Sesini nasıl duyabildiğimi bilmiyordum ama adam, şu anda tam da karşımda duruyordu. Yüzünü görebilmek için kafamı kaldırmam gerekecek kadar uzun boyluydu. Omuzlarının genişliği, hayretle oraya bakmama neden olsada hızla tekrardan yüzüne çevirdim, gözlerimi. O da şirince sırıttı ve "Liva..." dedi. Sanki yıllardır bu anı bekliyormuş gibi.
Benimse dilim, lal olmuştu. Ne diyeceğimi bilemez şekilde yüzüne bakıyordum.
"Gözlerin, söylendiği kadar varmış gerçekten" diyerek kollarını açtı ve ne tepki vereceğimi umursamadan sarıldı.
Kimdi bu?
Arkasında duran beş adamı gördüğümde, normal biri olmadığını anladım. Biri bize doğru gelirken, o nu kendimden uzaklaştırdım ve "kimsin sen?" Sorusunu yönelttim.
Adam, tam ağazını açıp cevapla verecekken yanına ulaşan diğer adam, gözlerini benden kaçırarak "kuaris prensi, Likos. Kendisi abiniz olur, prenses" dedi ve şaşkınca, gözlerimi ikisinde gezdirmeme sebep verdi. Her adama döndüğümde bakışları benden biraz daha uzaklaşıyordu. Prenses mi? İyi ama kuariste neydi? Aklım artık gerçekten almıyordu. Bu böyle tv programlarındaki kurgulardan ibaret bi şaka mıydı? Olabilecek en iyi senaryo bu olduğundan artık aklım mantığım ermeyen olaya kendimi tutamayarak kahkaha atmaya başlamıştım. Sinirlerim o kadar bozulmuştu ki gerçekten ya şizofreni vakasıydım ya da berbat bir şakaya kurban gidiyordum.
Ben kendimi tutamayarak gözlerimden yaşlar gelene kadar kahkaha atmaya devam ederken, arkamda varlığını unuttuğum Chris "liva yine mi? Kendine gelir misin kızım? Bak ne görüyorsan anlat bana. Bir çözümünü bulur, bir şeyler yaparız artık Liva. Lütfen, bana da söyler misin artık?!" Diye yakındığında, sakinleşmeye çalıştım ve gülmemi durdurarak ona döndüm fakat diyecek bir şey bulamadım. Ağzımı açmış öylece gözlerine bakıyordum çünkü benim kendime inandıracak sözlerim bile yokken Chrise ne diyebilirdim ki? Ben durumu hala daha idrak edememiş öylece Chrise bakarken uzağımızdan gelen bir çıtırtı ile Chris'in gözlerinde parıltılar belirdi.
'Chrise mi, yoksa sesin geldiği yere mi baksam?' diye düşünürken Chris, sanırım yanımdaki adamları görerek şok olur gibi bana baktı ve bir adım geriledi.
Tekrar Likos denilen adama döndüğümde, gözlerinin sertçe evimizin bahçesinde bir noktaya odaklandığını gördüm.
"İnsanlara görme yetisi vermek yüzyıllar önce yasaklanmıştı Ares!" Dedi gürleşen sesi ile. Gözlerini çevirdiği yere baktığımda, sabah kızı ölüme terk eden adamların başı olduğunu düşündüğüm, genci gördüm.
Demek adı Aresti
"Kızı üstün evrene götürmek istiyorsan, deli muamelesi görüp akıl hastanesine yatırılmasını istemezsin herhalde?" dedi yüksek sesle Ares
Hala ne Evreninden söz ediyorlardı? Ayrıca o Chrise ne yapmıştı öyle?
Buradaki varlığı Likosu sinirlendirmiş gibi görünüyordu.
Chrise döndüğümde, hala şoktan çıkamamış gibi bir Arese, bir Likosa baktığını fark ettim.
Yanımda gerçekleşen sert diyaloğu umursamadan bir adımla Chris'in yanına gittim ve koluna dokundum kendine gelmesi için.
"Sa-sabahki ızbandut bu muydu?" Diye sordu kekeleyerek, ve parmağı ile Likosu göstererek.
Likos ise, yanındaki adam ile aynı anda yüzünü buruşturarak "iz- ney?" Dedi sorarcasına.
Ahh yine başlıyoruz!
Sanki her şey normalmiş, biz normal bir konuşmanın ortasındaymışız gibi "Ney değil zur-" diyerek konuya atlamaya çalışan Chrisi susturup
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RANORA
FantasyArrok hükmünün sürdüğü bölgede Arrok kralı iblis kanlılar ile açtıkları büyü kitabının yasak bölümünden safkanları değiştirecek yüce kanları barındıran sıvıyı hamile kuaris kraliçesinin karnına enjekte eder. Öyle bir gücün o fetüsü öldürmesi gerekir...