Gözlerimi açtığımda her yer karanlıktı Batur dizinde uyuduğumu hatırlıyorum ama şuan yoktu uzanıp saate baktım sabahın altısıydı. Şu sabah erkenden kalkma olayına bir son vermeliydim. Bu günlerden pazartesiydi yani bu gün okul vardı! içimi aniden yersiz bir telaş kapladı. Formalarımı bu gün okuldan alacaktım o yüzden normal kıyafetle gitmem gerekecekti ama ben ne giyeceğimi bilmiyordum. İsteksizce yataktan kalktım. Banyoya gidip elimi yüzümü yıkadım. Musluğu kapattıktan sonra aynaya bakıp küçük bir çığlık attım. Bu aynadaki bensem benim tanıdığım ben nerdeydi? sanırım yine saçmalamaya başladım. Saçlarım iyice birbirine girmiş göz altlarım çökmüş ve gözlerim kızarmıştı.
Sıcak bir duşun beni düzeltebileceğini düşünüp hemen içerden kıyafetlerimi getirdim artık buraya bornozla gelmek gibi bir hata yapmıyorum.
Her ne kadar istemesem de sıcak suyu kapatıp duştan çıktım bazen senelerce banyodan hiç çıkmayabilirmişim gibi geliyor.
Hızla üzerimi giyinip odama gittim saçlarımı kuruttum. Dolabın karşısına geçip bu gün ne giyeceğimi düşündüm çok fazla elbise vardı. En iyisi kendi kıyafetlerim diye düşündüm ama onları en son düzenli birisi olmadığım için dolaba tıkıştırmıştım. Şimdi ise bulamıyordu tabi dolap ,dolap değil ki maşallah.
Beyaz bol bir tşört ve dar kot pantolon giymeye karar verdim üzerimi değiştirdikten sonra kendim aynanın karşısına attım makyaj dan uzak biriydim zaten şimdide yapmayı düşünmüyordum saçlarımda doğal haliyle gayet iyiydi bence.
Ama bir at kuyruğu yapmanın hiçbir zararı olmazdı. -her zamanki gibi- saçlarımı da topladıktan sonra telefonumu alıp aşağı indim İnci teyze kahvaltı masasına oturmuş kahvaltı ediyordu. Pek kahvaltı alışkanlığım yoktu ama daha vakit olduğu için yapmaya karar verdim.
İnci teyze beni gördüğünde her zamanki kocaman gülümsemesini takınıp " günaydın canım " dedi.
Bende gülümseyip artık ne kadar becerebildiysem bu kadının karşısında kendimi hep gülmek zorundaymışım gibi hissediyorum
"günaydın " dedim.
Masaya oturup kahvaltımı yapmaya başladım." Ee güzel kızım heyecanlı mısın"
" aslında pek değil efendim "
" efendim ne kızım öyle yabancı mıyım ben"
Evet öylesin tabi bunu dışımdan söyleyememek kötü olsa da küçük bir gülümsemeyle karşılık verdim.
Sonra sessizce kahvaltımızı yapmaya devam ettik. Sessizliği bozan merdivenlerden gelen ayak sesleriydi. Gözüm istemsizce merdivenlere kaydı.
Batur merdivenlerden yavaşça iniyordu. Üzerinde okul formasının tsörtü ve keten siyah bir pantalonu vardı. Omuzuna attığı elinde çeketi sallanıyordu. Saçlarının dağınıklığıyla zümrüt yeşili gözleri insanda tapılası bir his oluşturuyor.
Batur a hayran hayran makmaya kesip sanki hiç ilgilenmiyormuşum gibi kahvaltįma geri döndüm.
Kahvaltı masasının önünde durup ayakta bir şeyler atıştırmaya başladı. İnci teyze oğlunun bu davranışını beyenmemiş olacakki "oğlum oturup düzgünce kahvaltı etsene" sesi her ne kadar sert çıksada oğluna kıyamadığı her halinden belliydi. Aklıma annem gelince hafifçe gülümsedim annemde böyleydi. Onu özlediğimi fark ettim ve okuldan sonra onu aramayı aklımın derinliklerine kayıt ettim. Sonuçta ilk defa ondan bu kadar uzun süre ayrı kalıyordum. Batur un "hadi" demesiyle kendime geldim. Banamı demişti o peki neden anlamsızca suratına bakarken sıkılmış olmalı ki
" hadi okula gitmeye niyetin yok herhalde?"
Bir an olanları idrak edemedim birincisi ben okula bu kendini beyenmişle mi gidecektim ikincisi o dünkü anlayışlı ve kibar çocuk nerdeydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MEĞERSE (askıda)
Romansaneden meğerse ? dedi dolan gözlerime aldırış etmeden göz kapaklarımı hızla kapatıp açtım çünkü dedim bana bile yabancı gelen nefret dolu sesimle çünkü biz dediğin benden ibaretmiş meğerse ...