Fazla beklettim, kusura bakmayın :) Keyifli okumalar
__Sekreterim Jale odadan çıktıktan sonra kapıya vuruldu tekrar.
"Gir." dedikten sonra kapı açıldı ve Mustafa gözüktü. Her zaman ki enerjik ve güler yüzlü haliyle girdi odama.
"Noldu Mustafa?" diye sordum.
"Yusuf bey, 1 hafta sonra 30. sayımız çıkacak piyasaya."
"Biliyorum, Mustafa." dedim gülerek.
"Ben diyorum ki, hem ofisimizi İstanbulda yeniden açmamızın adına, hemde 30. sayımızı çıkarmanın şerefine bir yemek versek."
"Ne yemeği?" dedim, ilgiyle Mustafanın diyeceklerini dinlerken.
"Yani çalışanlarla bir yemek. Onları motive edecek bir 'Hoşgeldiniz-Yemeği" gibi. Hem dediğim gibi, böylelikle 30.sayımızı kutlamış oluruz."
"Hm." dedim, Mustafanın dediklerini düşünürken.
Aslında fena fikir değildi. Hem bir kutlama, hem motivasyon, hem 'Hoşgeldiniz-Yemeği'.
"Bir işe yarayacağına eminsim değilmi?" diye sorguladım.
"Tabi ki efendim. Tüm büyük şirketler böyle yapar. Hem sizin çalışanlarınızla birlikte olmanız, onları sevindirir." diye cevapladı anında sorumu.
"Peki, ozaman bu iş sende. Haberdar et beni gelişmelerden." dedim son olarak.Bugün tüm gün toplantılarım olacaktı. Derginin farklu bölümleriyle ilgilenen çalışanlarla konuşup, yeni sayı için son bir kaç değişiklikler, düzeltmeler konuşulacaktı.
Mustafa odadan çıktıktan sonra bende toplantı odasına geçtim.
•••
Koridorda yürürken, beni tutan kişi Jale olmuştu.
"Efendim, Mustafa bey size yemek hakkında detayları söylemem gerektiğini söyledi."
"Dinliyorum, Jale."
"Yemek bu akşam 6'da. Herkes eşleriyle katılacak. Mekan adresini size az sonra odanıza bir not kağıdıyla getiririm. Bir konuşma bekliyoruz sizden." dedi gülümseyerek.
"Peki, teşekkür ederim. Ama ben konuşma falan yapamam. Anlamam öyle şeylerden."
"A a olurmu Yusuf bey? Konuşma şart."
"İyi bakarız." dedim ve odama geçtim.Ne konuşması yapacaktım? Böyle konular bana çok uzaktı. Sonuçta siyasetçi değil, bir dergi sahibiydim ben.
Hemen boş bir kağıt aldım önüme ve bir şeyler karalamaya başladım."Sayın Çalışanlar.."
Yok bu fazla soğuk oldu, haber bülteni sunar gibi deyip sildim.
"Sevgili çalışanlar.." Yok, yok.
Çalışanlar yerine başka bir kelime bulmalıydım.
"Sevgili arkadaşlar."
Oflayıp kalemi bir kenara attım. Daha konuşmanın başını bile yazamıyordum, tüm bir konuşmayı nasıl yazabilirdim ki?Telefonumu aldım elime ve Meleki aradım. Dün ona yemekten bahsetmiştim, yani kıyafetler çoktan hazırdı.
"Alo Melek?"
"Efendim?"
"Saat 5'e kadar hazır ol. Yemek bu akşam saat 6'da."
"Tamam aşkım."
"Öptüm."
"Bende."Telefonu kapattıktan sonra tekrar kağıdıma yöneldim. Ne kadar zor işlerdi bunlar.
•••
Saat 6 olduğunda sol yanımda Melekle girdim, bu gece bizim dergimiz için kapatılan mekana. Bir kaç çalışan masalara oturmuştu bile ama çoğu eksikti. Ortama mavi ve altın renkler hakimdi. Tıpkı dergimizin logosu gibi. Beni gören bir kaç çalışan hemen yanıma varıp hal hatır sorduktan sonra yerlerine geçtiler tekrar. Bende yanımda Melekle uzun masa sırasının en başına oturdum.
Biz geldikten sonra çoğu çalışanda gelmişti mekana. Keyfim, İstanbula geldiğimden beri ilk defa bu kadar yerindeydi aslında.
Bir kaç sandalye boştu hala ama onlara aldırış etmeden Mustafa oturduğu yerden kalktı ve konuşmaya başladı."Arkadaşlar." diye girdi lafa ve herkesin dikkatini çekmeyi başardı.
"2 dakikaya yemekler gelir. Hepimize afiyet olsun. Gecenin keyfini çıkarın." dedi ve yerine oturdu. Ben konuşmamı yemeğin ardından yapacaktım. O karaladığım kağıdı yanıma almamıştım. O an içimden ne geliyorsa, onu söyleyecektim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Ay
RomanceGözlerimin büyüdüğünü, ten rengimin solduğunu, ellerimin terlediğini ve nefessiz kaldığımı hissettim. "İyimisiniz?" dedi. Değilim. Hemde hiç iyi değilim. Bir anda 14 yıl canlandı gözümün önünde. Yaptığım hata, dışlandığım ailem, dayak yediğim saa...