Gidemiyordu işte. Ruhu gitmek istese de bedeni ve kalbi Xiao Xingchen'e bağlıymış gibi ayrılmak istemiyorlardı. İşin kötü kısmı da buydu işte. Karşısındaki kişinin canını en çok o yakmıştı. Şimdi hiçbir şey olmamış onu daha önce hiç tanımamış gibi yanında durup ilgisini ve sevgisini istemek hataydı.
Kazandaki tavuk yemeği pişince Xue Yang yemeği tabaklara aldı. Yerde yan yana oturan ikilinin önüne koydu ve kendi de karşılarına oturdu. Sessiz geçmekte olan yemekte herkesin kafasında farklı düşünceler vardı. Xue Yang duygularında boğulmuşken Jing yemeği, Xiao Xingchen ise az önce olanları düşünüyordu.
Jing yemeğini hızla yemiş ve oynamaya gideceğini söyleyip dışarı çıkmıştı. Xiao Xingchen ve Xue Yang yalnız kalmışlardı. Xue Yang biraz konuşmak istiyordu. Karşısındakinin duygularına karşılık vermeyeceğini hatta kim olduğunu öğrenirse onu öldürmek isteyeceğini biliyordu. Ama yine de söz geçiremediği kalbi bir şans istiyordu.
Geçmişi değişteremezdi ve Xiao Xingchen'in onu affetmesini bekleyemezdi. Onların sonları çoktan kötü bir şekilde yazılmıştı. Sadece gerçekler ortaya çıkmadan önceki zamanını iyi geçirmek istiyordu Xue Yang. En sonunda gerçekler ortaya çıkınca ikisinden biri olmayacaktı.
Xue Yang bu hayatı boyunca ilk defa çaresiz hissediyordu. İlk kez bu çakal ruhu bir işe yaramıyordu. Boğazındaki yumru büyüyüp nefes almasını engeller gibiydi. Bu yüzden konuşmak yerine bir anda ayağa kalktı ve Xiao Xingchen'in yanında durdu. Bir anda oluşan patırtı ve rüzgarla Xiao Xingchen kafasını Xue Yang'ın olduğu tarafına çevirdi.
O an ikisinin de beklemediği bir şey yaptı Xue Yang. Yere çöküp bir anda Xiao Xingchen' sarılan Xue Yang da ne yaptığını bilmiyordu. Birkaç saniye sonra ise Xue Yang fısıltıyla ''Üzgünüm.'' dedi. Xiao Xingchen şaşkınlıkla ''Neden özür diliyorsun?'' dedi.
Xue Yang yine yaptığını sonradan anlamış ve toparlamak için ''Artık ben de ev işlerine ve gece avlarına yardım edeceğim.'' dedi. Xiao Xingchen şaşkınca bir süre bekledikten sonra o da kollarını ona sımsıkı sarılan gence doladı.
Xue Yang şuan ayrılıp ayrılmaması gerektiğini düşünüyordu. Bir süre sonra ise kollarını Xiao Xingchen geri çektiğinde o da Xiao Xingchen'den uzaklaşmıştı. Utanç vericiydi Xue Yang'a göre yaptıkları ama nedense uzaklaşınca huzursuz etmişti.
Şimdi o sıcaklığı hissedince nasıl bırakabilecekti? Bu yaptığı kendine işkenceydi. Buradan, onun yanından kısa bir süre içinde gitmezse olacakları tahmin etmek zor değildi. Yine hayat ona gülmemişti.
Hayatının her dönemi gibi bu döneminde de tam ihtiyacım olanı buldum dediğinde imkansızla karşılaşmıştı. Tanrı ikisinin de yanında değildi. Canı yanıyordu. Damarlarındaki kan ateşti sanki. Her bir zerresini kavuruyordu.
Xiao Xingchen için de durum pek farklı değildi. O da bu sıralar çok düşünmekten tüm dikkatini dağıtmıştı. Bir şeyleri ya yarım ya da odaklanamayıp hata yapıyordu. Farkındaydı kurtardığı genç adama ne kadar değer verdiğinin.
Tanımadığı, sadece hayatını kurtardığı birine şuan şeker bile veriyordu. Neden onunla bu kadar ilgilenmeliydi? Belki de Song Lan'dan sonra ilk defa birisine değer verdiğindendi. Hala Song Lan'a olan pişmanlığı geçmemiş ve onu unutamıyordu. Mutlu olmak bile hakkı değilmiş gibi hissediyordu.
Anlaşılan ikisi içinde hiçbir şey kolay değildi. İkisi de aynı konuda farklı farklı düşünüyorlardı. İkisinin de sorunları farklıydı. Aralarındaki sessizlik uzun bir süre sürdü.
Merhaba tekrardan herkese. Son günlerde yeni bölüm yazamadım. Okul,ders,ödevler,NCT derken elimde hazırda bulunan hazır bu bölümü atmak istedim. Umarım diğer hikayeme de buna da çok zaman geçmeden yeni bölümler yazabilirim. Şuan ilk kez bilgisayardan yayınladığım için paragraf araları nasıldır bilmiyorum. Umarım beğenmişsinizdir. Yorum atmayı unutmayın :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LIE ( Xiao Xingchen×Xue Yang)
Fanfiction"Bana yalan söyledin."dedi sesindeki hayalkırıklığıyla.Xue Yang gülümseyerek cevap verdi "Evet,sana hep yalan söyledim." Xiao Xingchen geriye doğru bir adım attı ve devam etti "Beni kandırdın."