İki genç sessizce napacağını düşünüyorlardı. Xue Yang'ın aklına bir süre sonra bir fikir gelmişti. Xiao Xingchen'in dibine kadar girip kulağına fısıldadı "Şimdi kendimi yem olarak ortaya atsam ve sen de benim için kötü ruhları öldürsen nasıl olur Xiao Xingchen?". Xiao Xingchen gereksiz yakınlıktan ilk başta huylansa da sessizce Xue Yang'ın sözlerini bitirmesini bekledi. Ama cümlesini bitirir bitirmez anında teklifini reddetmişti.
"Hayır! Asla izin vermem. Çok tehlikeli bu senin için." dedi. Xue Yang ise umursamaz bir sesle "Bir şey olmaz bana. Hem sana güveniyorum ben. Benim Xiao Xingchen'im beni korur." demişti. Xiao Xingchen son sözlerinin etkisinden çıkıp bir şey söyleyemezken Xue Yang onu onayladığını sanıp parmağını belindeki bıçakla hafifçe kesmişti.
Xiao Xingchen ona bir şey diyemeden eline boş bir rün kağıdı alıp parmağındaki kanla bir şeyler karalamış ve göğsüne yapıştırmıştı. Xiao Xingchen'e dönüp "Beni koru Xiao Xingchen." dedi ve mağaranın bir köşesine doğru koştu. Göğsündeki rün yüzünden cesetler Xue Yang'a giderken Xiao Xingchen hiçbiri Xue Yang'a varamadan onları yok ediyordu.
En sonunda mağaranın en uç köşesinden ruhani enerjisi en yüksek olan Xue Yang'a doğru gidiyordu. Xiao Xingchen cesede doğru atak yaptığında ceset basit bir hareketle darbeden kaçınmıştı.
Xiao Xingchen art arda hamleler savursa da bir türlü cesedi yenemiyordu. Tekrar bir hamle yaptığında ceset Xiao Xingchen'in kılıcını yere atmış ve Xiao Xingchen'e saldırmak için ileri atılmıştı. Önce Xiao Xingchen'i duvara doğru itmişti. Xiao Xingchen sırtında duvarın keskin acısını hissetmeyi beklerken taştan çok daha yumuşak bir cisme çarpmış ve yere yuvarlanmışlardı.
Xiao Xingchen üstünde bulunduğu kişinin Xue Yang olduğunu kokusundan anlamıştı. Teşekkür etmek için ağzını açacağı sıra gelen darbeyi hissetmiş ve Xue Yang'la kendini yerde yuvarlayarak darbeden kaçmıştı. Yuvarlanırken ikisinin de kolları birbirlerine sarılıydı. İkisi de içten içten ne kadar bu anı bozmak istemeseler de ilk başta bu cesedi halletmelilerdi. Xue Yang eliyle Xiao Xingchen'e yerdeki kılıcını gösterdi.
Xue Yang cesedin üstüne atılmış,Xiao Xingchen ise kılıcını almıştı. Xue Yang "Bir... iki... üç!" dediğinde Xiao Xingchen cesede saldırmış ve kafasını kopartmıştı. Ardından cebinden bir kese çıkarttı ve kötü ruhani enerjiyi içine doldurup keseyi kapattı. Bugün ikisi de cidden iyi iş çıkartmıştı.
Xiao Xingchen göremediği için Xue Yang'ın yaralanıp yaralanmadığını bilmiyordu. Bu yüzden Xue Yang'ın yanına gidip ilk tanışmalarındaki gibi ellerini bedeninde gezdirdi. İlk tanışmalarında yaraların yerlerini belirlemek için yapmıştı. Şimdi ise yaralanmış mı diye kontrol ediyordu. Bir süre daha ellerini gezdirdikten sonra "Yaralanmadın değil mi? İstersen ilaç verebilirim." dedi.
Xue Yang ise sessiz kalmış ve ardından Xiao Xingchen'in elini alıp kalbinin tam üstüne götürmüştü. Xiao Xingchen anlamazcasına beklerken Xue Yang "Bak,burası çok hızlı atıyor." demişti. Xiao Xingchen başta ciddiye alıp iyice dinlemek için Xue Yang'ın göğsüne kafasını yaslamış ve kalp atışını dinlemeye başlamıştı. Ardından ise kendisiyle dalga geçtiğini sanıp "Bir daha böyle şaka yapma bana. Endişeleniyorum sonra." demişti. Ardından arkasını dönüp mağaradan çıkmak için ilerlermişti.
Xue Yang ise sözlerinde çok ciddiydi. Bu çocuk ne zaman yanında olsa kalbi nedense daha hızlı atıyordu. Xue Yang buna anlam veremezken içinden "Düşmanım olduğu içindir. Yakalanacağımdan korktuğum için hızlı atıyor." diye geçiştirmişti. O da Xiao Xingchen'i takip edip en sonunda mağaradan çıkmışlardı.
Xue Yang gökyüzüne baktığında güneşin doğmak üzere olduğunu görmüştü. Zaman ne kadar hızlı geçmişti. Xiao Xingchen hoş sesiyle "Gitmeden bir şeyler alalım. Hem Jing de yakında uyanır." demişti. Xue Yang hımlayarak onaylamış ve birlikte şehrin pazarına doğru ilerlemişlerdi.
Pazara vardıklarında Xiao Xingchen bir patates tezgahının önünde durmuştu. Satıcı ise kör olduğunu görünce resmen kovmuştu. Bunu arkadan gelen Xue Yang gördüğünde ise sinirlenmiş ve cebindeki bıçağı masaya saplamıştı. Satıcının gözleri korkuyla açılırken Xue Yang bıçağını tezgahtan çıkarmış ve adamın boynunda gezdirmeye başlamıştı. Adam korkudan napacağını bilemez halde Xue Yang'a yalvarırcasına bakıyordu.
Xue Yang ise sanki karşısındaki adamın boynunda elindeki bıçağı gezdirmiyormuş gibi normal ve neşeli bir sesle Xiao Xingchen'e seslendi "Xiao Xingchen! Gel patates alalım.". Xiao Xingchen ise yüzünde belirgin bir gülümsemeyle geri dönmüş ve patatesleri almaya başlamıştı. Satıcı adamsa korkudan Xiao Xingchen'e daha fazla patates uzatıyordu.
Xiao Xinhchen en sonunda almayı bitirdiğinde para kesesinden küçük bir gümüş çıkartmış ve tezgaha koyup elindeki patateslerle yürümeye başlamıştı. Xue Yang ise önce tezgahtaki gümüşü geri cebine atmış, ardından satıcının kulağına yaklaşıp tehditkar bir şekilde fısıldamıştı "Eğer ona bir daha böyle davranırsan hem bu tezgahı hem de seni mahvederim. Çünkü ben, benim olana dokunulmasından hiç hoşlanmam.".
Yeni bölüm geldi. Hızımı alamazsam bu gece bir tane daha bölüm gelebilir. Beklede kalın. Seviliyorsunuz💓💖
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LIE ( Xiao Xingchen×Xue Yang)
Fanfic"Bana yalan söyledin."dedi sesindeki hayalkırıklığıyla.Xue Yang gülümseyerek cevap verdi "Evet,sana hep yalan söyledim." Xiao Xingchen geriye doğru bir adım attı ve devam etti "Beni kandırdın."