Bölüm 22

505 42 47
                                    

Ölmeni dilerken bile yaşatmışım seni.

Ben: Baba...

Mehmet(Babam yazmaya elim gitmedi): Ece hanımlar da geldi sonunda

Ben: Senin burda ne işin var?

Mehmet: Akıllı olduğunu hiç bir zaman düşünmemeiştim zaten ama sen iyice salakmışsın. Bu evin sahibi benim

Sinirden elim ayağım titriyordu.

Ben: Sen beni ne hakla buraya çağrıyorsun?

Mehmet: Orospuluklarını öğrenmeyen kalmamış. Şerefimi iki paralık ettin sen.

Ben: Yeter be yeter bıktım senden yıllar önce kaçtım senden ama bana yaptığın kötülükler hiç bırakmadı peşimi. Çok mutlu oluyorsun dimi ben acı çekerken. Siktir git artık hayatımdan,
hayatımızdan.

Mehmet: Şuna bak daha buyukleri ile konuşmayı bilmiyor.

Ben: Terbiyeyi sen mi öğreteceksin bana lan ha sen mi? Çık git hayatımdan ne seni ne de o orospu karını görmek istemiyorum. - diye bağırdım.

Sesin tüm mahaleyi inletmişti. Gözlerimden alev çıkarıyordum resmen. Bir anda kapı sertçe açıldı ve içeri Can girdi.

Can: Ece ne oluyor iyi misin?

Mehmet: Ne o artık senden büyük adamlarla da mı oluyorsun. İyice orospu olmuşsu.

Can babama kafa attı ve üzerine çıkıp yumruklamaya başladı.

Can: Sen kimsin lan sen kimsi. Gebertirim seni sen benim sevgilim ile nasıl konuşuyorsun.

Ben: Can tamam bırak.

Can: Ece kim bu ve nasıl senin ile böyle konşuyor.

Ece: Bu benim babam olacak herif.

Can: Demek o şerefsiz sendin. Aha artık seni elimden kimse alamaz.

Can onu öldüresiye dövüyordu.

Ben: Can lütfen bırak hadi gidelim. İyi değilim sana ihtiyacım var.

Can ayağa kalktı ve ona son bir tekme atıp yanıma geldi. Bana sarıldı ve saçımı okşamaya başladı. Evden çıkmak için yeltendiğimizde bize seslendi.

Mehmet: Bu iş burda bitmedi.

Ben: İnşallah kendi pisliğinde tek başına geberirsin.

Evden ayrıldık ve sahile gittik. Can yanımdan ayrıldı ve beş dakika sonra elinde iki Chivas ile geri geldi.

Ben: Bana iyi gelecekşeyleri çokiyi biliyorsun.

Can: Sana daha neyin iyi geleceğini çok iyi biliyorum.

Söylediklerine anlam vermeye çalışırken beni kendine yaklaştırdı ve sarıldı. Gözyaşlarıma ve daha fazla mani olamadım ve ağlamaya başladım.

Can: Şşşş tamam geçti geçti.

Göz yaşlarımı sildim ve kendimi sakinleştirmeye çalıştım.

Ben: Sen benim orda olduğumu nerden bildin.

Can: Bayıldığın gün de böyle kimseye söylemeden ortadan kaybolmuştun. Sana bir şey olur diye korkup takip ettim. İyiki de etmişim. Babanın çağırdıyını niye söylemedin. Ya sana bir şey yapsaydı.

Ben: Beni babam değil eski ev sahibi çağırdı yani ben öyle sanıyordum. Ev sahibi de babam mış yani bunca yıldır ben onun evinde yaşamışım.

Can: Peki senden ne istiyormuş.

Ben: Bilmiyorum. Beni sadece azarladı. Belkide amacı buydu. Biz hiç bir zaman iki insan gibi konuşmadık ki.

Can: Hadi gel senin kafanı dağıtalım

Ayağa kalktı ve benim de kalkmam için elini uzattı. Kalktım ve yanından yürümeye başladım. Tabi Chivasımdan da yudum almayı unutmuyordum.

