2.BÖLÜM GÜNAHKAR

1.5K 80 20
                                    


Bana güven veriyor.
"Korkma, kimse bilmeyecek.."
"Biliyorum. Biliyorum, beni seviyorsun."
"Evet, çok."
Sevişiyoruz. Yada sadece kendini tatmin ediyor.
Ardından babamı görüyorum. Bana vuruyor. Abim yanı başımda küfür ediyor. Ve karanlık.
Sonra tekrar aydınlanıyor, hayata dönüyorum.
Gözlerimi açıyorum, yanımda Melek.

Hemen hemen her sabah böyle uyanıyorum. Yıllardır..
Unutmak istesemde olmuyor. Unutturulmuyor.
Helede şimdi, İstanbula geri dönmüşken..
Onu düşündüğüm her saniye için kendime eziyet etmek istiyorum.
"O SENİ KULLANDI!" diye bağırıyorum kendi kendime, sonra sakinleşiyorum, ağlıyorum..
12 yıl geçti üstünden ama ben bu durumu hala hazmedemedim.
O şu an belkide bir aile kurmuş, eşcinsel bir erkek bir kadınla ne kadar mutlu olabiliyorsa o kadar mutlu mesut yaşıyordur..
Hoş, onlara göre o eşcinsel değil.
Altta olan bendim, becerilen bendim, acıyı çeken bendim. Eşcinsel olan da benim.
Günahkar benim..
O bir hata yaptı, o unutulur. Ben ise başlı başına bir hatayım.

Tüm bu düşüncelerden alı koyamıyorum kendimi. Psikolojimin günden güne kötüye gittiğini biliyorum. Hatta, delirmemiş olmama şaşıyorum.
Bana yardımcı olan tek şey kızlarım. Onlara aşığım. Onlar için ölebilirim.
Belkide Melekle evli kalmamım tek sebebi onlar. Kızlarım benden bir gün utanmasın, benden nefret etmesin diye sabrediyorum.

O kabusun ardından ellerimi yüzüme götürdüm ve derin bir oh çektim. Geçmişte değil, bugünde yaşadağıma, her şeyin 12 yıl geride kaldığına şükür ettim.

Melek çoktan uyanmıştı. Demiştim ya, hiç bir zaman sonradan görmeler gibi olmadı. Hizmetçi istemiyordu. Kızlarının ne yediğini, ne içtiğini bilmek adına kendisi yapıyordu yemekleri. Evin geriye kalan tüm işlerini de o hallediyordu.
O böyle alışmıştı, öyle de sürdürüyordu. Bende her zaman bir ev düzeninin böyle olmasından yanaydım.
Kadın, çocuklara bakar, ev işlerini halleder. Evinin kadını olur.
Erkek ise çalışıp para kazanır, o erkek bir eşcinsel olsa bile..
Yatakta biraz kıvrandıktan sonra kapının açıldığını fark ettim.
Selin gelmişti. Sanki onun gelişiyle güneş bir kez daha doğmuştu.
Koşarak yatağın üstüne atladı, bende "Hoooop." diyerek onu kendime çekip, kucakladım. Onu öpücüklere boğduktan sonra kalktım.
"Hadi bakalım, kahvaltı hazırdır." dedim. Selini de kucağıma alarak odadan çıktım.

Beklediğim gibiydi. Kahvaltı masası hazırdı.
Ben her zaman ki gibi masanın başına, kızlar sağ tarafıma, Melek de sol tarafıma oturdu.
Kahvaltının ardından, Melek kızları yeni okullarına götürecekti, bende işe gidecektim.
Şu ana kadar her şey yolundaydı.
Küllerinden yeniden doğan hatıraların canlanması dışında hiç bir sorun yoktu. Zaten başka ne olabilirdi ki? En büyük sorun başımdaydı..

Kızları ve Meleği öptükten sonra çıktım evden. Siyah mercedesime bindim ve şirkete doğru yol aldım.
Yolda telefonumun titrediğini hissettim. Hemen cebimden çıkardım ve arayan kişiye baktım.
Elif, kardeşim.

"Efendim?"
"Ya abi, İstanbula gelmişsiniz bile. Neden haber etmiyorsun?"
"Fırsat olmadı."
"Nasıl fırsat olmadı. Kardeşini aramaya 2 dakika zamanın yokmuydu."
"Kusura bakma." dedim. Elifi tamamen unutmuştum. Kafam fazlasıyla doluydu.
"Bu akşam bize gel, yemeğe?" diye teklifte bulundum bir özür olarak.
"Adresi verirsen gelirim tabii." dedi alayla.
"Tamam mesaj olarak atarım, hadi öptüm." dedim ve telefonu kapattım.

Elif İstanbulda yaşıyordu. Üniversite de son sınıf öğrencisi.
Şirkete vardığımda arabayı tekrar binanın önüne bıraktım, anahtarı görevliye verdim ve içeri girdim.
Odama girmeden önce sekreterimin yüksek topuklularının üzerinde hızlı adımlarla bana doğru koştuğunu gördüm. Onu yormamak adına bende ona doğru yürüdüm.
"Efendim, bugün saat 2 de bir toplantınız var. Mustafa bey sizi odanızda bekliyor."
Sekreterimin verdiği bilgileri dinledikten sonra "Teşekkür ederim, daha alçak topuklu bir ayakkabı giyersen bir dahakine ikimiz için de daha kolay olur." dedim şakayla karışık ve odama girdim.
Girer girmez Mustafa ayağa kalktı ve bana selam verdi. Bende selamına karşılık verdikten sonra yerime oturdum.
"Dinliyorum?"
"Bir reklam ajansı buldum. İşlerinde çok iyiler. Bir kaç fikir de aldım. İsterseniz bir toplantı ayarlayabilirim. Bir yemek?"
"Sen beğendiysen tamamdır, sekreterimle konuşup bir randevu ayarlarsın."
"Peki, efendim." dedikten sonra "Müsadenizle." deyip odadan çıktı.
Bende önümdeki işlere koyuldum.

Yeni AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin