6

3.2K 312 154
                                    


Kızıl Pençe klanı safkan kurtlardan oluşur.

Laneti bir büyücü yarattığı için insan soyundan nefret ederler.

Ormana yaklaşan insanları kaçırıp acımasızca öldürürler.

Bulunamayan kayıpların bir çoğunda onların kanlı pençelerinin izi vardır.

Ormandaki diğer tüm sürüler onlara itaat eder ancak Kim Sürüsü hariç.

İki sürü aynı şeyi istiyor.

*

Savaşın ilk tohumları atıldı.

Zihnimdeki düşünceler uykuya yatmış gibiydi. İçimdeki endişe, korku ve yalnızlık hissi Jongin odadan çıktıktan kısa bir süre sonra dizginlerini eline almış ve sakinleşmemi sağlamıştı. Nasıl bu hale geldiğimi bilmiyordum, kime öfke duymam gerektiğinden artık çok fazla emin değildim üstelik. Baekhyun her şeyi mahvetmişti biliyorum ama ona nefret duysam bile  artık değişen bir şey olmayacaktı. Babam odama girip beni yatağımda bulamayınca kaçtığımı düşünecekti büyük ihtimalle. Herkese beni soracak ve bir süre sonra dayanamayarak polise gidecekti. Baekhyun ve bu işin içinde olanlar sanki beni seviyormuş gibi arkamdan ağlayıp, beni bulmaya çalışacaklardı. Hiçbir şey anlaşılmasın diye ellerinden gelen her şeyi yapacaklardı bundan emindim. Benden bir iz bulana dek babam kahrolup, kendisini suçlayacaktı ama yatağımda duran telefonuma bakmak aklının ucuna bile gelmeyecekti.

Çünkü teknolojiden nefret ediyordu. Polis mesajlarıma baksa ve gerçeği ortaya çıkarsa bile bir işe yaramayacaktır artık nasıl olsa öyle değil mi? Güneş çoktan doğmuştu Wufan buraya geldiğinde Jongin beni öldürecekti. Ne kadar zamanımın kaldığını bile bilmiyordum ama eminim ki babam polisleri aramadan ölmüş olurdum.

Üstelik gerçeği öğrendiğinde onun için her şey daha da kötü olurdu. Ona yüzlerce kez orada birisiyle konuştuğumu, Baekhyun'un benimle oynadığını söylemiştim. Babam inatla bana inanmamıştı ve gerçek ortaya çıktığında, bana inanmadığı için kaçtığımı düşündüğünde annemin ardında bıraktığı kabuk bağlamış izi tekrar kanatmış olacaktım.

Hiçbir şey iyiye gitmiyordu.

Ölsem bile ardımda bir yıkım bırakacaktım.

Kapının açıldığını fark ettiğimde yavaşça toparlandım. Isınmaya çalışırken cenin pozisyonunda kalan bedenim Jongin'in sırtımı duvara çarpmasıyla acı içinde çığlık atıyordu ama sorun değildi. Nasıl olsa bu acıyı son kez hissedecektim değil mi?

Ona kardeşim diye seslenen adam içeri girmişti, uzun bedenini tanıyabilmiştim karanlıkta görmüş olsam bile.
Bana yüzünü döndüğünde bacaklarımı yataktan sarkıttım ve çıplak ayaklarımı soğuk zemine bastırdım.

Neredeyse kulağının üzerine kadar gelen dalgalı, koyu kahverengi saçlarını gördüğümde gülümsedim. Kurt adamların böyle moda anlayışları var mıydı? Gözlerim görmeye alışkın olduğum sıkıldı yumruklarından yukarı çıkıp yüzünde durduğunda gördüğüm şeyle gülümsemem solmuştu.

"Yüzüne ne oldu?"

"Sana konuşmanı söylemedim insan."

The Boy /SEKAI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin