7-Analise

42 2 0
                                    

   Bir anda kendimi yerde bulmuş, hızlı hızlı soluyordum. Her şey dönüyor ve bulanık görüyordum. Ateş’in bana anlamayan gözlerle baktığını görünce ne yaptığımı anladım. Az önce Ateş’i öldürmek üzereydim. Bu düşünce ile tüm bedenim kasılmıştı. Hızlıca ayağa kalkarak koşmaya başladım. Bunu ona nasıl açıklayacağımı bilmiyordum, ne yapacağımı da. Uçurumun kıyısında sallanıyordum ve düşmek üzereydim. Ne yapsam boşa gidiyordu. Tutunabileceğim en ufak bir şey kalmamıştı. Hayatımın daha ne kadar kötüleşebileceğini düşünürken bir anda durdum. Tüm bu düşünceler aslında ne yapacağımı anlatıyordu. Öldürmek. En iyi yaptığım şey her zaman öldürmek olmuştu ve böyle devam edecektim.

   Gözlerimi kapadım ve etrafımdaki her şeyi hissetmeye başladım. Kuşların ötüşü, yaprakların hışırdaması, rüzgârın hafif ve serin esintisi… her şey elimin altındaydı sanki. Bir hareketimle her şeyi durdurabilir, ya da başlatabilirdim. Bu güç içimdeki bazı şeyleri uyandırırken gözlerimi açtım. Çalıların arasından hışırdamalar geliyordu. Çalılara doğru dönüp kükredim. Belki de bunun adı başkaydı fakat gerçekten kükremeye çok benziyordu. Ben böyle diyecektim.

   Bir anda çalılara atlayarak çalıların arasındaki küçük ve sevimli tavşanı tuttum. Gerçekten harikaydı. Kar topu gibiydi, tüyleri yumuşacıktı. Benim dikkatimi çeken şey ise kanıydı. Küçücük vücudunda dolaşan kan beni benden alıyordu fakat benim istediğim başka bir şeydi. Benim istediğim tek şey insan kanıydı. Tüm içgüdülerimi yok sayarak tavşanı tekrar yere bıraktım. Tavşan zıplaya zıplaya yanımdan uzaklaşmıştı. Gerçekten çok tatlıydı. Onu ısırmak çok istemiştim fakat böyle bir güzelliğe zarar veremezdim. Belki de öğrenmem gereken tek şey kendimi kontrol edebilmekti. Belki ondan sonra her şey daha kolay olurdu.

   Tekrar şehre dönerek kan bankasına gittim. Gizli bir şekilde bir 5 torba kan alarak oradan ayrıldım. Kendimi tutamayıp saldıracağımı düşünmüştüm fakat öyle bir şey olmamıştı. Gayet rahat bir şekilde oradan ayrılmıştım. Elimdeki bir torbayı hızlıca içerek içimdeki açlığın yok olmasını sağladım. Kendimi çok güçlü hissediyor, her şeyi yapabileceğimi düşünüyordum. Efe’ye gidersem ona tekrar zarar vermek isteyeceğimden korkuyordum. Aslında tek istediğim bir şeyler yapmaktı ama ne yapacağımı bilmiyordum.

   Kaldırıma oturarak düşünmeye başladım. Her şeyi, en başından itibaren. Doğduğum ondan itibaren her şeyi düşündüm. Böyle biri olmak için nasıl bir suç işlediğimi düşündüm. Ben böyle olmak istememiştim. Hiçbir zamanda istemeyecektim. Ben bu kadar kötü olmayı hiçbir zaman istemeyecektim. Ama böyle olmak zorundaydım. Başka hiçbir seçeneğim yoktu. İnsan özünden uzaklaşamaz derdi şair. Bende özümden uzaklaşamıyordum işte. Bende acıdan uzaklaşamıyordum. Belki de en başından beri yaptığım bir yanlış vardı, doğmak gibi. Ben bu dünyaya gelerek hata etmiştim ilk başta.

   Benim yaradılışımın bir sebebi vardı belki de. Benim burada olma sebebim. Düşündüm. Bulamadım yaşama amacımı, beni hayata bağlayan şeyi. Ben hiçbir şeydim, hiçbir şeyim yoktu. Bunu yıllar boyunca söylemiştim kendime. Ama bugün daha da anlıyordum her şeyi. Ben bu dünyaya acı çektirmek için gelmiştim belki de. Acı için buradaydım. Sadece acı.

“Gece!” diye bağırdı Emir. Sesi fazla uzaktan gelmiyordu, hızla koşuyordu. Beni bir yere davet edecekti. Nereye olduğunu kestiremiyordum fakat bir yere gitmek isteyecekti. “Bu gece evimde bir parti veriyorum sende gel.” dedi yanıma oturarak. Düşündüm. Gitmem gerektiğini hissettim. “Olur.” dedim ve kalktım. O da benimle birlikte kalkarak önüme geçti. Ona soğuk ve ifadesiz bakışlarımla bakıyordum. Kanının akışı tüylerimi diken diken ediyordu fakat yerimden kıpırdamadım. Bana değer veren birine zarar veremezdim. Hele ki beni çok seven birine.

Gece AteşiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin