Uyandığında Mehmet çoktan gitmişti. Elini yüzünü yıkadı. Kahvaltı etti ve uzanıp biraz televizyondaki kadın programlarını seyrettikten sonra mutfağı toplamaya karar verdi. Bulaşıklarını makineye koydu ve etrafı iyice temizledikten sonra çöpünü de kapının önüne koydu.
Dolaba şöyle bir baktıktan sonra bir alacak listesi yapmaya karar verdi. Kaşar peyniri, salça, sucuk... Tüm eksikleri tek tek yazdıktan sonra giyindi. Saçlarını tarayıp bağladı. Hafif bir makyajın ardından parfümünü de sıktı. Gitmek için hazırdı.
Apartmanın kapısından çıkacakken kapıdan gelen Hülya'yı gördü. Bir an için içi ürperdi. Vicdanı kendini rahat bırakmıyordu. Taşınalı bir yıl olmuştu. Hülya ise üç yıldır alt komşularıydı ve doğru dürüst konuşup görüştükleri yoktu. Genelde zaten komşuları ile araları iyi değildi. Diğerleri yaşça büyük olduğundan paylaşacak bir şeyleri yoktu. Hülya ise nispeten yaşıtı sayıldığından arada gidip geliyorlardı. En büyük sorun ise Hülya'nın ketumluğuydu. Ağzı var dili yoktu. Kendi halinde yaşayan bir ailelerdi ve bir de iki yaşında erkek çocukları vardı. Eşi Zafer ise gerçekten terbiyeli, muhafazakar bir adamdı. Efsun hala gördüklerine inanamıyordu bu yüzden. Ne diyecekti ki Hülya'ya? Nasıl diyecekti? Küçük çocukları vardı. Hem Hülya'yı buna nasıl inandıracaktı. "Keşke fotoğraflarını çekseydim" Dedi. Sonra tekrardan "İyi ki çekmemişim." Diyerek kendini teselli etti. Gerçekler çok can acıtıcı olabilir.
Hafif bir gülümsemeyle selamladı Efsun'u.
"Nereye?"
"Alışverişe çıkıyorum."
Hülya Efsun'un gözlerine nedense şüpheyle bakıyor, sanki onun bir şeyler sakladığını biliyordu.
"Dün gece baya bir sesler geldi sizden. Bir sıkıntı yok umarım."
"Mehmet mesaiye kaldı dün. Geç geldi. Hafif atıştık."
Hülya tam başka bir şey diyecekti ki Efsun hızlandı. "Şimdi gitmem lazım bugün Mehmet erken gelecek, daha yemek hazırlayacağım malum." Hızlıca dış kapıdan çıktı. Hülya bir anlam veremedi.
Arabasına doğru yürürken doğru bir karar verip vermediğini bilemedi. Söylese miydi acaba?
Arabayla binanın ilerisinde ki süpermarkete giderken yine Zafer Bey'in ofisinin önünden geçecekti. Emlakçıydı. Geçerken asla ofise bakmayacaktı bu defa. Gerekirse kafasını sola çevirecekti.
Öyle olmadı. Efsun merakına yenik düştü. Bu sefer de kadını kapının önünde otururken gördü. Zafer Bey içerde değildi ama o sarışın hala oradaydı. Kadın sanki Efsun'un onu daha önceden de gördüğünü fark etmişçesine bir anda Efsun'a baktı. Efsun gözlerini kaçırdı ve hızlandı. Bir anda göz göze gelmeleri bile karar vermesi için yetti. Bu sefer Hülya'ya her şeyi anlatacaktı.
Yeni yapı sayılabilecek apartmanlarının önüne geldiğinde durdu. Zengin insanların oturabileceği bu binada kocası da zengin olduğu için şanslıydı. Altın renkli büyük girişi, otoparkı, havuzu... Kira bile olsa böylesine lüks bir yerde oturmak... Sarıyerde, sahile uzaklığı sadece on dakika bir yerde yaşamak... Sabah uyandığında deniz havasını içime çekmek bile yetiyordu insana. Kocası başarılı bir avukat olduğu için şanslıydı. Sabah uyandığında sahilde koşmak herkese nasip olmazdı.
Kapıdan içeri girdi. Sekizinci katta oturmasına rağmen yediye bastı. Her şeyi anlatacaktı komşusuna. Katlar geçtikçe tek tek içinde ki sıkıntılar da arttı. Zor bir karardı.
Asansörden indi. İki dairenin yanından geçti. Tam karşısında, tam altında oturan komşusu Hülya bulunuyordu. En üst katın bir alt katında. Hala kararından dönebilirdi. Ama yapmadı. Kapının tam önünde durdu. Zili çaldı.Beğendiğiniz bölümleri hemen aşağıdan oylayabilir, değerlendirmelerinizi yazabilirsiniz. Yazdığım diğer eserlere de göz atabilir, yazdıklarımdan haberdar olmak için takip edebilirsiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜVEN OYUNU (TAMAMLANDI)
Детектив / ТриллерEfsun, alt komşuları Zafer Bey'in eşi Hülya'yı aldatmasından çok etkilenmiştir ve aynı şeylerin kendi başına gelmesinden korkmaktadır. Eşi Mehmet ise karısının bu endişelerini dindirmek için ona güven oyunu oynamayı teklif etmiştir. Oynanan bu oyund...