(4 ay sonra)
Zehirli dumanı dışarı üfleyerek sigarayı yere attım. Dümdüz karşıya bakıyor, yaptıklarımı düşünerek sırıtıyordum. Bir sigara daha yakarak ayağa kalktım. Cesedin üzerinden geçerek kapıya doğru yürüdüm. Kapıdan çıkınca iki koruma siyah paltomu, şapkamı ve güneş gözlüğümü verdi. Hızlıca hepsini üzerime geçirerek arabaya doğru yürüdüm. İki koruma içeri girmiş cesedi kaldırıyorlardı. Elimdeki kanlı eldivenleri çıkararak yere fırlattım. Onu da temizlerlerdi.
Arabaya binerek hızlı bir şekilde sürmeye başladım. Eve mi yoksa depoya mı gitsem diye bir süreliğine düşündüm. Depoya gitmeye gerek duymadığım için eve gitmeye karar verdim. Hızlıca arabayı sürerken aklıma çığlıklar geldi. 4 ay içerisinde o kadar çığlık duymuştum ki, artık çığlıklar kulağımdan eksik olmaz olmuştu. Ama en ufak bir vicdan azabı duymuyordum, artık bana yalvarışları daha çok zevk veriyordu. Oraya bir kere dönünce bir daha ayrılamayacağımı biliyordum. Can’ın her zamanki gibi haklı olduğunu biliyordum. Ama bundan memnundum. Asla pişman olmadım. Olmayacağımı da biliyordum çünkü acıma diye bir şey kalmamıştı içimde. Kimseye acımıyor, hiç kimseye karşı iyi davranmıyordum.
Emirle çıkmaya başlamış, Efe ile aynı evde kalıyordum. Can ile çok büyük bir kavga etmiş bir süreliğine uzaklaşmak zorunda kalmıştım. Efe’de bu fırsattan yararlanarak beni evine çağırmıştı. Yaptığı şeyleri unuttuğumu ve onu affettiğimi zannediyordu ama doğru zamanı bekliyordum. Olanları yaşadığım sürece unutturmayacaktım.
Arabadan inerek hızlıca eve girdim. Şapkamı ve gözlüklerimi yere fırlatarak yatağa oturdum. Efe evde yoktu ve açıkçası bu işime gelirdi. Onun dırdırını dinlemek hayatımda en sevmediğim şeylerden biriydi açıkçası. Bir başladığı zaman kız gibi susmuyordu. Bu da onu boğazlama isteğimi arttırıyordu normal olarak. O da onun için çalışmamı istemiyordu ama hiçbiri umrumda değildi, her şey bir bıçak darbesine bakardı.
Emir’i gerçekten sevip sevmediğimi bilmiyordum ama onun yanındayken biraz da olsa acımasızlığımdan uzaklaşıyordum. Sanırım bu yüzden yanımda kalmasına izin veriyordum. Ateş’e gelirsek, onunla iyice dost gibi olmuştuk. Her şeyime karışıyor –ki o da onunla çalışmamı istemiyordu, sigarama, içkime bile karışıyordu. Zarar görmemi istememesi normaldi ama çoğu zaman fazla sıkıyordu. Hayatıma karışıp en çok sözünü dinleten kişi oydu. Bu ne kadar garip olsa da gerçekten baskın bir karaktere sahipti. Zorla dinletiyordu. Kırmızı gözlerine ve saf öfkesine gelirsek o günden sonra kırmızı gözleri görmemiştim fakat saf öfkesi ilk günkü gibiydi. Bana baktığı an yine o saf öfkeyi görüyordum. Ne zaman bunu sorsam ya geçiştiriyor, ya da kaçıyordu. Açıkçası çokta takmıyordum, benim için hava hoştu.
Bana gelecek olursak o gün olan şeyler katlanarak büyümüştü. Duygularım tamamen yok olmuş, gün geçtikçe daha da güçlenmiştim. Güçlerim karşısında kimse duramıyorken, kimse bunun nasıl olduğunu açıklayamıyordu. Açıkçası bu hoşuma gidiyordu. Gün geçtikçe hem acımasızlaşıyor hem de güçleniyordum, kim böyle bir şey istemezdi ki? Garip olan şey ise karşımdaki kişinin duygularını veya ne yapacağını hissediyor olmam. Bu biraz değil baya bir garip olsa da buda işime yarıyordu. Yani halimden memnundum. Kan ve acımasızlık beni tanımlayan iki kelimeydi. Siz anlayın artık.
“Yeni bir ceset mi?” diye sordu bir ses arkamdan. Rahat bir şekilde oturmaya devam ederken, “Sence?” diye sordum arkamdaki sese. Arkamda bir hareketlenme hissedince hızlıca ayağa kalkarak, koltuğun üzerinden atladım. Tam yumruk atacakken beni kendine yaslayarak durmamı sağladı. Hızlıca ondan ayrılarak koltuğa tekrar oturdum.
“Sadece reflekslerini kontrol etmiştim. Gayet iyiler.” dedi arkamdan. “Kes sesini Efe.” dedim sinirli bir şekilde. Böyle şeyler yapmasından nefret ediyordum. Doğruyu söylemek gerekirse onun her şeyinden nefret ediyordum. O başlı başına bir nefretti. Ona baktığımda öldürmek istemem zaten her şeyi belli ediyordu. Her şeye rağmen onunla aynı evde kalıyordum. Aman ne hoş.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gece Ateşi
VampireBana doğru kendinden emin bir şekilde geliyordu. Onu daha önce takım elbiseyle hiç görmediğim geldi aklıma, gülümsedim. Takım elbiseyle ne kadar yakışıklı olduğunu düşündüm. Gözlerimi ondan alamıyordum. Yanıma geldi ve gülümseyerek "Hazır mısın ufak...