•AHUDUDU•30.BÖLÜM

3.5K 199 22
                                    


Tüm okurlara..🌺


   Ahu, yüzünü ısıtan güneşe doğru başını kaldırırken, gittikçe ısınan havadan dolayı üzerine sadece ince uzun kollu bir bluz giymişti. Kulübenin önünde, toprağa inen merdivenlerin üstündeydi, burası Dinçer'in evine kıyasla çok ama çok ufak olsa da o kadar sevmişti ki yüzünde yeşeren tebessüme mani olamadı. Ve beraberinde önündeki bodur ahşap kalın parmaklıkların üzerine koyulan kahve kupasıyla başını otomatik olarak sağına doğru yasladı. Çünkü çoktan sol tarafı dolmuştu, eğilerek omzunun hemen üzerine çenesini koymuştu bal gözlü adam.

-Uyanmışsın.." dedi Ahu kuşları ürkütmek istemez gibi naif bir ses tonuyla, Dinçer'in elleri bir ağacın dalları gibi beline sarılmıştı bile. Onaylar bir homurdanma sesiyle kızın yanağına burnunu sürterken, Ahu içine çöreklenen sıkıntının tesirinden kurtulamadı. Yüzündeki gülümseme bir intihar ipinin ucunda sallanan adam misali dudaklarından aşağı düşerken, yanakları aşağı doğru sarktı somurtması yüzünden. "Nasılsın?" sesinin tonu bu soruyu öylesine sormadığının ispatıydı. O nasılsının altında dedesinin şüpheli ölümü vardı, alma ihtimalinin olduğu bir intikamın huzursuzluğu içinde dallanıp köklerini kurutuyordu. Ahu onu yatıştırmış olabilirdi, bir aslanı terbiye etmiş olabilirdi ama o aslanın içindeki dürtüyü öldürmesi mümkün değildi işte.

-İyi değilim, ama katili bulunca olacağım Ahu'm.." burnunu kızın saçlarının boynunda temas ettiği noktaya dayayarak derin bir nefes çekti. "Kokun bana iyi geliyor." Cümleleri insanın gönlünü titretecek kadar güzeldi ama Ahu onun içindeki öfkenin ona zarar vereceğini hissediyordu. Onun yerinde kendisi de olsa bu işin peşini bırakmazdı. Parmak uçlarını Dinçer'in dağınık saçlarına sokup yavaş yavaş dairesel hareketlerle gezindi tutamları keşfedercesine.

Huzursuz bir sabah, anca bu kadar huzurlu parçalara tanıklık edebilirdi. Birbirileriyle olduğu sürece içlerindeki sıkıntı ne olursa olsun kalplerini tamamen karartamıyordu. Çünkü orada bir aşk vardı, bir hayat vardı ve bu kolay kolay ölecek gibi değildi.

Bu huzuru bozan bir telefon sesiyle ayrılmak zorunda kalırlarken Dinçer kollarından biri Ahu'ya sarmaya devam etti. Ekranda Kenan'ın ismini görmeyi beklemiyordu hiç. Kaşları merakla kıvrılırken bal küreleri Ahu'nun koyu gözleriyle çakıştı bir an. Daha fazla beklemeden aramayı yanıtladığı anda Kenan'ın acı dolu sesini işitti.

"Dinçer... Dinçer babam.. Babam kalp krizi geçirdi." Dinçer ormandaki kızıl sarı otlara diktiği ela gözlerini Ahu'ya çevirdi, yüzündeki ifadeyi çözümlemiş ve kötü haber olduğunu anlamış olacak ki merakla havalandı biçimli kaşları. "Hastanedeyiz. Gelebilir misiniz?"

"Geliyoruz, hemen geliyoruz." Daha başka söze gerek duymadan aramayı sonlandırdığında Ahu'yu ağlatacağını bildiği haberi verdi. "Raşit Bey, kriz geçirmiş..." 


🍂



Ahuyla Dinçer kalplerindeki korkunun getirdiği bir panikle hastanenin iki yana otomatik açılan kapısından geçerken, karşısına çıkan ilk hemşirenin kolunu titrek parmaklarıyla tuttu kız. Elleri her zamanki gibi buz soğukluğunda olsa da titremesi annesinden sonra ilk defa yaşadığı durumdu, parmak uçlarındaki sızlama kemiklerini çaresizce acıtıyor, vücudunu kaplayan şok dalgası bünyesini gittikçe tüketiyordu. Çaresizliğin pençesinde sağa sola savrulurken derinlerde çıkarıp bulduğu cılız sesle sordu.

"Hu..Hulki Raşit Bey, buraya getirilmiş. Ka..Kalp krizi." Nefesi boğazında düğümleniyor kelimelerin önünü ardını tıkıyordu. Söylediği sırasız ve manasız gibi duyulan şeyler aslında kafasında çakan şimşeklerin dilsiz eden etkisiydi. İçini kaplayan korkuyu kahve çekirdeği gözlerine akıtırken, büyük bir üzüntüyle Dinçer'e baktı ve onun bal rengi kürelerinde de kendi çaresizliğinden gördü, aynaya bakıyormuş gibi.

AHUDUDUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin