19 yıl sonra - insanlar alemi (evrenler arası zaman eşitsizliği var)
"Annee! Lens suyumu gördün mü?" Diye bağırdım giyinme odasında, yeni boşalttığım bavulumu tekrar kontrol ederken.
"Odandaki çekmeceye koymuştum kızım" dediğinde hızla odama koştum ve çekmeceden losyonu çıkarıp lenslerimi takmaya koyuldum.
Bugün üniversitenin ilk günüydü ve ben ne zaman olduğunu bile bilmediğim derse geç kalmaktan inanılmaz derecede korkuyordum. Yatağımda oturan kuzenimse oldukça rahat bir şekilde " Ne diye takıyorsun ki şu saçma şeyi? Altı üstü okula gidiyoruz yani" diye söylene söylene telefonuna bakıyordu.
Ahh! Kuzenim bazen gerçekten de çekilmez oluyordu.
Gözümün tekine taktığım lens ile aynaya karşı gözlerimi parlattım ve kuzenime dönerek "böyle mi gideyim Chris okula?!" Diye söylendim. Tabi ona dönmemle tek gözüme bakakalması bir olmuştu.
Neden mi?
Toplumumuzda pek rastlanılmayan, hatta hiç görülmemiş gözlere sahiptim. Duygularıma göre göz rengim değişiyordu. Bazen mor bile olabiliyorlardı. Doktorlar pigment hastalığı dese de bana daha garip geliyordu. Çünkü, lensim olmadan insanlar bana bakınca garip bir yüz ifadesine bürünüp, gözlerini çekiyorlardı. Bu bazen çok korkutucu oluyordu.
İkinci lensimi takmadan önce aynamın kenarında bir dalgalanma gördüm.
Sanki elimi oraya dokundurmam gerekiyormuş hissi ile elimdeki lensi hızla kutusuna koydum ve aynanın köşesine dokunmaya çalıştım. Ama aynanın sert olması gereken kısım hiçte sert değildi. Hatta elimi biraz daha ilerlettiğimde parmak uçlarım aynanın içine girmişti. Şok olmuş gibi aynaya bakıyordum.
Bu nasıl olurdu?
Chris, sesinde rahatlığın kırıntısı kalmamışken "Liva neyi bekliyorsun! acele etsene. Beş saattir seni bekliyorum, bendeki de can" diye beni kendime getirdiğinde, sanki yasak bir şey yapıyormuşçasına, yakalanmamak için hızla çektim elimi aynadan. Heyecandan hayal görüyordum herhalde. Lensimi takar takmaz Chrisi yerinden kaldırdım ve hızla alt kata indim. Annem bir şeyler yememizi söylesede buna vaktim olmadığını düşünerek annemle vedalaştım ve evden çıktım. Annem bugün yaşadığımız kasabaya geri dönüyordu.İyi ki Chrisle aynı üniversiteyi kazanabilmiştim ve onunla yaşamaya başlayıp, o küçük kasabadan kurtulmuştum ve kuzenim sayesinde yabancılık çekmeden de okula gidebilecektim.
Kuzenim arabaya binip beni beklediğinde hızla arabaya bindim ve okula doğru yola koyulduk. Chris ailedeki tek kuzenimdi ve aramızdaki bağ kardeştende öte gibiydi.
Onu çok seviyordum.
Radyodan müzik açıp dans ede ede üniversiteye vardık. Chris yaptığım hareketlere gülerek arabadan indiğinde bende peşinden gittim. Hiçbir şey bilmiyordum. Hangi ders ne zaman, nerede hiçbir fikrim yoktu.
"Şimdi ne yapacağım?" Dedim Chris'e
okulun yeşilliklerle dolu koskocaman olan bahçesine girmiştik bile. İnsanlar çimlere oturmuş arkadaşlarıyla farklı farklı konulardan bahsediyor gibilerdi. Chris'e döndüğümde, bana anlamayan gözlerle baktığını gördüm "Bu benim ilk senem ya Chris. Hayatımda bin defa üniversiteye başlamadım" dedim önüme bakmadan ilerlerken. Chris'in ne diyeceğine o kadar odaklanmıştım ki bana doğru gelen adamları görmemiştim bile. Bir tanesi ile Omuzlarımız çarpıştığında benden epey büyük görünen, simsiyah, enteresan giyimli adamlara baktım bir süre ve gözlerimi, bana çarpana çevirip "Yavaş olsana biraz be! Görmüyor musun? Önünde duruyorum" dedim. Adam, uzaylı görmüş gibi bana bakarak "Sen, beni görüyorsun?" Dedi sorar gözlerle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RANORA
FantasyArrok hükmünün sürdüğü bölgede Arrok kralı iblis kanlılar ile açtıkları büyü kitabının yasak bölümünden safkanları değiştirecek yüce kanları barındıran sıvıyı hamile kuaris kraliçesinin karnına enjekte eder. Öyle bir gücün o fetüsü öldürmesi gerekir...