Bölüm 10
Bardağı mutfağa götürmek için odadan çıktığımda zil çaldı. Bardağı tezgahın üstüne bırakıp kapıya gittim. Kapıdakinin Defne olduğunu tahmin edip kapıyı açtım ve "Hoşgeldin." dedim. Gözlerimi kapıdakine çevirdiğimde bir an şok dalgası her yerimi sardı. "Hoşbuldum." dedi sırıtarak.
****
''Burada ne arıyorsun?'' dedim şaşkınlıkla. ''Misafir böyle karşılanır mı güzelim?'' diyip içeri girdi. ''Burada ne arıyosun dedim.'' diye sorumu tekrarladım. Cevap vermeyince konuşmama devam ettim; ''Tolga sana ev adresimi verdiğimi hatırlamıyorum. Nereden buldun burayı? Ve içeri nasıl girdin, sitenin güvenliği bizi ar-'' derken sözümü kesti. ''Güzelim, dün gece yaptıklarından sonra seni bırakacağımı düşünmüyordun herhalde?'' diye sordu. Ne cevap vermem gerektiğini bilmiyordum. Dün gece ne hatırlamak istediğim, ne de hatırlatmak istediğim bir geceydi. Her şeyiyle pişman olmuştum. Belki de ilk kez pişman oluyordum. Oraya gittiğim için değil, yapmamam gereken şeyler yapıp, içmemem gereken şeyler içtiğim için pişmandım. Oradaki insanların o halimi unutmaları için her şeyi yapabilecekmişim gibi hissediyordum. Özelliklede Tolga'ya kafa tutabilecek cesareti nereden bulmuştum öyle? Kesinlikle kullandığım o lanet maddenin etkisinden dolayı yapmıştım bunu. Belki de her zaman kendimi savunan biri olduğum için yapmıştım, kendimi savunmayı hiçbir zaman ihmal etmeyeceğimi biliyordum. Savunmak neyse, kasıklarına tekme indirmek de neyin nesiydi? Normalde olsa şuan özür dilerdim. Ama geri adım atamazdım.
''Sarhoştum,'' diye geçiştirdim. Bunu bir özür dileme, ya da pişmanlık olarak anlayabilir. Ama bu daha çok 'Umrumda değilsin' cümlesinin 'Sarhoştum' cümlesinin içine gizlenmiş bir haliydi. ''Sarhoştun ama yaptıklarının da bilincindeydin. Orada bilerek bana tekme attığını herkes biliyor. Sakın sarhoştum deme.'' dedi. Ona boş bakışlarımı yolladım. Bu da bir tür 'He he, sende haklısın' tarzı bir şeydi. Gülmemi bastırmak için dudaklarımı birbirine daha sıkı bastırsam bile bir işe yaramadı ve hafif bir kahkaha attım. Tolga'nın yüz hatları sertleşti.
''Burada neler oluyor?''
Annemin sesinin geldiği tarafa Tolga ile aynı anda kafamızı çevirdik. ''Arkadaş haneye tecavüz etmek istemiş, en yakın evde bizim ev olunca dayanamamış.'' dedim. Annemin Tolga'ya attığı bakışı anlatamam. ''Buraya nasıl girdin?'' diye sordu annem. ''Bu sitede oturuyorum.'' dedi Tolga. Kafamı ona çevirdim. ''Ne?'' diye bir haykırış çıktı. Annem ''Bu sitedeki herkesin evine gidip gelmişliğim var, seni hiç görmedim. Burada oturmuyorsun.'' dediğinde Tolga alayla güldü. ''Yeni taşındık zaten güzelim, peşini bırakmaya niyetim yok.'' dedi.
''Tolga?''
Defne'nin sesi mutfakta yankılanırken hepimiz Defne'ye döndük. Elinde ki gözlüğü çıkarıp kırmızı rujlu dudakları hafifçe aralanırken şaşkınlıkla Tolga'ya, sonra bana, sonra anneme ve tekrar Tolga'ya baktı. ''Burada ne arıyorsun?'' diye sordu. Tolga Defne'ye döndü. ''Asıl sen burada ne arıyorsun?'' dedi. Defne boş bakışlarını gönderdi ve konuştu; ''Kahvaltıya geldim, ayrıca Alya benim arkadaşım. Sen dışarıdan tanıdığı bir insan bile olamayacak kadar değersizsin. Burada ne arıyorsun?'' dedi. Tolga çıkışa ilerlerken konuştu; ''Alya'ların sitesinin yeni komşusuyum. Merak etme, gereğinden fazla zaman geçireceğiz.'' dedi ve kapıyı kapatmadan önce bana göz kırpıp çıktı. Sinirle iç çekerken annem her ebeveynin yönelttiği o soruyu sordu. ''O kimdi?''
''Bir dost.'' diye dalga geçtim. ''Bir dosttan çok bir düşmana benziyor.'' dedi. ''Anne şaka yapıyordum.'' dedim. Annem kafasını salladı ve ''Sana zarar mı vermek istiyor? Eğer öyleyse onu polise verebiliriz.'' dedi. Kafamı hayır anlamında salladım. ''Polise sığınacak korkak değilim, asosyalim diye beni korkak sanıyor.'' dedim. Annem hiçbir şey demeden Defne'ye sarıldı. ''Ben Olga, Alya'nın annesi olduğumu söylememe gerek yoktur sanırım. Biliyorum, Alya benim kadar güzel değil. Müstakbel eşimin hormonlarına her gece lanet ediyorum.'' dedi. Defne kahkaha atarken annem de güldü. Onlara gözlerimi devirirken oturduğum yerden kalktım ve yeşil çay almak için bir bardak çıkardım. Çayı doldurduktan sonra masaya tekrar oturdum. Defne yanıma, annemde karşıma oturdu. ''Bana bu kadar kafa dengi annen olduğunu hiç söylememiştin.'' dedi. ''Hiç sormadın da ondan,'' diye geçiştirdim. ''Alya ve insanlar arasında Antarktika'da ki buzullar kadar soğuk bir soğukluk var. Şuana kadar hiç arkadaşı olmadı. Sen bir ilksin, bir de şu gözleri adamı adeta kendine aşık edecekmiş kadar güzel mavi gözlü, kaslı çocuk. Adı neydi...'' diye düşünürken sorusunu ''Derin.'' diye yanıtladım. ''Heh! Evet, Derin.'' dedi. Defne bana döndü. ''Derin daha önceden evine mi geldi?'' dedi. Ona döndüm ve ''Sen ne diyorsun? Dün evime beni o bıraktı.'' dedim. ''Ondan önce?'' dedi. ''Okulda bayıldığımda hastaneye gelmişti. Annemi orada gördü.'' dedim. Bir şey söyleyecekti ki ağzını kapattı. Kaşlarımı çattım ve omuz silkip yemeğime geri döndüm. Annem ''Az önce gelen, adının Tolga olduğunu bildiğim çocuk kim ve senden ne istiyor Alya?'' dedi. ''Dün akşam sana bir erkekle kavga ettim diye anlattım ya. O çocuk işte. Kızları kullanan şerefsiz.''dedim. ''Psikopat tipli biri gibi durmuyordu oysa ki.'' dedi. ''Dış görünüşe aldanma,'' diye homurdandım tabağımdaki sucukları ağzıma götürürken. ''Merak etmeyin Olga...'' derken annem lafını kesti. ''Olga Abla demen yeterli tatlım. Teyze denecek kadar yaşlı değilim.'' dedi. ''Olga Abla. Tolga'nın Alya'ya bir şey yapmasına izin vermem. Ayrıca Alya fazla dişli. Tolga bir süre sonra uğraşamayacağını anlayınca peşini bırakacaktır.'' dedi. Onlar konuşurken ben tabağımdakileri çoktan bitirmiş, yeşil çayımdan son yudumlarımı alıyordum.
Defne "Alya ile bu akşam ki yılbaşı partisine gitmek istiyoruz," dediğinde ağzımdaki çayı püskürttüm. "İstiyoruz mu?!" diye cırladım. Defne masanın altından ayağıma geçirdi. "İstiyorum, Alya'nın da gelmesini istiyorum." dediğinde direk olarak "Hayır, gelmeyeceğim. Ben Tumblr ile mutluyum. Ayrıca o benim tek aşkım. Onsuz yeni yıla giremem Defne. Yeni yıla nasıl girersek öyle olur derler. Tumblr'sız girersem tüm yılım onsuz geçer, kalbim acır benim." dediğimde annem güldü. Defne "Tamam, Tumblr'a da girersin." dedi. Annem "Gidebilirsiniz, sormanıza gerek bile yok." dediğinde anneme baktım. Bana göz kırptı, bense ona gözlerimle el hareketi çekiyordum. "Rus olduğunuz doğru mu? Alya söylemişti." dedi Defne. Annem kafasını evet anlamında salladı. "Alya Rusya'da mı doğdu?" dedi. Bu sorunun cevabını ona sarhoş olduğumda söylememe rağmen ben bile hatırlıyordum. "Evet, Alya 7 yaşındayken buraya geldik. Alya'nın babası Türk'tü ve ona göre 8 yıl orada durmak bile fazla uzun bir süreydi. Din, dil, ırk farklılıkları. En azından ben Türkçe biliyordum. Anlaşmamız kolay oldu." dedi ve kıkırdadı. "Sen Müslüman mısın?" diye sordu Defne. Annem hayır anlamında kafasını salladı. "Eşim Müslüman. Ben Hıristiyan'ım." dedi annem. Defne bana döndü. "Peki sen?" dedi. "Deist'im. Ama Vaftiz adım var, yani doğduğumda Deist değildim, sonradan oldum." dedim. "Vaftiz adın ne?" diye sordu. "Aurora," dedim. "Rusya'da onu kullanıyorum, Türkiye'de Alya'yı." dedim. "Çok havalı." dedi. Anneme baktım. Defne'ye gülümsedi. "Yemeğin bittiyse odama çıkalım, hem odamı görürsün." dedim. Kafasını salladı. Annemi masada yalnız bırakıp merdivenlere yöneldik. En üstte ki tavan arası odaya girince gözleri açıldı. "Alya, burası çok güzel!" dedi. "Görgüsüz gibi davranıyorsun şuan." dedim. "Spor arabam ellerinden öper." dedi. Cevabımı alıp sustum. Pencereyi açınca karşısına Bahçeşehir'de geriye kalan sitelerin manzarası çıktı. Yan tarafta havuzu gördü. Kış olduğundan dolayı havuz boşaltılmıştı. Kapalı havuza giriyorduk. Ona da giren fazla kişi yoktu. Gözleri tekrar odamın duvarlarına gidince duvarımda fotoğraflarımın asılı olduğu, hepsinin üstünde fotoğrafları kesilerek "PEOPLE CHANGE, MEMORIES DON'T" yazılı olan yazıyı gördü. Kenarlarıda ışıklandırılınca çok havalı durmuştu. "Böyle şeyleri nasıl buluyorsun, hiç aklıma gelmez." dedi. Güldüm. Bana döndü. "Hazırlan. Hadi. Güzel giyin. Elbise filan giyin, partiye gidiyoruz 95." dediğinde duraksadım. "95?" diye sordum.
"Göğüslerini hala aklımdan çıkaramıyorum, Alya Aurora Erberk." dedi. "Silikon taktırsam bile o kadar dolgun olamayacaklar." dedi ve eli göğüsüne gidip onlarla oynamaya başladı. "Kes şunu" dedim gülerek. O da güldü.
"Hadi hazırlan, seni bekleyemem. Daha Derin ve diğerlerini de evinden alacağız." dediğinde gülüşüm suratımdan silindi. Durgunlaştım. Defne anlamış olacak ki "Noldu?" diye sordu.
"Dün Derin beni eve bırakırken takılmak isteyip istemediğimi sordu. Bende istemediğimi söyledim, sonra o da "Bir daha böyle olmayacaksın" gibisinden şeyler dedi. Ben de tersledim. Şuan konuşmuyoruz." dedim.
"Sen gerizekalı mısın kızım?! Sırf senin bu karanlık ruhuna rağmen seninle vakit geçirmek isteyen bir erkek var, ona da böyle siktir çekmişsin. Helal sana Alya."
"Ne yapabilirim, böyle insanlarla konuşmaya, takılmaya alışık değilim."
"Al işte, fırsat sana. Hadi çabuk giyiniyorsun. Beş dakika sonra bu odaya ninja girişi yapacağım." diyip odadan çıktı. Bende gardrobuma gidip kıyafetlerime bakmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜVENİLMEZ
Teen Fiction©Tüm hakları saklıdır. Hiç arkadaşınız olmadığını, kimseye güvenemediğinizi ve yalnız hissettiğinizi düşünün. Sonra birden karşınıza hayatınızda görüp görebileceğiniz en güvenilmez insanın çıktığını, ona karşı garip ve kimseye hissetmediğiniz duygul...