Ondan uzak dur yoksa onu ısırırım.
Güneş neredeyse doğmak üzereydi, yağmur ve gök gürültüsü saatler önce Jongin'in odama gelmesiyle kaybolup gitmişlerdi. Onun parmakları saçlarımın arasında dolaşıyorken huzurla başımı göğsünün üzerinde hareket ettirdim. Sol tarafında uyuyan Patates onu benden daha fazla sahipleniyormuş gibi ön patileriyle Jongin'in kolunu kavramış ve çenesini onun kolunun üzerine koymuştu. Kucağımda bile böyle uyumuyordu açıkçası bunu kıskanmıştım ama Jongin'in sıcak teninin keyfini bu şekilde çıkardığını fark ettiğimde gülerek bunun intikamını almayı düşünmeyi bıraktım.
Parmağım onun karnının biraz üzerinde garip şekiller çiziyorken son günlerde yaşadığım uykusuzluk şimdi onun kolları arasında yakalamıştı beni. O buradayken uyumak istemiyordum, bana güzel şeyler söylemişken uyumak istemiyordum.
"Sana bunu çok önce söylemem gerekiyordu ama söylersem benim için her şey kötü olurdu. Söylememeyi tercih ederek kendime en büyük cezayı verdim, mühür beni yavaş yavaş çürütmeye başlayacaktı ve öyle oldu da. Sen gittiğinden beri hiçbir şey düşündüğüm gibi olmadı Sehun. Bir dakika sanki bir yılmış gibiydi, seni düşünmekten başka bir şey yapamıyordum. Aklımdan çıkmıyordun, seninle ilgili hayal kurmaktan, seni düşünmekten ve seni merak etmekten başka bir şey yapamıyordum. Kendi görevlerimi yerine getiremez olmaya başladım gün geçtikçe bu durum beni ve sürümü daha kötü etkilemeye başladı. "
" Bunun olmasını istemezdim Jongin. " Uzanıp çenesine bir öpücük bıraktığımda saçlarımı okşayan eli sırtıma indi." Zor durumda olduğunu biliyordum yoksa yanından gitmek istemezdim, seni bırakmak istemiyordum. "
" Biliyorum. " diye fısıldadı beni kendisine daha çok bastırırken. Dudakları tenime dokunuyordu usulca, ona yaslanırken parmakları sırtımdan belime dek inmiş ve orada asılı kalmıştı. Dokunduğu her bir yeri alevler içinde bırakıyordu ve bundan memnundum. Başımı göğsünün üzerine yasladığımda derin bir nefes aldı. "Bugün benim doğum günüm Sehun."
Sesinde pastasının tadına bakmak istiyormuş ya da kaç tane balonunun olduğunu saymak istiyormuş gibi bir ton yoktu. Canı acıyordu bunu anlayabilmiştim. Görünmez eller şimdi kalbimi sıkıca tutmuş ve sıkmaya başlamıştı. Nefes alamaz halde başımı kaldırıp ona baktığımda dolu gözlerini gördüm. Tavana bakıyordu ama boş boş bakıyordu gözleri. Ağlamamak için kendini tuttuğu belliydi. Elimi yanağına yasladığımda gözleri yavaşça kapandı, başını hafifçe yukarı kaldırdı ve belimdeki eliyle usulca yanağını tutan elimi tuttu. Kötü bir şey olmuştu, düşündüğüm şey gerçek olmuştu.
"Chanyeol öldü." dedi, fısıldayarak. O kadar kısık söylemişti ki bir anlığına zihnimdeki ses benimle konuşuyor zannettim. Onu yanlış duyduğumu düşündüm ancak gözyaşları iki yana düşmeye başladığında doğru anladığımı fark edebilmiştim. Olduğum yerde doğrulup üzerine doğru eğildiğimde dudaklarını sıkıca birbirine bastırdı. Hala ağlamamak için kendisini tutmaya çalışıyordu ama çoktan ağlamaya başlamıştı.
"Ağlayabilirsin Jongin sorun değil, hiç sorun değil. Üzgünüm, çok üzgünüm. Kardeşin için çok üzgünüm." Onu kendime çekip tekrar yatağa uzandığımda kedimi bırakıp bana sıkıca sarıldı. Kendini bir anda bırakmıştı, bir anda tüm bedeni gevşedi ve bağırırcasına ağlamaya başladı. Gerçekten onun için üzgündüm Chanyeol son zamanlarda çok değişmişti ve onu kurtarmak için bir şey yapmaya çalışmıştım. Luhan ile konuşmuştum tekrardan ve yanıt değişmemişti. Karşılık alamıyor olsam bile defalarca Chanyeol ile konuşmaya çalışmıştım, onu bulunduğu durumdan kurtarmaya çalışmıştım, onu ölümden kurtarmak istemiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Boy /SEKAI
WerewolfOh Sehun sıradan bir lise öğrencisiydi. Bir sürünün alfası tarafından kaçırılıncaya dek... @liariss 'e itafen yazılmıştır. Şiddet içerir!