyorsun dimi?" sinirden elim ayağım titriyordu.
" Hadi ama ceren sizin çıkmaya başladığınız ilk gündü hatta"
" Kuzenini ele vermeyi düşünmüyorsun değil mi? Bunu yapamazsın arda bu kadar iğrenç olma." ayağa kalkmış tam karşısında duruyordum. Arda bana doğru bi adım atarak elini yanağıma yerleştirdi. Geri çekilmem istedim fakat beni durduran bişey vardı. Baş parmağıyla dudağımı okşamaya başladı.
" Herşey sana bağlı güzelim. Eğer benim olursan bu görüntüleri kimse görmeyecek. Tersini sende istemezsin değil mi?" Bir adım daha yaklaşmıştı. Bende aynı anda kendimi çekmeye çalıştım. Diğer eliyle beni öyle sarmıştı ki başarısız olmuştum. Ben geriye gittikçe oda bana doğru geliyordu. En son kendimi duvara yasladım. Kaçacak yerim kalmamıştı. Tam bağıracakken elinin tamamını dudağıma bastırdı. Dudağımın köşesine küçük bir öpücük bıraktı. Ve
" Ne diyosun ceren benim misin yoksa hı?" Gözlerinde ki hırsı görebiliyordum. Kabul etmesem veyselin başı belaya girecek. Başka bir yol bulabilir miyim diye düşündüm. Fakat aklım durmuştu.
" Düşünmeme izin ver arda. En azından bir kaç gün." Arda lafımı bitirir bitirmez dilini şaklatmaya başladı.
" Olmaz,olmaz ceren. Ben yeteri kadar bekledim. Bana şimdi burda bir cevap vereceksin." Ellerini üzerimden ayırıp cevabımı beklemeye başladı.
" Tam.. tamam kabul. Ama bir şartla oo görüntüleri sileceksin."
" Çok açık gözlüsün ceren. Silersem senin o an beni bırakmayacağını nerden bilicem" Arda fazlasıyla zekiydi.
" Peki. Madem kabul etmedin. Başka bir şartım var. Bunu veysel duymayacak aslaa." Bu konuda çok ciddiydim. Ya bugünden sonra ne yapacaktım. Veysel duyarsa beni biraz bile seviyorsa silerdi. Nasıl açıklardım ona. Herşey daha da berbat bir hâl almaya başlamıştı.
" Kabul bebeğim. Sen benim olda gerisi önemli değil." Bana yaklaşmaya başladı. Kaçmak istedim ama veysel için katlanmam gerekiyordu. Dudağını dudağıma bastırdı. Ona karşılık vermiyordum. Elini kalcamda hissettiğim an geri çekilmek istedim.
" Böyle hiç tadı olmuyor ama bitanem. Sal kendini biraz hadii" Fısıldayarak konuşuyordu. Sesindeki tehditi anlamıştım. Karşılık vermeye başladığımda daha da hırslanmaya başladı. Kollarımı iki yana açarak duvara sabitledi. Kendini bana sürtmeye başladığında bunun sonunun kötü olacağını anlayârak dudaklarımı ayırdım. Çıldırmış gözlerle ne diyeceğimi bekledi. O sırada hizmetli elinde kahvelerle salona girdi.
" Aa pardon Arda bey. Ben şey.. kahvelerinizi getirmiştim." Arda geriye doğru çekilerek gözüyle masanın üzerini işaret etti.
" Banyo nerede?" diye sordum. Daha fazla dayanamıyordum çünkü kusacaktım. Hizmetli bana banyoyu gösterdi. Hızla girip kapıyı kilitledim. Gözlerimden hızlı hızlı akan yaşları aynadan izliyordum. Musluğu açarak ağzımı yıkamaya başladım. Başka bir yolu olmalıydı. Ben daha fazla dayanamayacaktım. Fakat o yolu bulana kadar Ardanın yanında durmam gerekiyordu. Kapı tıklatıldığında musluğu kapatıp
" Evert?" diye bağırdım.
" Aç mısın biseyler hazırlatayım mı?" Böyle düşünceli görünmeye çalışıyordu varya çıldırıyordum. Hayır manasında bir ses çıkardım.
" Peki ozaman cabuk gel kahveler soğumasın." Ayak seslerinden uzaklaştığını anladım.
" Domuzzzzzz.. Geber anladın mı?... Fareler kemirsin o küçük beynini.." Ne dersem diyeyim içim soğumuyordu. O an aklıma bişey gelmişti. Bu gece ardanın yanında kalacaktım. Ve o uyurken telefonunu alıp videoları silecektim. Böyle deyince gözüme fazla kolay gelmişti ama öyle olmayacaktı. Bir de ardanın azgınlığıyla uğraşacaktım. Banyodan çıkarak salona Ardanın yanına gittim. Yanında ki boş kısımı işaret ederek oturmamı istedi. Gösterdiği yere isteksizce oturdum.
" Kahveni iç" diye emrettiginde suratına yapıştırmamak için kendimi zor tutmuştum. Uzanıp kahvemi aldım. Zar zor kahveyi içmeye çalıştım. Artık planımı uygulama zamanım gelmişti.
" Arda senden bişey istiycem. Tabi kabul edersen." Kelimeleri söylerken zorlanıyordum.
" Benden bişey isticeksin öyle mi? Iste bakalım." Ona böyle bişey söylemek hoşuna gitmişti.
" Ben babamla tartıştım da bugün yanında kalabilir miyim diye soracaktım. Tabi istersen yani." Arda şaşırmış gözlerle bana bakıyordu.
" Ne değişti 2 dakikada. Az önceye kadar beni öldürecekmiş gibi bakıyordun."
" Artık bi ilişkimiz var nereye kadar öyle davranabilirim. Istemiyorsan kalmam." deyip hızla ayağa kalktım. Beni kolumdan yakalayıp üstüne doğru çekti.
" Istemez olur muyum lan. Kal tabi istediğin kadar kal." deyip öpmeye başladı. Veysel için katlanmak zorundaydım. Ne kadar veysel benden hemen sonra eski sevgilisine dönmüş olsada onu hala deliler gibi seviyordum. Arda çizgiyi aşmaya başlıyordu. Bu gece buradan sağ kurtulurmuyum pek emin değildim. Hemen geri çekilerek
" Ben acıkmaya başladım. Acaba bugün yemekleri ben mı yapsam" dedim. Yemeğine fare zehri koymak aklımın bir köşesinde gizleniyordu. Ama tabiki öyle bir şey yapmayacaktım.
** Yemekten sonra**
Arda yemeğini bitirip koltuğa yayılmıştı. Bense hala tabağımda ki yemekle uğraşıyordum. Ardanın uykuya dalmasını bekliyordum ama biraz zordu. Yemek tabaklarını üst üste koyup mutfağa lavabonun içine koydum. Bi 10 dakika oyalandıktan sonra salona döndüm. Bugün şans geçte olsa bulmuştu beni. Arda koltukta uyuyakalmıştı. Yanına yaklaşıp kontrol ettim. Zaman kaybetmeden telefonunu aramaya başladım. Hiç bir yerde yoktu. Yukarı yatak odasına çıktım. Komidinin üzerinde usulca duruyordu. Hemen elime alıp ekranı açtım. Şifre yoktu. Bi terslik vardı ama anlayamıyordum. Galeriye girdim boştu. Ayak seslerini duyunca telefonu yerine bıraktım. Arda kapıdan girip elindeki telefonu gösterdi.
" Bunu mu arıyordun canım.."