MERYEM/YÜZLEŞME

353 6 2
                                    

Salonun ortasına bomba gibi düşmüş sözlerin esiri olmuştu. Kelimeler boğazına düğümlendi, ömrü boyunca savaştığı her şey ayağına dolanmaya başlamıştı şimdi, nefes aldı tek kelime etmeden yumdu gözlerini. Kaderi buydu ömrü olduğu sürece sevilmemeye mahkûmdu. Başı okşanmaya aç yüreği sevgi sözcüklerine yetimdi... Bedeni odanın ortasın da babasının sözleriyle mıh gibi çakılmıştı bu kadar mıydı değeri? Kendi kararlarını verebilecek yaştaydı, kendini geçindirebilecek güçteydi, tek başına da ayakta, yıkılmayacak savaşabilecek potansiyele sahipti. Bugüne kadar ne kazandıysa ailesinin yoluna sermişti sevildiğini hissetmek, onları ne derecede sevdiğini göstermek uğruna, rahat hayat yaşamaları uğruna. Babasının ağzından çıkan her sözü, vurguyu, nefes alışlarını dahi kazıdı beynine daha sonra hatırlatıp gerçekleri yüzüne vurmak için. Tek kelime etmedi sustu... Babasının kendine güvenen dediğimi yaptırırım sesi bir yankı gibi büyürken her kelime takılı kalmış bir plak gibi beyninin içinde tekrar etmeye başladı konuşmanın sonuna gelindiğinde beyninde yankılanan sözcükler taşa kazırcasına kazındı kalbinin en derinlerine.

" Otuz iki yaşına geldin annen senin yaşında boyu kadar çocuklara sahipti. Her gelen görücüye bir şey buldun istemedin sustuk kendi bulup getirir diye ses etmedik ama senin de getirdiğin yok. Mahallede adın dolanıyor bir şey mi var evlenmiyor diyorlar. Kahvede adını duymaktan sıkıldım, biraz daha başıma kalırsan namussuz diye anacaklar."

Yağmur gibi aktı gözlerinden yaşlar ömründe böyle hakaretler duymuşluğu yoktu boğazına oturan yumruya inat yutkundu. Ailesinin gözünde el âlem kadar mıydı? Onlar laf etmesin diye onların sözüne gitmeli miydi? Derin nefesler içinde kaldırdı başını anlı aktı insan kendini evladını bu yaşa getirdiği kızını bilmez miydi? Bilmiyordu işte gerçi babası daha kendini bilmiyordu ki kızını nasıl bilsin! Bu yaşına kadar yaptığı tek şey keyfe keder yaşamaktı evin içinde olanları nereden bilecekti. Son zamanlar da kızının adı kahvede fazlaca zikredilmeye başlayınca işkillenmişti eski kafa adamdı rahata alışıktı. Meryem dikti gözlerini babasının gözlerine, derinden sızlayan kalbini görsün diye. Önce sakallarını sıvazladı adam yaşı almış başını gidiyordu, Meryem tek çocuk değildi ya evde iki de oğlu vardı lakin Meryem evlenmeden onları evlendirmeye de razı gelmiyordu. Kızının bu sessizliğinde bit yeniği aradı sonuçta yıllarca işe gidiyorum diye çıkıp gitmişti evden, hiç sorgulamadı nereye gider diye, hiç kontrol etmedi, kendine de sorsa banka müdürüyüm diye geçiştirdi, para geliyor nasıl olsa diye boş vermiş ne dese inanmıştı. Var mıdır aslı astarı bilemedi. Odanın içine göz gezdirdi oğullarında takılı kaldı gözleri, dalyan gibilerdi askerliklerini yapıp gelmişlerdi çok bir tavaya sap oldukları yoktu ama babalarının biricik oğullarıydılar. Oğullarından sonra eşine döndü, ne dese sesini çıkarmazdı o zaten çok oylamadan Meryem'e çevirdi gözlerini bir iki adım da iyice yaklaştı kızına.

"Aç kulaklarını iyi dinle Meryem bu sana son ihtarım. Yıllardır bu mahalle de yaşarız yıllardır aynı kahveye giderim ben, gelmişim kaç yaşına daha da seni savunmaya gücüm yetmiyor milleti susturamıyorum artık namussuz diye adımı çıkaracaklar ya hafta sonuna kadar konuştuğun biri varsa söyle gelsin istesin ya da hafta sonu gelen görücüye razı gelirsin. Bu da son sözüm"

Son söz söylenmişti yıllardır ertelediği, ötelediği gün kapıya dayanmıştı. Ne yapacağını ne söyleyeceğini bilemedi sessizce kabullendi. Derin nefesler eşliğinde çöktü kaldı koltuğa. Kapının sertçe kapanmasıyla anladı babası kahveye arkadaşlarının yanına gitmişti akşam çayına, annesine baktı uzun uzun çaresizlikle, bu defa kurtuluşu yoktu bunu kardeşleri dahil hepsi biliyordu. Bu evde son söz söylendiyse o sözden dönüş olmazdı. Yağmur gibi akıttı gözyaşlarını kimseden utanmadan. Hıçkırıklar firar etti bir bir, eline aldığı koltuğun süslü yastığına sarıldı bilirdi kimse sarıp sarmalamaz teselli etmezdi kalabalık ailelerdi ama yapayalnızdı Meryem, çirkindi, kiloluydu, zayıf halkaydı, zaafları vardı, duygularını sere serpe göstermeye çekinmezdi... Kardeşlerine baktı birine babası taraftan dedesinin ismini diğerine anne tarafı dedesinin ismini vermişlerdi. Bütün aile sevinçle karşılamıştı bu iki oğlanı, yıllarca annesinin ettiği duaların cevabıydı bu iki hergele şimdilerinde Ali yirmi yedisinde Ömer yirmi dördündeydi. Kendisi otuz iki yaşına merdiven dayamış orta çağlarını da ailesine adamış zavallı Meryem'di, kimsenin duası, sevinçle karşıladığı birisi değildi öyle sıradan bir insandı tek bildiği çok çalışmaktı, tek hayali biri tarafından çok sevilmekti. Ali'nin erkeksi sesi ilişti kulağına döndü baktı melun melun kardeşine.

ARKANA BAKMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin