3.BÖLÜM AŞKIN GECEMİ AYDINLATMASI DİLEĞİYLE

1.4K 76 11
                                    

"Sanırım aşık oldum. Bilmiyorum.. Yani, çok yeniyim. Hem bir erkek, erkeğe aşık olabilirmi? Yani, olsam bile evlenemem ki? Yani, çocuğum olmaz? Ama sanki onu seviyorum. Çok tatlı biri. Benden iki yaş büyükmüş.
Şiirde okumuştum, aşıklar geceleri uyumazmış. Ben okula gittiğim için uyuyorum ama onun yerine odamı gündüzleri karartıyorum ve onu düşünüyorum. Buda aşk olarak kabul olur dimi? Hem annem gece uyumadığımı görse kızar.. Sevmenin gecesi gündüzü olmaz bence. Hem sevmek güzel bir şey değilmi? Güzelse, gündüzümü karartmak yerine, gecemi aydınlatması gerekmez mi?
Yarın beni gezdirecekmiş. İstanbulda, bir kaç ay geçmesine rağmen gördüğüm tek yer mahallemiz ve okulum.
O bizim okulumuza gelmiyor. Onunla dışarıda tanıştım.
Çok heyecanlıyım.
Aşkın gecemi aydınlatması dileğiyle..."

Ne kadarda safmışım ozamanlar. Aşk.. Gecemi aydınlatacağı yere, hayatımı karartmıştı. Ama bana kimse "Aşk çok güzel bir şey. Aşk hep iyidir." dememişti. Ben kendi kendime öyle hayaller kurmuştum. Kendim düşmüştüm. Kendi düşen ağlamaz.
Ama ben ağladım. Gecelerce ağladım ve hala ağlıyorum.

Mustafa ve Ali bey anlaşmışa benziyorlardı. Ama bu anlaşma olmayacaktı. Sinanı şirketimde, burnumun dibinde görmek istemiyordum.
Mustafanın kulağına yaklaştım ve "Bu anlaşma olmaz. Başka ajans bulalım kendimize." dedim. O ise bana şaşkın şaşkın baktı. Anlaşılan, o bayağı memnundu bu ajanstan.
"Müsadenizle, hemen geliyoruz." dedi Mustafa ve beni dışarı davet etti.
Mustafanın bu çabalarına saygım olduğu için onu kırmadım ve peşinden dışarı çıktım. Biz giderken, Sinan geri dönüyordu.

"Yusuf bey, bu ajans bizim için bulunmaz bir fırsat!" dedi, çaresizce ellerini açarken. Aptallık yaptığımı biliyordum. Ama olmazdı işte..
"Olmaz Mustafa. İstanbulda binlerce ajans var. Sen başka bir tane daha bulursun."
"Bakın Yusuf bey, patron sizsiniz. Gerçekten haddimi aşmak istemiyorum ama bende bu dergiye emek verdim ve inanın bana bu ajans bulunmaz bir fırsat. Yaptıkları reklamların %90 ı başarılı. Bunun yanında fiyatlar gayet uygun. Bunlarıda geçtim, reklam istediğimiz başarıyı elde etmezse, paramızı geri alma garantisi veriyorlar. Yani öyle yada böyle Yeni Ay kazanacak."
"Mustafa!" dedim uyaran bir ses tonuyla. "Olmaz dedim. Bize reklamın yanında 1 milyon dolar da verseler, olmaz."
"Peki, büyüme oranımız gittikçe düşüyor. Diğer dergiler starlarla reklamlar yaparken biz yerimizde sayalım. 3 yıllık emeğinizi boş verin." dedi Mustafa ve birden restorana girdi. Benimle böyle konuşacak cesareti nerden bulmuştu bilmiyorum ama ona kızamıyordum. Çünkü haklıydı, sadece iş olarak bakıldığında bulunmaz bir fırsattı bu.
Ve Mustafanında en az benim kadar emeği vardı bu dergide.
Ona haksızlık olacaktı. Dergi küçülecekti..
Kararsızdım.
Bende, Sinanı tekrar görecek olmanın verdiği gerginlikle içeri girdim.

Ali bey gözümün içine bakıyordu. Olumlu bir cevap bekliyordu. Sinanda bakıyordu. Delici bakışlarını hissedebiliyordum. Ama o iş konusuna değil, neden geri geldiğimde cevap bekliyordu. Oysaki çok açıktı cevap, iş için gelmiştim. O, başka türlü düşünüyor olabilirdi ama ben sadece iş için gelmiştim.
"Kararınızı verdinizmi Yusuf bey? Cevabınız olumluysa hemen hazırlıklara başlayalım. Sözleşmeyi yarın şirketinize getiririz. Aynı zamanda reklamlar üzerine tartışırız."
Ne cevap vereceğimi bilmiyordum. Tedirgindim. Ayağımla masaya vurup duruyordum, ellerimi bir birine bağlayıp çözüyordum.
Dudaklarımı bir birine basarak Mustafaya baktım. Son umuduyla benden "Tamam, sözleşmeyi yarın getirin." dememi bekliyordu. Sonra gözümün ucuyla Sinana baktım. Onun ne istediğini kestiremiyordum. Benim burdan gitmemimi istiyordu?
Bir yanda iş, diğer yanda hisler..
Mustafaya ve dergiye emek veren herkes için haksızlık olmasın diye sonunda olumlu cevabı verdim.
"Peki, yarın şirketimize bekliyoruz. Sözleşme ve aklınıza gelen ilk fikirlerle." dedim yapmacık bir gülümsemeyle ve ekledim. "Mustafa sizinle irtibata geçer."
"Peki, teşekkür ederiz." dedi Ali bey ve ayağa kalktı. Onun ardından Sinanda kalktı.
Ali bey Mustafayla tokalaşırken, Sinanda bana uzatmıştı elini. O eli sıkmak yerine kırmak geliyordu içimden. Ama sıktım.
Sonrada Ali beyin elini sıktım.
İkili gittikten sonra hesabı ödedik ve bizde çıktık.
Mustafayıda evine bırakacaktım.
"Çok teşekkür ederim Yusuf bey. Bir an reddedeceksiniz diye çok korktum."
"Benim teşekkür etmem gerek. Kabul etmeseydim sana ve çalışanlara haksızlık olurdu."
"Estağfirullah. Beni şu köşede indirebilirsiniz." derken, eliyle kastettiği yeri gösterdi.
"Peki, iyi geceler." dedim ve onu indirdikten sonra eve doğru sürdüm.

Yeni AyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin