5. Bölüm

1.7K 53 45
                                    

Yorum atarsanız çok sevinirim canlarım...

Sabah geç kalkmamak için alarmı sekize kurmuştum. Ağalar saat onda toplantı istemişlerdi. Bu saatte toplantı mı olur sizin ben... diyerek yatağımdan kalktım. Kısa ılık bir duş aldım ve üstüme eşofman takımımı giydim. Saat dokuza çeyrek kala aşağıya inmiştim. Kahvaltıyı hazır görmeyi beklemiyordum. Normalde hep geç kahvaltı yapardık. Annem bizim uykumuzun tatlı olduğunu biliyordu. Babam gazetesini okurken ben direk masaya oturdum. Asaf ve Feyza da masaya gelince yemeye başladık.

Kahvaltımızı yapıp evden çıkmıştık. Şuan araba ile Salih ağanın evine doğru gidiyorduk. Saat dokuz buçuk olmuştu. Bir on beş dakikalık yol daha var dersek tam vaktinde gelmiştik. Sonunda Salih ağanın konağına gelmiştik. Arabadan indim ve büyük salona doğru babamın kolunda yürümeye başladım.

İçeri girip hafif baş selamı verdikten sonra babamla yan yana yerimize geçtik. Herkes gelmişti. Salih ağa uzatmadan konuşmaya girdi.

"Ağalar bilirsiniz ki Kaya ve Karan oğulları töreye uymaz bir hareket yapmıştır -hepsi kafasını salladı- biz de onlara iki seçenek sunduk. Ya ölüm ya berdel. Şimdi benim fikrim berdel olmasıdır. Bu sayede düşmanlık biter. Size sormalı siz ne dersiniz?" aşiretin ağaları da berdelin daha iyi olacağını söylerken Salih ağa asıl iki aileye bakıyordu. Karan ve Kayaoğulları. Adının Yakup olduğunu öğrendiğim ihtiyar

"Biz de berdelden yanayız Salih ağa. Bu düşmanlığı bitirmek istiyoruz." Salih ağa babama döndü. Babam

"Biz de berdele karar verdik." dedi Salih ağa kafasını salladı ve söze girdi.

"Törenin ortak kararı ile bir hafta için de hem Asaf ve Gülü hem de Bora ve Sahrayı istiyoruz. İki hafta içinde de düğün istiyorum." dedi ve ayağa kalkıp salondan çıktı. Hepimiz tek tek boşaltıyorduk salonu. Bugün benim için çok zordu bugün benim artık bir dönüşüm yoktu.

~1 hafta sonra~

Bir hafta çok çabuk geçmişti. Bir gün önce Asafa Gülü istemiştik. Asaf adına mutluydum. Sevdiği insan ile evleniyordu. Ama ben çok tedirgindim. Bugün benim isteme günümdü. Hiç özel bir kıyafet almamıştım. Günlük diz üstü beyaz kayık yaka bir elbise giyiyordum. Saat beş olmuştu. Misafirleri- ay pardon dünürlerimiz saat altı gibi geliceklerdi. Elim ayağıma dolanmıştı resmen. Annem iki dakika da bir yanıma gelip hazır mısın? hazır mısın? diye diye ben daha çok kendimi geriyordum.

Kapı zili çaldığında kalbim güm güm atıyordu. Annemin yanına koştum.

"Anneee geldiler napıcam ben?" Sesim kısık ve telaşlı çıkmıştı.

"Kızım deli misin? yürü kapıyı açalım."

Annem önden ben arkadan yürüyorduk. Kapıyı benim açmam için yana kaydı. Bir besmele çekip kapıyı açtım. Karşımda İhtiyar vardı. Onun arkasından biraz daha genç tahmini Bora'nın babası olan onun arkasında bir kaç erkek daha ve bir kadın ile Gülü gördüm. Asıl erkeği ararken lacivert takım elbisesi ile karşıma geçti. Ben şaşkın şaşkın ona bakarken çiçek ve çikolatayı elime tutuşturdu. Sinirli bakışlarımı atarken aldırmadı ve içeri geçti.

Herkes içeri geçtiğin de arada saçma sapan nasılsınız sohbeti açılmıştı. Annem bana gözleri ile işaret ederek mutfağa gelmemi söyledi. Arkamızdan Feyza  Gül, Gül'ün annesi ve bir kız daha geliyordu.

Annem bana kahveleri yapmamı söylerken Gül'ün annesi yani en yakın arkadaşı ile gülüşerek bir şeyler konuşuyordu. Hayır anlamıyorum hani beni vermek istemeyen kadın nereye gitti? Gül diğer kızla beraber yanıma geldi. Gül biraz çekinerek.

"Şey yenge sana yardım edelim mi?" Yenge mi? Güle dönüp

"Gül bana yenge demesen biliyorsun durumları." Gül'ün yüzü düşmüştü  Bunu ona kızdığım için söylemiyorum. Zaten kendi kardeşime kızmazken Gül'e kızamazdım. Gül'ün omuzuna elimi koydum.

"Gül ben sana kızmak için söylemedim. Biliyorsun biz abin ile isteyerek birlikte olmuyoruz. Ben sadece yenge lafını sevmiyorum." Bana ufak bir tebessüm edip. Kahve yapmaya başladı. Kahveleri yaparken Feyza ile Gül'ün ikizi Duru ile tanıştık. Duru Gül'e göre daha enerjik bir kızdı. Gül daha sakindi.

Ben Boranın kahvesini yapmıştım ama içine tuz koyup koymamak arasında kararsız kaldım. Sonunda birbirimizi sevmeden evlendiğimiz için koymadım. Tam mutfaktan çıkıcaktım ki ikizler ve biricik kardeşim önümü kesti.

Feyza "Nereye bakalım?" ben onlara bakarken Duru elimdeki tepsiyi aldı.

"Yenge sen her ne kadar istemesen de benim yengemsin bu bir. Bu kahve tuzsuz içeri gitmez bu da iki." dedi ve bir kaşık tuzu kahvenin içine koydu. Gül de eline aldığı karabiberi dökünce ellerini tuttum.

"Tamam tamam yeter bu kadar siz nasıl kardeşsiniz be" hepsi gülerken

"Ne oldu acıdınız mı damada?" böyle diyince gözlerimi kısıp Duru'ya baktım. Tepsiyi elime alınca Gül arkamdan.

"Ben Asaf'ın kahvesinin içine çok daha fazla koymuştum." dedi o yüzden kardeşimin yüzü domates gibi olmuştu. Arkamı dönüp tezgahtan bu sefer şeker aldım. Ondan da iki kaşık koyunca kızlar ve annemler bana gülerek bakıyordu. Annemler önden içeri geçtiler biz de kızlarla kahveleri dağıtıyorduk. Bora kahvesini alırken eteğime bakıyordu. Ay ne bakıyorsun be! sinirle yüzüne baktım. Bana erkeklerin şu klasik piç gülümsemesini attı. Bir dakika ne o bana gülümseme mi attı? Neyse bunu sonraya saklarım. Arkamı döndüm ve babamın yanına oturdum. Yakup ağa kahvesini masaya bıraktı.

"Yusuf ağa sebebi ziyaretimiz bellidir. Hayırlı bir iş için burdayız. Lafı uzatmadan Kızın Sahra'yı torunum Bora'ya istiyoruz." Kalbim güm güm atıyordu. Babam tekrar emin olmak için elimi sıktı. Ben de evet anlamında elini sıktım.

"Hayırlısıyla verdim gitti." herkes ayağa kalkmıştı önce ailemin sonra Boranın ailesinin elini öptüm. Şimdi sıra yüzük takmaktaydı. İkimiz de yan yana duruyorduk. Salih ağa eline yüzükleri ve makası alıp yanımıza geldi. Bora elime yüzüğü takarken o hariç her yere bakıyordum. İnadına yavaş takıyordu sanki. Sinirle gözlerine baktım. O sırada yüzüğü parmağıma taktı. Ne yani bunun için miydi? gözlerine bakayım diye mi? offf içimden iç sesime küfür ettim. Elime yüzüğü alıp direk Bora'nın parmağına taktım. Sonunda sıra kurdeleyi kesmeye gelmişti. Şu lanet gün bitsin diye dua ediyordum.

Salih ağa"Mutlu bir ömür geçirirsiniz inşallah." dedi ve kurdeleyi kesti. Kurdele kesilmişti artık. Ben kurdeleye bakıyordum. Kesilmişti. Nişanlıydım artık.

Herkes gitmişti ben de Feyza ile odama çıkmıştım. Üç gün sonra Asaf'ın düğünü vardı. Bu nasıl şeydi ya böyle. Bir hafta da iki hafta da düğün mü olurmuş? oluyordu işte başta da ben örneğiydim neyse kendimi yatağa atıp uzun bir süre ağlamak istiyordum. Feyza ile biraz sohbet ettikten sonra ona biraz odamda  yalnız lalmak istediğimi söyledim ve kendimi yatağa atıp ağlamaya başladım.

Umarım beğenmişsinizdir <3

👉⛤👈

BERDEL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin