"Ares, emirlere uyman gerekiyordu" diyerek içeriye giren kişinin, sesinden Likos olduğunu anlamıştım. Ama şaşkınlığımdan, dönüp yüzüne bile bakamamıştım. Sadece, hayretle tekrar belirttiğim ayna ile gözlerime bakıyordum.
Likosunda, Aresten gelecek cevabı beklediği kesindi. Kafamı kaldırıp, bende vereceği cevabı anlamak için Arese baktığımda, onun hala olanların etkisi altında olduğunu anladım ve Likosunda dikkatini dağıtmak için gözlerimi likosa çevirdim
"Liva?" Dedi, Ares gibi bakmaya başlayan gözleriyle. Sonra gözlerini, Ares ve benim üzerimde gezdirmeye başladı
"Nasıl yaptın bunu?" Dedi Arese, öfke barındıran ama aslında minnet duyan sesiyle.
Dediği ile 'bir cevap bul artık' der gibi Arese döndüm bende. Ama o hala gözünün feri gitmiş şekilde, yatakta oturan bana bakıyordu.
"Bilmiyoruz, nasıl oldu bizde bilmiyoruz abi! ama oldu işte ne diye deşiyoruz?" Dedim, Aresten bir cevap bulamayan abime bakarak ve bende yataktan sallandırdım ayaklarımı
"Eğer büyü ile yapt-"
"Büyü falan yok! Dediğim gibi bizde bilmiyoruz ve bu da, diğer sırlarımız gibi bizim aramızda sır olarak kalacak, tamam mı?"
Cümlesini bitirmesine, izin vermeden kurmuştum bu cümleleri. O da beklediğim cevabı hızla verdi tabi.
Ben, sallandırdığım ayaklarıma odaklanıp yüzlerine bakmayı reddederken
"Bunun, açıklamasını nasıl yapacağız peki? 'Liva bir uyandı, tüm yaraları yok olmuş' mu diyeceğiz?" Diyerek çıkıştı Likos. İyi olmama sevindiği belliydi fakat, Krallığın Arese güvenmesini o sağlamıştı ve şu an Ares, tüm güveni sarsacak bir şey yapıp gizlice saraya girmişti. Ve sanırım Aresin kimseye söyleme dediği Belle, bunu sadece Likosa söylemişti.
Bunun içinde ona teşekkür etmeliydim, ama ilk önce düzgün bir açıklama bulmalıydım. Aslında bakarsak Likosun dediği gibi yapabilirdik.
"Aynende öyle yapacağız! 'Büyülü gözler' diyip tüm krallıkta, benden korka korka yürümüyor musunuz? Gözlerini açınca iyileşti dersek, kim inanmaz ki?" Dedim yataktan kalkıp, üzerimdeki pijamalardan kurtulmak için dolabın yanına doğru ilerlerken.
"Saçmalama li-"
"Liva, kızım" Likosun sözünü bölerek, açılan kapının ardından gelen sesle, iki iç sesimde bastı küfrü.
Ares ve Likosa dönük olan sırtımı, dolap tarafına çevirerek, büyük ihtimalle Arese bakan babama döndüm. Ama babamın odaya girişiyle çevirdiğim kafam, sadece kapanan lavabo kapımı aldı görüş alanına. Ares ortalıkta gözükmüyordu. Nasıl hızla yok olmuştu ki öyle?
Kapıyı kapatıp ilk Likosa bakan babam, ardından bana doğru ilerleyip "Belle olmasa hiçbir şeyi öğrenemeyeceğiz" sözlü iması ile bana kucak açtı. Belle, ben seni beyaz hançerle keseyim emi. Adam sana, kimseye söyleme diyor. Sen önüne gelene söylüyor musun? Ben anlamadım yani ama babam sevincinden yaralarımı unutmuştu bile. Hatta
Yaralarımın yok oluşunu bir o fark edememişti sanırım.
O da kısa sürmez gerçi dedi iç seslerimden büyücü olan yanım.
Banden ayrıldığında ellerini yanaklarıma yasladı
"Güzel kızım, iyileşmişsin. Daha sabah-"
"Liva uyanınca, vücudu kendi gücü ile iyileştirdi yaralarını kralım" diyerek babamında fark ettiği detayı, saçmaladığımı düşündüğü fikirle toparlamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RANORA
FantasyArrok hükmünün sürdüğü bölgede Arrok kralı iblis kanlılar ile açtıkları büyü kitabının yasak bölümünden safkanları değiştirecek yüce kanları barındıran sıvıyı hamile kuaris kraliçesinin karnına enjekte eder. Öyle bir gücün o fetüsü öldürmesi gerekir...