Neredeyse beş dakikadır debeleniyordum. Adam elini ağzımdan çekmiyor, sadece küçük camdan dışarıyı izliyordu. Son kalan gücüm ile genç adamın elini ağzımdan ittim. Biraz sert itmiştim sanırsan çünkü sadece kolu değil, bedeni de sarsılmıştı itişimle. Gözleri şaşkınca bende ve elimde gezinirken "Ne istiyorsunuz o kızdan? Neden engel oldun bana? kurtarmam gerekiyordu o kızı. Ne cani insanlarsınız siz! Üniversite koridorunda adam öldürmekte ne demek?" Dedim aklım, sinir ve şaşkınlığımla harmanlandığında.
Genç, bana dalga geçiyormuşum gibi bakarak "İnsan mı? Paltzlar seni bu kadarda bilgisiz bırakmamıştır herhalde?" dedi sorar gibi.
Ne paltz'i! ne diyordu bu?
"Ne paltzinden bahsediyorsun sen, o da ne öyle?" dedim kaşlarımı dahada çatarak. Onu biraz daha itip camdan dışarıya baktım. Adam hala uzun koridorda, kızın karşısında duruyor ama kıza bir şey yapmıyordu.
Kolum tekrardan kapı koluna gittiğinde çocuk elimi tuttu. Elim sanki bir elektrik akımına kapılmış gibi sızlasada, sinirle gözlerimizi buluşturmaktan kaçınmadım.
"Bırak beni! zaten kapı da bozuk, belki biraz daha zorlarsam açılır da bende ölüsünü kurtarırım kızın!" Dedim sinirle. Çocuk yine alayla güldü. Şaka falan yaptığımı mı sanıyordu?
"O kapı bozuk değil. Sadece büyü ile kilitlendi ve kız öldüğüne göre büyüsüde bozulmuş oldu. Ama sen bu kapıdan çıkarsan, o kızın birazdan yok olacak bedenini kurtarmaya çalışmakla kalmayıp kendi canını, seni geçtim üstün evreni tehlikeye atacaksın. Biz burdan gidene kadar sakın ses çıkarma ya da kaçmaya çalışma" dedi sert bir ses tonu ile.
Şimdi farkına vardımda, sadece gözleri değil çocukta çok garipti. Siyah saçları, kemikli bembeyaz yüzü sanki bir kaç gündür uyumuyor gibi solgun duruyordu ve bu yüz ifadesi deminki alaycı tavrından hiçbir eser bırakmıyordu.
Aval aval çocuğa bakmayı sürdürdüğümde "Anlaşıldı mı?" Dedi dahada sertleşen yüz ifadesi ile. Neyi onayladığımı fark etmezken, sanki büyüye kapılmış gibi başımı aşağı yukarı salladım ve öylece kapıdan çıkan bedenini izledim gözlerim ile.
"O taş bozuk Malek. Burada o ucubeden başka kimse yok" sesi geldi kulaklarıma. Kızdan bahsediyordu. Ucube demişti birde kıza, asıl ucube onlardı!
"Ama efendim t-" gür çıkan ses, ondan daha baskın çıkan bir ses tarafından bastırıldı
"Sen benim sözüm üzerine, söz mü söylemeye çalışıyorsun?!" Diye gürledi genç olan.
Bu kata kimse gelmiyor muydu?
"Hayır efendim, fakat kralım-"
"Hala devam ediyorsun!" Sesi tüm katı inlettiğinde sesten anladığım kadarıyla Malek denilen adam özür diledi ve yürümeye başladılar. Camdan baktığımda gitmiş olduklarını gördüm ve hızla kızın yanına koştum.
Hala yerde cansızca yatıyordu. Yanına çöktüğümde "lütfen. Özür dilerim... özür dilerim gelemedim yanına. Lütfen, nefes al lütfen" diyerek kendimi tutamadım ve göz yaşlarım ile hıçkırıklarımı serbest bıraktım. Ben, onun solgun yüzüne hüzünle bakıp kollarını sarsarken kız gözlerini açtı, fakat hala nefes almıyordu. Çok korkunç gözüküyordu. Ben onun bu halinden kaçmak için gerilemeye çalıştığımda, demin onu sarstığım kolumu sıkı sıkı tuttu ve
"Üstün evrenin sana ihtiyacı var!" Dedi.
Neyden bahsediyorlardı? Aklım almıyordu. Biri Paltz der, biri üstün evren. Tam kendimi toparlamaya çalışıp orası neresi diyecekken kızın gözleri kapandı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RANORA
Viễn tưởngArrok hükmünün sürdüğü bölgede Arrok kralı iblis kanlılar ile açtıkları büyü kitabının yasak bölümünden safkanları değiştirecek yüce kanları barındıran sıvıyı hamile kuaris kraliçesinin karnına enjekte eder. Öyle bir gücün o fetüsü öldürmesi gerekir...