"Aşağı evrene hoş geldin, prenses"
Cümlesi, hala kulaklarımda yankılanıyordu. Hala etrafıma bakıyor, tek kelime edemiyordum. Aresin dediğine takıldı aklım. Ne ben, ne de o kalabilirmiş burada. Öyle demişti.
Bizde ne vardı ki? Hepimiz ayaktaydık şu an. Likos gideceğimiz yeri seçmeye çalışıyordu.
Arese baktığımda ise...
Gözleri, kan kırmızısı gibi olmuştu ve çok güçsüz duruyordu.
"Gözlerin!" Dedim iki adımla yanına ulaşarak. Tek odağım gözleriydi şuan. Sanki içi kan ile doluyormuş ve kısa sürede patlayacakmış gibiydi gözleri.
"Emin ol seninkiler benimkinden daha beter durumda" dedi ve elinde belirttiği ayna ile kendime bakmama neden oldu. O aynayı nasıl oluşturduğunu bilmiyordum ama gerçekten benim gözlerim daha beter duruyordu.
Gözlerimin içinde, adeta savaş varmış gibiydi. Kırmızı ve siyah birbirine savaş açmış gibi dalgalanıyordu gözlerimde.
Bana ne oluyordu!
"Likos, burada durursak eğer Evreni kurtaramadan öleceğiz. Geçidi tekrar oluşturmamız lazım ve ben güçlerimi kontrol edemiyorum" dedi Ares. Çok açık konuşuyorlardı ama, ben buna rağmen hiçbir şey anlamıyordum.
Gözlerimi, elinde oluşturduğu aynadan çekip likosa baktığımda oda benimle buluşturdu gözlerini. Korkuyor gibi bakıyordu gözlerime.
"Bunun nedeni ne?" Dedi Likos, parmağı ile beni göstererek. Areste ne dediğini anlamış olacak ki
"Bilmiyorum. Tek bildiğim Edgarın üzerimizde deney yaptığı ve küçüklüğümden beri buraya gelince güçsüzleştiğim. Bu yüzden buraya geçit açmaktan korkuyordum" dedi.
Deney mi? Benim üzerimde de mi? Ama nasıl?
"Ne deneyi?" Dediğimde Likos, Arese döndü benim gibi sorar bakışlarla. Ama Ares açıklama yapamadı ve yürümeye başladı kırmızı toprak üzerinde. Bizde peşinden gittik
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RANORA
FantasyArrok hükmünün sürdüğü bölgede Arrok kralı iblis kanlılar ile açtıkları büyü kitabının yasak bölümünden safkanları değiştirecek yüce kanları barındıran sıvıyı hamile kuaris kraliçesinin karnına enjekte eder. Öyle bir gücün o fetüsü öldürmesi gerekir...