Xiao Xingchen bu geceliğine gece avına çıkmamaya karar vermişti. Başı bu aralar çok fazla ağrıyordu ve ilaçları da neredeyse bitmek üzereydi. Bu yüzden gece avına çıkmak yerine çarşıya gitme kararı almıştı. Her ne kadar gece de olsa şehrin çarşısı her daim kalabalık olurdu. Gece gelen yolcuları karşılamak veya eğlenmek isteyen insanların zaman geçirmesi için.
Xiao Xingchen biraz daha bekledikten sonra rahatsız hasırından kalkmıştı. Saçlarını ve kıyafetlerini düzeltip en sonunda hazır olduğunda çarşıya doğru ilerlemişti. Gecenin ıssızlığında bazı köpek ulumaları dışında hiçbir ses yoktu. Xiao Xingchen artık ezbere bildiği yolları adımlarken bir yandan da düşünüyordu.
Kafası bu aralar nedense çok bulanıktı. Normalde kendince bir efsuncuya göre sade bir hayat yaşarken son zamanlarda hayatına biraz neşe ve ses gelmişti. Bunun onu nasıl etkilediğini Xiao Xingchen de bilmiyordu. Jing sayesinde küçük bir kız kardeşi varmış gibi hissediyordu.
Xue Yang ise kafasını karıştıran noktaydı işte.Biraz daha yürüdükten sonra şehrin çarşısına varmıştı. Gece olduğu için her taraf rengarek ışıklarla çevriliydi. Sokak satıcılarının mallarını satmak için bağıran sesleri küçük gösteriler yapan insanları izleyenlerin heyecanlı seslerine karışıyordu. Xiao Xingchen kalabalıktan pek hoşlanmasa da şifalı otlar ve şuruplar satan satıcıyı bulmak zorundaydı.
Yavaşça tezgahların önünden geçerken kulaklarını satıcıların sözlerine vermiş ilaç satan yaşlı adamı bulmaya çalışıyordu. En sonunda hiçbir ses çıkmayan bir tezgahın önünde durduğunda sonunda yaşlı adamı bulmuştu. Tezgahın hemen önünde durmuş, kibar ve saygılı bir şekilde selam vermişti. Ama beklediği gibi bir cevap alamamıştı.
"Ne istiyorsun?" demişti tezgahın arkasındaki biri. Xiao Xingchen bu sesin daime ilaçlarını aldığı yaşlı adam olmadığını tabiki anlamıştı. Bu ses genç bir adamın sesiydi. Sesinden umursamazlık ve kibir akıyordu resmen. Xiao Xingchen ise bozuntuya vermeden yanıtladı "Baş ağrısı için sakinleştirici ot ve uykusuzluk gidermek için şurup istiyorum." demişti.
Xiao Xingchen karşısındaki genci göremese de genç şaşırmıştı. Bu yaşta hem baş ağrısı hem uykusuzluk çekiyorsa karşısındaki gözleri bantlı adama yazık olmuştu. Satıcı amcasının yerine bir geceliğine gelen genç aslında bu ilaçları kendi yapar ve satması için amcasına verirdi. Bu genç bir doktordu ve normalde böyle bir şey yapmadığı için biraz heyecanlı olmak yerine umursamazdı.
Doktorun karşısındaki Xiao Xingchen ise doktora ilginç gelmişti. Gözlerinin üzerindeki bantı görmediği için taktığını düşünse de kör insanların gözleri yüzünden başları ağrımazdı. Tabi gözleri oyulmadıysa. Doktor genç düşüncesiyle iyice ürperdi. Eğer gözleriniz oyularak yerinden çıkarıldıysa acısı neredeyse ömür boyu olurdu. Kişi sürekli baş ağrıları ve dönmeleri yaşardı.
(Tamamen uyduruyorum kitap için. Ciddiye almayın kdksksks)
Xiao Xingchen bir süre daha bekleyip ilaçların hazırlanmadığını anlayınca "İsterseniz başka bir zaman geleyim." demiş ve ilerlemek için arkasını dönmüştü. Ama genç doktor "Hazırlıyorum,lütfen bekle." demişti baştaki umursamaz sesine zıtlıktaki telaşlı sesiyle. Doktor adamın ilaçları bittiyse yaşayacağı baş ağrılarının katlanamaz olacağını biliyordu. Hemen ilaçları hazırladı ve Xiao Xingchen'in eline bıraktı.
Xiao Xingchen ise hafifçe gülümsemiş ve çoktan para kesesinden çıkardığı küçük gümüşü uzatmıştı. Genç doktor Xiao Xingchen'in gülümsemesini görünce onu abisine benzetmişti. O yüzden daha samimi bir şekilde "Gege neden hemen gitmek yerine bir çay içmiyorsun? Tamamen kendimin yaptığı çayı içerken biraz sohbet edebiliriz." demişti. Xiao Xingchen tam reddetmek üzereyken bir anda başına bir ağrı girmişti ve yüksek bir çınlama sesiyle dengesini kaybetmişti. Düşmemek için sırtında bir kumaşın altına sakladığı kılıcını çıkartmış ve ona yaslanmıştı.
Doktor şokla hemen yanına gelmiş ve onu desteklemişti. Xiao Xingchen önemli bir şey olmadığını söylemek için ağzını açtığında ise yüksek bir çınlama sesi daha duymuş ve artık zihni sese dayanamayarak bayılmıştı. Doktor ne yapacağını bilmez bir şekilde omuzlarından tutarak desteklediği Xiao Xingchen'i tezgahın arkasındaki sandalyeye oturtturmuştu.
Tezgahın üstündeki ilaçları hemen bir kutuda toplamış ve kutunun yanındaki ipleri omzuna asmıştı. Hızlıca geri döndü ve Xiao Xingchen'e bir bakış atmıştı. Cebinden çıkardığü bir hapı Xiao Xingchen'in ağzına koymuştu. Ardından Xiao Xingchen'i sırtına alarak oldukları yere çokta uzak olmayan kendi evine doğru ilerlemişti.
Öte yandan Xue Yang bir şekilde uyuyamıyor bir sağa bir sola dönüp duruyordu. En sonunda pes edip ayağa kalkmıştı. Adımları istemsizce Xiao Xingchen'in hasırına doğru yönelmişti. Vardığında ise boş hasırla hayal kırıklığına uğraşmıştı. Gece avına çıkmıştır,sabaha kadar beklesem yeter diye düşünmüştü. Tekrar yatağına dönmüş ve zaman öldürmek için ise bir şeyler karalamıştı.
Yeni bölüm geldi. Sonunda üşenmeyip yazdım. Şimdi bir bölüm daha yazıp yayınlayacağım. Ama haftasonu yeni bölüm gelir mi bilemiyorum. Bu arada medya çok tatlı değil mi? Neyse bklemede kalın. Seviliyorsunuz💚💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LIE ( Xiao Xingchen×Xue Yang)
Fanfiction"Bana yalan söyledin."dedi sesindeki hayalkırıklığıyla.Xue Yang gülümseyerek cevap verdi "Evet,sana hep yalan söyledim." Xiao Xingchen geriye doğru bir adım attı ve devam etti "Beni kandırdın."