.
Sinsice etrafa bakındım aradığım şeyi gördüğümde hala sırıtıyordum yerdeki yeşil ve tüylü yaprağı binbir güçlükle aldım çünkü ona uzanmam gerekiyordu ama hala bileğimde bir batur eli vardı. Benim yaprağa uzanmamı oldukça güçleştiriyordu. Yaprağı resmen parmak uçlarımla almıştım ve adeta terlemiştim yavaşça Batur a döndüm elimdeki yaprağı hafifçe yüzünde dolaştırdım en sonunda burnuyla dudağının arasındaki kısımda tutup burnunu gıdıklamaya başladı . başlarda burnunu hafifçe oynattı daha sonrada yüzünü buruşturdu o kadar komik görünüyordu ki gülmemek için yanağımı dişliyordum. Hızlıca aramızda kalan telefonumu elime alıp kamerayı açtım baturun bu hallerini çekmesem olmazdı sonuçta...
Telefonun flaşını hangi akla hizmet açık unuttuysam artık Batur patlayan flaş yüzünden uyandı. Tabi ne yaptığımı anlayıp kaşlarını çatması sadece üç saniye sürdü daha sonra homurdanıp " uslu durmayacaksın değimli?" sesi her zamanki gibi alaylı değildi daha sert çıkıyordu sanırım uykusundan ettiğim için bana kızmıştı . ama sesi çok sinirlide değildi buna sevinsem mi üzülsem mi bilemedim tamam bana kızmıştı ama çok kızmamıştı Baturun gözlerinde ki ifadelerden hiç bir şey anlamıyordum ama bazen sesi onu ele veriyordu. "üşüdüm eve gidelim" dedim aslında üşümemiştim çünkü Baturun montu benim üzerime örtülüydü ama bu seferde o tişörtle kalmıştı. Benim yüzünden üşümesini istemiyordum " tamam " dedi sert bir şekilde ve kalkıp yürümeye başladı insan bir arkasına döner geliyor muyum diye bir bakar yada kalkmam için yardım eder.
Durup kafasını bana doğru çevirdi çocuğun günahını aldım ya şu ön yargılarım yok mu. Diye düşünürken " bu arada o resmi siliyorsun" dedi sesi kesinlikle itiraz istemiyordu. "hıı" dedim ben ne düşünmüştüm bide ya neymiş günahını almışım " diyorum ki o resmi siliyorsun hemen şimdi" evet dercesine başımı salladım tabi ki de o resmi silmeyecektim ama şuan eve dönüş yolunu bilen oydu ve eyer beni burada bırakırsa yine kaybolurdum bunu göze alamazdım. Sadece eve gidene kadar sesimi çıkarmayacaktım bu benim için pekte zor bir şey değildi. Ama o benim bu tepkime şaşırmış olacak ki öylece suratıma bakıyor tek kelime bile etmiyordu. Hızla telefonumun kilidini açtım ve yolda çektiğim çiçek resimlerinden birini sildim. " tamam sildim" dedim yüzüne bakmaya kaçınarak eyer yüzüne bakarsam yalan söylediğimi anlayabilirdi. Hayatımda yalan söylediğim sayılı anlardan birini yaşıyordum ve kendi kendimi ele vermeye hiçte niyetli değildim. Benden beş altı adım uzakta olduğu içinde hangi resmi silip silmediğimi göremezdi. Biraz daha sert bakışlarını üzerimde gezdirdikten sonra önüne dönüp yürümeye devam etti bende sessizce arkasından ilerledim.
Aradan on dakika filan geçmişti sanırım ve biz hala yürüyorduk. Ama anlamadığım bir şey vardı beni nasıl bulmuştu niye yanımda uyumuştu ve uykusunda neden bu kadar tatlı oluyordu. Ne ? ne dedim şimdi Allahım iyice kafayı yemeye başladım. En sonunda dayanamayarak
" beni nasıl buldun? " dedim . yürümeyi bırakıp beni baştan aşağı süzdü
" eh işte idare edersin " dedi dudakları hafifçe yukarı doğru kıvrıldı sırıtmıyordu ama gülümsemiyordu da yüzünde alaylı bir ifade vardı. Ona sorduğum soruyu tamamen yanlış anlamıştı ve üstüne bide benimle dalga geçmişti gerçekten bu çocuk yüzünden katil olabilirdim ama hayır sakin oluyoruz Eslim nede olsa evin yolunu o biliyor Altan alıyoruz şimdilik !
" onu demiyorum benim burada olduğumu nasıl anladın ?"
" aslında buraya senin gelmedim ama şansa bak ki seninle karşılaştık "
" ya ne şans ama neyse en azından inci teyzeden yolu öğrenmeye çalışmak zorunda kalmadım "
"nasıl yani sen yolu mu karıştırdın "
Bu sefer resmen sırıtmış bana bakıyordu sanırım benden bir cevap bekliyordu ama verecek bir cevabım yoktu zaten her şey ortada değimliydi. Başımı evet anlamında aşağı yukarı salladım
"bu küçücük yerde evin arka bahçesinde kayboldun yani"
" evet dedim ya" diye sert olmamasına özen göstererek çıkıştım. Ama o buna aldırmamış ve kahkahalarını serbest bırakmıştı. Kulağımda uğuldayan bu harika sesin onun kahkahası olmasına lanet okuyarak yanından geçtim ve ilerlemeye başladım.
Sonunda susabilmişti yanımda yürümeye başladı buna şaşırmadım zaten beş altı adımıyla bana rahatlıkla yetişebilirdi sinirli olduğum içim hızlı yürüyordum ama onunla kıyasladığımızda yeterince hızlı değildi.
Sinirden saç diplerim uyuşurdu ne kadarda çok rezil oluyordum son günlerde böyle.
Eve kadar sessizce ilerledik eve geldiğimizde anahtarıyla kapıyı açtı ve içeri girdi tabi öle kapıda durup içeri geçmemi bekleyecek bir tip değildi bu her halinden anlaşılıyordu. Hem zaten ben öyle bir şey istiyor muydum tabi ki de hayır. Hala kapıda dikildiğimi anlayıp kafamdaki saçma sapan düşüncelerden kurtulmak için hızla başımı silkeledim. İçeri geçip doğruca merdivenlere yöneldim.
Telefona baktığımda saatin henüz dokuz olduğunu gördüm yani yatağa kurulabilirdim.
Hızla merdivenleri tırmanıp odaya yani odama çıktım. Üzerimi değiştirme gereksinimi bile duymadan kendim yatağa attım. Rezil olduğumu düşünmezsem gayette güzel uyuya bilirdim. Tabi ki de uyuyamadım çünkü aklıma geldikçe önce sinirleniyor sonrada kendimi parçalamak istiyordum resmen kendimi ele vermiştim.
En iyi duş almak diye düşünüp temiz çamaşırlarımı elime alıp bornozumu üzerime geçirdim inci teyzenin gösterdiği banyoya yöneldim aslında benim kaldığım odada banyo vardı ama uzun zamandır kullanılmadığı için tamir edilmesi gerekiyormuş. Zaten böyle konulara pek aldırmadığım için sorunda yoktu. Karşımda duran beyaz kapının yanı başında da bir kapı vardı çok güzel hangisiydi şimdi. Tabi kadıncağız anlatırken dinleseydin karıştırmazdın şimdi bu halde aşağı inip soramazdım da en iyisi birini açıp girmek ne olabilir ki en fazla yanlış odaya girmiş olurum
Ve geri çıkıp diğer odaya girerim.
Tam karşımdaki kapıyı yavaşça açtım o sırada ayak sesleri duydum birisi merdivenleri çıkıyordu ve beni bu halde görmemeliydi zaten ne demeye bu halde odadan çıktıysam tabi evde sadece annemle yaşadığımız için sorun olmuyor. Ama burası evim değil bu gerçeği unutmamalıyım ayak seslerinin daha da yaklaşması sonucu kendimi açtığım kapıdan içeri hızla attım. Kapıyı kapatıp arkasına geçtim ayak sesleri daha da yakınlaştı. Ve benim olduğum kapının önünde durdu. Kapının kulpu oynadığında heyecandan ölmek üzereydim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEĞERSE (askıda)
Romanceneden meğerse ? dedi dolan gözlerime aldırış etmeden göz kapaklarımı hızla kapatıp açtım çünkü dedim bana bile yabancı gelen nefret dolu sesimle çünkü biz dediğin benden ibaretmiş meğerse ...