-------

Yaklaşık üç saattir yürüyorduk. Gerçi bana çok iyi gelmiştim. Karaköye geldiğimizde aklıma çok güzel bir fikir geldi.

Ben: Can grafiti yapalım mı

Can: Gecenin bu saati sprey boyayı nereden bulacağız.

Selim abinin kafesini gördüğümde hemen içeri daldım.

Ben: Selim abim

Selim abi: Ooo cadı hoşgeldin.

Ben: Hoşbulduk hoşbulduk. Emanetleri versene.

Selim abi: İnsan bir hal hatır sorar.

Ben: Nasılsın iyimisin?

Selim abi: Uttun beni iyice buralara uğramaz oldun.

Ben: Eee manitacılık ne yaparsın

Selim: Kim o deli. Senin ile başa çıkabileni daha görmedim ben.

Ben: Tanıştırayım Can.

Can: Merhaba.

Selim abi: Merhaba tanıştığıma memnun oldum.

Can: Bende.

Ben: Muhabettiniz bol olsun da Selim abi şu emanetleri ver artık ben geleceğim sonra muhabbet için.

Selim abi: Al be al. Kardeşim seni de bekliyorum en yakın zamanda. Ha bir de Allah sabır versin.

Can: Sağol abi en yakın zamanda geliriz.

Kafeden çıktık ve grafiti yapabileceğimiz bir duvar bulduk.

Çantadan boyaları çıkardım ve bir tanesini Cana attım.

Ben: Görelim bakalım marifetlerini.

-----

Yaklaşık iki saat sonra çizimlerimiz bitmişti. Canın yaptıklarına şaşırmadım çünkü Istanbul trip logosunu çizmişti. Ben ise her türlü rengin ve şeklin bulunduğu karmaşık bir şey çizmiştim.

Ben: Vallah zihnimi boşalltım

Can: Baya karışıkmış.

Ben: Ne yapalım aklımda hep düşündüğüm birileri varsa demmek ki

Can: Kim lan senin aklındaki.

Ben: Bilmem kim acaba

Diyip ona yaklaştım ve dudağına yapıştım.

Ben: Hadi hadi gidelim

Can: Yavrum ama sen resmen benim ile oynuyorsun

Ben: Yok canım ne münasebet.

Sprey boyaları toplayıp Selim abinin yanına bıraktık. Çok fazla yorulduğumuz için bir taksi çevirdik ve eve geldik.

İçeri girdiğimizde Ufuk yoktu. Buna şaşırmıştım. E hani bunlar bize geliyordu. Yukarı çıktığımızda ablamın odasının ışığı yandığını gördünce Canı odama postaladım ve içeri girdim.

Ben: Tanrıçam ne oldu neden uyumadın.

Ceyda: Şu söylediklerini düşundum. Sence Ufuk gerçekten beni seviyor mu?

Ben: Neden aklına takıldı şimdi bu.

Ceyda: Çekimlerden sonra bi soğuktu sanki. Ve buraya gelsiğimizden bir iki dakika sonra içmeye gidiyorum diye çıktı. Sence onu kırıyor muyum?

Ben: Yani bilmiyorum tabi ben bilemem ama dışardan bakınca böyle görünüyor. Ama şunu unutma sevilen insan sevildiğini hisseder. Kestirip atma onu geçmişi ile sınama. Herkes değişebilir.

Ceyda: Bilmiyorum ben tekrar aynı şeyi yaşamaktan korkuyorum.

Ben: Can ile sorunlarımız varken Anıl bana bir şey soylemişti senin de aklında olsun. Git ona söyle. Hoşlanıyorsan söyle, korkuyorsan söyle, kafanda sorular varsa git konuş. Emin ol ki herşey daha güzel olacak.

Ceyda: İyiki varsın be Ece

Biraz sarıldıktan sonra odama geri döndüm ve üzerimi değiştirip ve Canın yanına yattım. Kafamı boynuna gömdüm ve huzur içinde uyudum.

----|-----|------

İyi okumalar zencolar

Hasta yanım | No.1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin