GÜVENİLMEZ -7-

71 5 0
                                    

Multimedia Alya :) 

Bölüm 7

Uyandığımda sadece iki saatlik bir uyku çekmiştim çünkü sırf Derin birilerine sarılmadan uyuyamıyor diye onunla aynı yatakta yatmıştık. Aynı hastane yatağı desem daha doğru olur. Ne kadar aptalca bir şey yaptığım kafama şimdi dank etti. Neden yanıma almıştım onu? Bu çok aptalcaydı. Madem kimseye sarılamadan uyuyamıyor, o zaman koltukta nasıl uyudu? Aptalsın. dedi iç sesim. Yatakta doğruldum ve Derin’e bakmak için arkamı döndüm. Orada yoktu. Kolumda ki boş serum paketini ve iğneyi çıkartıp yatağın kenarına koydum ve yataktan kalkıp kapıyı çevirerek dışarı çıktım. Babam hala gelmemişti. Belki ben uyurken gelmiş sonra gitmişti. Bunun olmaması için yalvarırken buldum kendimi. Eğer öyle bir şey olsaydı Derin yanımda yatıyordu, evde kıyamet kopabilirdi.

‘’Alya?’’  Annemin sesi. Kafamı çevirip ona baktım. ‘’Hayır, zombi.’’ dedim ‘Ciddi misin?’ bakışlarımı ona atarak.  ‘’Sen olduğunu kestiremedim tatlım, tek sarışın sen değilsin sonuçta.’’ dedi. Kafamı salladım. ‘’Aç mısın? Derin nerede?’’ dedi. ‘’Açım, Derin gitmiş.’’ dedim kısaca. Şaşıran gözlerle bana baktı. ‘’Ne demek gitmiş?’’ dedi. ‘’Bilmiyorum yok işte, uyandığımda yoktu. Zaten bugün okul var, gitmese ben onu gönderirdim.’’ dedim. ‘’Haklısın, boşu boşuna bekledi sabaha kadar. Keşke gönderseydik akşam, ailesi merak etmiştir. Neyse sen hazırlan bende çıkış işlemlerini halledeyim. Kahvaltıyı evde yaparız.’’ dedi ve asansöre yürüdü. Odaya girip koltuğun üstünde katlı bir şekilde duran kıyafetlerimi üzerime geçirdim ve lavaboya gidip yüzümü yıkayarak yüzümü beyaza bürünmüş halinden kurtulmaya çalıştım. Zaten beyaz tenliydim, hasta olunca Samara Morgan’a dönüşüyordum. Sadece siyah saçlarım ve beyaz elbisem eksik kalıyordu. Saçlarıma da şekil verip odaya döndüm ve komodinin üstünde duran telefonumu ve kulaklıklarımı alıp dışarı çıktım. Aşağı inip kapıya yöneldim. Annem arabasını binanın önüne sürerken kapıdan çıktım ve araba durunca ön tarafa binip kapıyı kapattım. ‘’Ne istersin?’’ dedi annem. Boş bakışlarımı ona yolladım. ‘’Kahvaltı da ne istersin,’’ dedi. ‘’Alya bazen neden benim gibi bir kadından senin gibi birisi nasıl çıktı diye Tanrı’ya sormadan edemiyorum.’’ dedi. ‘’Haklısın, ben daha sarışınım.’’ dedim ona gülerek. ‘’Atların da saçları sarı ama onlar gerizekalı değil.’’ dedi. ‘’At gibi kızsın mı demek istiyorsun anne?’’ dedim alayla. ‘’Kapa çeneni. Kahvaltıda yumurta dolması yapacağım.’’ dedi.

**

‘’Okula gidecek miyim?’’ diye sordum kahvaltımızı bitirirken. Okulum tam gündü. 9 da başlıyordu ve saat 8.30’u biraz geçiyordu. ‘’Kendini iyi hissediyorsan gidebilirsin, istersen öğle arası eve gel.’’ dedi. ‘’Tamam, bisikletimle mi gideyim sen mi bırakacaksın?’’ dedim. ‘’Bırakıp Derin’i görmeyi çok isterdim, teşekkür edemedik doğru düzgün. Ama babanın yanına gitmem lazım tatlım.’’ dedi. ‘’Haklısın aslında, ona teşekkür ettiğini söylerim,’’ dedim. Sonra duraksadım. ‘’Babam dün geldi mi beni görmeye?’’ diye soru yönelttim anneme. Annem kafasını bardağından kaldırıp bana baktı. ‘’Geldi. Ama yanına almadım. Derin ile uyuyordunuz. Bilirsin, kan görmek istemedim.’’ dedi annem sırıtırken. Cevabımı dil uzatarak verdim. Ve odama yöneldim. Annem arkamdan ‘’Terbiyesiz!’’ diye bağırdı. Güldüm. Telefonumu, çantamı ve kulaklığımı alıp odadan çıktım.

**

Fizik dersindeydik. Her zaman ki gibi tek başıma en arkada sırada oturup yayılırken kapı tıklatıldı. Kapıya bakma zahmetine bile girmedim. Öyle bir yayılmıştım ki tam karşı sıramda oturan adının Defne olduğunu bildiğim çakma sarışın kız bana öyle bir bakış attı ki yayvanca olan oturuş şeklimi düzeltip insancıl hareketlerime geri döndüm. Kapı açıldığında defterime resim çiziyordum. Kafamı kaldırınca Derin’i gördüm. Önlerde bir yere oturdu. Bakışlarımı ondan alıp defterime geri döndüm.

Zil çaldığında eşyalarımı toplayıp sınıftan çıktım. Kantine gidip sıcak çikolata aldım. Tekrar sınıfa çıktım. Derin sınıfta birkaç erkeğin arasına toplanmış konuşuyordu. Ben sırama geçerken gözlerini bana çevirdi. Gülümsedi. Bende gülümsedim ama benim ki gülümseme bile sayılamazdı. Sadece dudağımın kenarını kıvırmıştım. Kaşlarını çattı. Gözlerimi ondan çevirip sırama gittim. Kitabımı çıkardım, kulaklıklarımı taktım ve kaldığım sayfayı açarak kitap okumaya başladım. Sonra kulaklıkları çıkardım. Çantamın içine attım. İstemeden de olsa kitaptan kopup Derin ve arkadaşlarının konuşmalarına kulak misafiri oldum.

‘’Abi bu gece de ödeyemezsek adam bir daha bize satmaz.’’  

‘’Derin adama bu akşam kesin ödeyeceğimizi söyledik, eğer ödeyemezsek adamın bize satmaması için dua ederiz. Tanımıyorsunuz etmiyorsunuz adamı. Peşimize düşer gebertir bizi. Parası bizde kalamaz.’’

‘’Biliyorum Tolga yüklenme zaten sinirim bozuk. Olmadı kardeşimi evden gönderirim arkadaşının yanına bizim evde toplanırız okuldakileri çağırırız para filan koparır öderiz hem orada da veririz millete işte.’’ dedi Derin.

‘’Sizin ev müsait olur mu ki? Annenler babanlar neredeler?’’ diye sordu birisi. ‘’Yurtdışına çıktılar. Birkaç ay yoklar. Yıl da olabilir. Kardeşim var sadece. O da 14 filan, yollarım arkadaşına orada kalır. Bizde takılırız işte okuldakileri filan çağırırız. Hem kafa dağıtmış olurlar.’’ diye cevapladı Derin.  ‘’İyi o zaman, ben şimdi gidiyorum. Cem sende gel benimle okuldakilere haber verelim.’’ dedi Derin’in az önce Tolga dediği çocuk. Ne satın aldılar ki bu kadar korktular parayı ödeyemeyecekleri için? Ot, esrar, uyuşturu, dedi iç sesim. Herkes senin gibi iyi yürekli değil.  Kafamda ki düşünceleri geçiştirerek çıkardım ve kitabımı çantama koyup çantamı da aldıktan sonra sınıftan çıkmak için ayaklandım. Kapının önüne gelmiştim ki Derin bana seslendi.

‘’Alya?’’  Kafamı ve ardından vücudumu ona çevirdim. ‘’Evet?’’

‘’Konuşulanları duydun mu?’’ diye sordu. ‘Evet, hepsini’ demek istesemde buna engel oldum. ‘’Sadece parti vereceğini söylediğini duydum. Kardeşini yollayacakmışsın vesaire.’’ diye yanıtladım. Gülümsedi ve bana doğru gelmeye başladı. Kaşlarım istemsizce çatılırken bir adım geriye sendeledim. ‘’Evet, şey ııımm.. Gelmek ister misin?’’ diye sordu. İçimden coşkulu bir ‘KESİNLİKLE HAYIR!’  desem bile sadece kafamı iki yana sallamakla yetindim. ‘’Seni tanımıyorum, nasıl güvenebilirim?’’  dedim birden. Derin güldü. ‘’Güvenmek istemediğin bu kişi seni hastaneye götürdü,’’ dedi. Haklıydı. ‘’Ayrıca bu kişi ile aynı hastane yatağında birlikte uyudun.’’ dedi. ‘’Evet, bu güvenmek istemeyen kişi sabah uyandığında bunu yaptığı için suçluluk duydu. Aslında suçluluk duymadı. Suçluluk duyması gereken kişi karşısında duran kişi. Çünkü o kişi daha onu hiç tanımayan bir kızla aynı yatakta uyumak istedi.’’ dedim ve yanından geçip koridora çıktım. Merdivenleri hızla çıkıp konferans salonuna gittim. Bütün perdeleri çektim. Kapının ortasında ki küçük cam hariç her yeri kapamıştım. Onunda zaten perdesi yoktu. Evde odam nasılsa, okulda da burası aynıydı benim için. Ne zaman yalnız kalmak istesem buraya gelirdim. Gitar çalardım. Bu sefer daha farklı bir şey yapıp piyanonun başına geçtim. Kapağı kaldırıp birkaç notanın üstünde elimi gezdirdim. Sonra Tom Odell’in Another Love şarkısını çalmaya başladım. Piyanoda en çok çalmaktan zevk aldığım şarkı kuşkusuz buydu. Gözlerimi kapatarak hem şarkıyı söyleyip hem çalıyordum.

On another love, another love

Başka bir aşkta

All my tears have been used up

Bütün gözyaşlarım harcandı

And if somebody hurts you, I wanna fight 

Ve eğer birisi incitirse seni kavga etmek isterim 

But my hands been broken, one too many times 

Ama ellerim kırıldı bir cok kez 

So I'll use my voice, I'll be so f*cking rude 

Yani sesimi kullanıcam kahrolası kaba olucam 

Words they always win, but I know I'll lose 

Kelimeler onlar her zaman kazanır, ama biliyorum ben kaybedeceğim. 

GÜVENİLMEZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin