6.BÖLÜM

338 42 14
                                    

Xiao Xingchen yavaşça Xue Yang'ın yatağına doğru ilerledi ve Xue Yang'ın tam önünde durdu. Cebinden çarşıdan aldığı iki şekeri çıkardı. Olabildiğince sessiz bir şekilde elindeki şekerleri Xue Yang'ın başının yanına koyduğunda hafifçe bir tebessüm yüzünü ele geçirdi. Birkaç dakika daha sonra kendine geldiğinde arkasına dönüp yürümeye başladı.

Kendisini şuan sanki daha rahat hissesiyordu. Tam kaldıkları yerden birkaç metre uzaklaşmıştı ki kolundan çekilip birinin kolları tarafından sarmalandı.

Hemen savunmaya geçecekti ama duyduğu ses onu rahatlattı "Xiao Xingchen bensiz gece avına mı gidiyorsun?". Xiao Xingchen yumuşak sesiyle cevap verdi "Sadece yorulmanı istemedim. Biliyorsun gündüzleri de çalıştın. Biraz dinlenmelisin." dedi. Xue Yang kaşlarını çattı ve çocuğunu azarlar gibi bir ses tonuyla "Sanki sen çok dinleniyorsun. Baksana ne kadar yorgun görünüyorsun." dedi. Xiao Xingchen'in ise yanıtı hafif bir gülümsemeydi. Kafasını onaylamaz bir şekilde sallamak istedi ama o an farketti Xiao Xingchen hala bir çift kol tarafından sarmalandığını. Bozuntuya vermeden bir iki adım arkaya gitti ve yola koyuldu.

Xue Yang hemen birkaç adım arkasında Xiao Xingchen'i takip ediyordu. Xiao Xingchen göremiyor da olsa da kılıcı ona gitmesi gerken yönü gösteriyordu. Ruhani bir kılıç olduğu için kötü enerjiyi hissedebiliyordu ve böyleyece Xiao Xingchen kötü ruhları bulabiliyordu.

Bir süre yürüdükten sonra bir mağaraya girmişlerdi. Xiao Xingchen zaten göremediği için ışığa ihtiyacı yoktu ama Xue Yang için aynı şey geçerli değildi. Neyse ki Xiao Xingchen cidden çok düşünceli olduğundan Xue Yang için bir ışık tılsımı çıkararak yakmıştı. Böylece etraf birazda olsa Xue Yang için aydınlıktı.

Mağaranın derinliklere doğru ilerledikçe içeriden çığlıklar geliyordu. Xiao Xingchen bunların tabiki bir yere sıkışmış ve çıkamayan ruhlardan geldiğini biliyordu ama sorun bu değildi. Böyle ruhlar kötü enerjiyi çok barındırmaz sadece oradan çıkmak için bağırırlardı. Bu kadar yoğun bir kara enerji için bu ruhlar yetmezdi. Tabi aralarından birisinin intikam duygusu ruhunu ele geçirmişse durum değişirdi.

Xiao Xingchen biraz daha ilerledikten sonra bir anda durdu. Xue Yang da onunla birlikte durmuştu. Xiao Xingchen'in kılıcı bir anda ileri doğru atıldı ama hemen geri yerine dönmüştü. Kılıcını bile geri itebiliyorsa bu ruhun muğber enerjisi cidden çok fazla olmalıydı. Peki bu kadar kötü enerjisi varken buradan çıkmıyordu. Basit bir ruh hapsedildiği yerden çıkamasa bile böyle güçlü bir ruhun anında bu yerden çıkabilirdi.

Xue Yang biraz şaşırmıştı ama Xiao Xingchen olayı hemen çözmüştü. Ruhun bırakıp gidemeyeceği başka birileri vardı. Ya diğer ruhları da yanında götürmek ve özgür bırakmak istiyordu ya da ruhun kalması için dünyevi bir sebep vardı. Xiao Xingchen yavaş adımlarla ilerlerdi ve etrafta toplam kaç ruhun olduğunu anlamaya çalıştı. En az 50 kişinin ruhu vardı. Bu sayı az değildi.

Ya insanlar burada mahsur kaldıkları için ölmüşler ve buraya hapsolmuşlardı ya da birisi bilerek bu insanları buraya hapsetmişti. Xiao Xingchen diğerlerine kıyasla çok daha zayıf bir ruhun yanına gitti. Elini tam uzatıp zihnini okumak üzereyken Xue Yang onu kolundan tutarak kendine çekti. Xiao Xingchen göremediği için elini direk uzatmıştı ama aslında ağzı açık elini ısırmayı bekleyen ruhu bilemezdi. Xue Yang ise keskin gözleriyle çok ışık olmasa da bunu farketmişti.

Xiao Xinhchen "Ne oldu?" diye sordu. Xue Yang "Elini ısırmayı bekliyordu. Son anda farkettim." dedi. Xiao Xingchen biraz afalladı ve "Bu derecede az ruhani gücü olan birinden bunu beklemezdim. Belki de amacı düşmanca değildi." dedi. Xue Yang tam ısrar edecekken bu sefer kendisi Xiao Xingchen tarafından kenara çekildi.

Xue Yang arkasına dönüp baktığında şok oldu. Ruhani enerjisi diğerlerine kıyasla daha fazla bir ruh cesediyle saldırmaya hazır bir şekilde bekliyordu. Cesedin gözleri bembeyazdı. Xue Yang biraz baktı ve anlamaya çalıştı. Ceset etrafına bakınıyor ama hiçbir şekilde hareket etmiyordu. Xue Yang sonunda anladı. Cesedin gözleri öldükten sonra beyazlaşmamış aslında ölmeden önce de beyazdı. Bu da demektir ki ceset ölmeden önce kör olduğu için şuanda göremiyordu. Xue Yang tam bir şey diyecekken bu sefer Xiao Xingchen eliyle ağzını kapattı. Ve kulağına neredeyse duyulmayacak kadar sessiz bir şekilde fısıldadı "Göremediği için bir şey duyduğu yere doğru hareket ediyor. Sakın konuşma. Bizi bulamasın ki işimiz daha kolay olsun.".

Xue Yang hala çenesinde Xiao Xingchen'in elleri varken kafasını yavaşça salladı. İstemsizce yüzündeki elin sahibinin yüzüne baktığında ne kadar yakın olduklarını anladı. Xiao Xingchen odaklanmışa benziyordu. Xue Yang'ın ise aklı bu görüntünün ne kadar hoş olduğundaydı.










Yeni bölüm geldi. Umarım beğenmişsinizdir. Aşk konusana biraz yabancı olduğum için ve biraz da güvensizlik sorunum olduğundan  yavaştan almaya çalışıyorum olayları. Hepinize iyi günler💚

LIE   ( Xiao Xingchen×Xue Yang)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin