"Normalde her gece bana iyi geceler öpücüğü verirsin, iki gecedir vermiyorsun. Bende vereceksin diye sen gelene kadar uyumuyorum."
Söylediği sözler 5 yaşında bir kız çocuğunun sözleri olmasına rağmen fazla kalp bükücüydü. Ona daha sıkı sarıldım.
"Yarın seninle alışverişe çıkalım. Sana yeni çıkan Barbie'yi alayım. Hem de o çok sevdiğin sinema filmi vizyondaymış, ona gideriz." dedim. Sonra saçlarını öptüm. Gözlerimi kapatıp uyuyacaktım ki söylediği isim karşısında bütün uykum kaçmıştı.
"Tolga abi de gelebilir mi?"
***
Bölüm 11
''Nereden tanıyorsun sen onu?'' dedim. Sesim sinirli çıkmıştı. O şerefsiz ile yakınlık kurmasını istemiyordum. Ben bitmiştim, şimdi sıra kız kardeşimde miydi? Alina olmazdı. O daha 4 yaşında bir çocuktu. Onun aklına giremezdi. İzin vermezdim.
''Bugün eve geldi. Seni sordu. Bende arkadaşlarıyla dışarı çıktı deyince sıkıldım diye benimle sitenin parkına gitti. Gezdirdi filan. O da bana oyuncak almak, benimle sinemaya girmek istiyor. Gelebir mi Alya? Lütfeeen!'' diye çocuksu bir şekilde yalvarmaya başladı.
''Onunla konuşmayacaksın.'' dedim net bir sesle.
''Konuşmak istiyorum.''
''Konuşmayacaksın.
''Konuşacağım.''
''Eğer onunla konuşursan Alina, bir daha sakın benden oyuncak isteme.'' dedim. Ağlamaya başladı. 4 yaşında bir çocuktan ne beklenirdi ki zaten? ''Ağlama.'' dedim düz bir sesle.
''Beni sevmiyor musun?'' dedi. Hala ağlıyordu. ''Cevap ver. Beni sevmiyor musun?'' Cevap vermeme izin vermeden daha fazla bağırarak ağlamaya başladı.
''Alina! Kes sesini, annemler uyanacak.'' dedim. Hala ağlıyordu. Belinden tutup kendime çevirdim ve başını göğsüme bastırdım. Kafasını çekmeye çalıştı ama elimle daha çok baskı uyguladığımda debelenmeyi bıraktı.
''Eğer seni sevmesem, seninle vakit geçirip seni kötü insanlardan korumaya çalışır mıyım?'' dedim.
''Ama benimle hiç ilgilenmiyorsun ve tanımadığım insanların bile bana senden daha yakın ve daha iyi olduğunu düşündürüyorsun."
"Bak Alina, şu gerçeği hiçbir şey değiştiremez. Sen benim kız kardeşimsin, bende senin tek öz ablanım."
"Seni seviyorum," dedi. "Seni seviyorum." dedim.~
Sınıfta her zaman ki kendimin ilan ettiğim en arkadaki masamda, önümde defterlerim ve kalemlerim masaya saçılmış, saçma sapan bir pozisyonda oturuyordum. Zil daha çalmadığından sınıfımızın süper popülerleri teneffüslerde verecekleri partilere insan toplamak için duyuru yapıyorlardı büyük ihtimal. Sınıfta sadece ben ve benim gibi arası benden bile daha beter bir şekilde insanlarla açık olan, süper tatlı sarışın bir çocuk vardı. Normalde her zaman kumral erkekler benim için bir adım önde olsa da bu çocuk fazla tatlıydı. O da benim gibi gotikçiydi. Kulaklığı bile siyahtı. Ve siyah yapraklı defterine beyaz kalemle bir şeyler karalıyordu. Ona bakmayı kesip önüme döndüm. Kulaklığımdan en sevdiğim şarkılardan biri çalmaya başlayınca şarkıya eşlik etmeye başladım. Sesi son sese alıp, yüzümü defterle iyice saklayarak şarkıya daha yüksek sesle eşlik etmeye başladım. Sınıfta sadece asosyal sarışın çocuk olduğu ve kulağında kulaklık olduğu için beni duymayacağından dolayı fazla takmamıştım. Şarkı bittiğinde yüzümdeki defteri çekip kulaklığımın tekini kulağımdan çıkarıp sınıfa bakındığımda, asosyal bebeğimizin gözlerini büyütmüş bana baktığını gördüm.
"Ne var? Daha önce hiç mi şarkı söyleyen asosyal manyak görmedin?" dedim.
"Gördüm ama böylesine rast gelmedim. Nasıl bir şeysin sen?" dedi.
"Ne anlamda?"
"Sesin çok güzel anlamında. Ve o şarkıyı bende severim. Geçen yıllarda konseri olmuştu o grubun, İTÜ Stadyumu'nda. Gitmiş miydin?" diye soru yöneltti.
"Hayır, evde yatağımla gizli çapta ilişki yaşamakla meşgulümdür büyük ihtimal."
Güldü. Bende güldüm.
Zil çalınca sınıf dolmaya başlamıştı. Ders edebiyat olduğu için uyumaya karar verdim. Yanıma oturan Derin'i umursamadan kulağıma kulaklıklarımı takıp ellerimi başımın altında masada birleştirip gözlerimi kapadım.
Hoca yine her zaman ki sınıftan birilerini seçip onlara verdiği konu ile ilgili yorumda bulunmalarını söylüyordu.
"Alya, sen anlatmak ister misin?" Siktir.
"Uyuyorum şuan," diye mırıldandım.
"Tahtaya gel." dedi. Bu hocaların bana ne kastı vardı? Başımı kaldırıp bana tek kaşını kaldırmış bakan hocaya boş boş baktım. Sonra pes edip ayağa kalktım. Yavaş adımlarla yürürken bütün sınıfın beni izlediğini hissediyordum. Hocanın inadına gözlerinin içine bakarak tam karşısında durdum. Gözlerimi bile kırpmıyordum. İnadım batsın.
"Bize ana fikri 'Mutluluğu maddi unsurlarda değil kendi içimizde aramalıyız.' olan bir konuşma yap." dedi. Gözlerimi devirip sınıfa döndüm. Bir insanın sınıfındaki herkes mi bakımlı, güzel, yakışıklı olur? Bana boş boş bakan sınıftan gözlerimi çevirip tam karşımda duran panoya bakarak konuşmaya başladım.
"Çoğu insan mutlu olmak için gerekli diye düşünüp asla bırakmayacak olduğu araçlara tutku ve şehvetle sarılır. Söz gelişi, parayı ve şöhreti elde etmek için her türlü çareye başvurur. Bunları elde etmek için her türlü kuralı çiğnemiş ve bunları yaparken de iç huzurunu kaybetmemiştir. Bu yüzdendir ki mutluluk, dış dünyada değil, iç dünyanızda aranmalıdır."
Panodan gözlerimi ayırmadan konuşmamı tamamladığımda hocama yarım ağız sırıtıp tek kaşımı kaldırarak baktım. Sonra konuşmasına fırsat vermeden yerime geçtim.
"Kitap filan mısın sen?" diye soran Derin'e cevap vermedim. En son dün bardan onlara söylemeden çıkıp gitmiştim. Kapılarımı açmaya çalışıyordu, izin vermeyecektim. O kapıya 'Görevliler hariç içeri girmek yasaktır' yazılı bandı çoktan asmıştım. Oradaki görevliler ise bendim. Her kötü hissettiğimde olayları kendi başıma hallederdim. En güçlü yanım budur belki.
Zil çaldığında sıramdan kalkıp çantamı alarak sınıftan çıktım. Merdivenlere geldiğim sırada telefonum çalmaya başladı. Telefonu cebimden çıkarmak için yüzümü hırkama çevirdim. O anın getirdiği dalkınlık ile bileğim burkuldu ve merdivenlerden aşağı yuvarlanacak gibi olduğumda filmlerde ve kitaplarda ki gibi olan, daha önce Derin sayesinde yaşadığım şey oldu; bir çift kol belimi sardı.
Yüzümü çevirip beni yuvarlanmaktan kurtaran kişiye baktım. Asosyal sarışın.
Konuşmama fırsat vermeden "Dikkatli ol." dedi ve sonra hızla merdivenlerden inip gözden kayboldu. Ben anın şokuyla telefonumu açamamışken telefonum tekrar çaldı. Arayan annemdi.
"Efendim?" diyerek telefonu açtım. Annem benim aksime Rusça konuşuyordu.
"Okul kapısında arabada bekliyorum. (Ожидание в автомобиле у дверей школы.)" dedi ve telefonu kapattı. Bende merdivenleri inip bahçeye çıktım. Arabayla aramda 3 adım kalmışken Derin bana seslendi.
"Alya, konuşabilir miyiz?" dedi. "Dans kursuma geç kalıyorum." diye suratına bakmadan cevap verip kendimi arabaya attım ve anneme sürmesini söyledim. Derin'i geride bırakırken E5 karayoluna girmemizle trafiğe de girmemiz bir oldu. Lanet olasıca İstanbul trafiği, diye geçirdim içimden.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜVENİLMEZ
Fiksi Remaja©Tüm hakları saklıdır. Hiç arkadaşınız olmadığını, kimseye güvenemediğinizi ve yalnız hissettiğinizi düşünün. Sonra birden karşınıza hayatınızda görüp görebileceğiniz en güvenilmez insanın çıktığını, ona karşı garip ve kimseye hissetmediğiniz duygul...