Gözlerinde hayal kırıklığı, elinde sevdiği adamın isteme tatlısı, yüreğinin en derinlerinde hayalleri; kapının eşiğinden paramparça olmuş bir şekilde girmişti. Yüzündeki sahte tebessümü ne zamana kadar muhafaza edebileceği hakkında en ufak bir fikri dahi yokken Yusuf'u kenara çekip "hiç mi görmedin beni hiç mi anlamadın ?" diye sormak bağırıp çağırmak kalbine batan her parçayı söküp atmak Yusuf'un göğsünde soluklanmak istiyordu. Elleriyle seçtiği çikolata tatlı ve çiçek üçlüsü ömründen yıllarını söküp götürürken eli kolu bağlı yüreğinin çırpınışlarına sessiz kalmaktan başka çaresi yoktu. Sevdiği adamın başkasına duyduğu heyecan tüketiyordu halbuki yıllardır bunun hayaliyle yanıp tutuşan Esra'ydı. Boğazındaki yumruyu yutkunup göz yaşları akmasın diye tavana kaldırdı başını; on yaşında kaybettiği ailesinin acısının yanına sevdiği adamın gidişini de ekleyerek yaşayacaktı kalan hayatını.
Yatağından kalkıp akşam için hazırlanmaya koyuldu ağır aksak hareketlerle dolabın karşısına geçip mavi elbisesini çıkardı. Ne ümitlerle almıştı Yusuf onu istemeye geldiğinde giyecekti bu elbiseyi bütün bu heyecan ikisi için olacaktı şimdi sevdiği adamın sözüne onun için aldığı elbiseyle gidiyordu. Bir sürüngen edasıyla üstüne geçirdiği elbiseye bakmak için boy aynasının karşısına geçti. Hokka gibi sayılmasa da biçimli ve yüzüne yakışan burnu, kumrala çalan aralara sarı renklerin serpiştirildiği kıvırcık ahenkli saçları bembayaz tenine karşı her daim kızarık yanakları ve huzurun yanına derin acıların saklandığı ela gözleriyle bir bütündü... Kıvrımlı vücuduna tam oturan elbiseyle kendini halsiz yorgun ve bitmiş hissediyordu. Umudun en güzel tonu gök mavisi elbise onun tamamlanacağı günün simgesi olacaktı... Gök mavisine hayal kırıklığından başka anlam yükleyemeyecekti artık hayatının baştan ayağa değişeceği tarihti bugün, dün bugünden daha güzeldi hâlbuki; umutları sağlamdı yaşayacağı güzel günlere dair inancı vardı.
İçerden seslenen babaannesiyle beraber aynanın karşısından çekildi makyaj masası olarak kullandığı komidinin üzerinden bir kaç parça makyaj malzemesini alıp ne yaptığını bilmeden bir şeyler sürdü. Babaannesinin sesi biraz daha yüksek çıkmaya başladığında gitme vaktinin geldiğini anladı dolabının kapağındaki boy aynasına son bir defa daha bakıp derin bir iç çektikten sonra kapıya yöneldi. Bu odaya ilk geldiği gün Yusuf'la yeni bir hayata başlamıştı bütünün acılarını her güldüğünde yanaklarının iki yanında oluşan çukurlara gömmüş yeni bir bahara adım atmış; annesi, babası, hiç olmayan abisi, kardeşi yerine koymuştu. Yusuf onun hem her şeyi hem kimsesi hem acısı hem mutluğuydu...Kapının kulpunu sıkan eli beyaza dönerken her köşesi aşkını bağıran toz pembe ve gök mavisi odasının en önemli köşesinde duran Yusuf ve kendisinin yirmi üç nisanda çekilmiş fotoğrafına baktı gözlerinde biriken yaşları durdurmak için boğazındaki koca düğüme rağmen yutkundu bir kaç kere gözlerini kırpıştırdıktan sonra ağır hareketlerle çıktığı odasına döndüğünde hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Canlı cenaze çıktığı odanın kapısını kapattı oturma odasında onu bekleyen babaannesinin yanına giderken yüzüne yalandan bir gülümseme takındı ayakkabılığın üzerindeki telefonunu minik beyaz çantasına anahtarla beraber koyarak, babaannesinin koluna girdi.
"Yusuf aradı kaç kere kızım nerde kaldın."
Hafiften sinirlenmeye başladığını anlatan ses tonuyla azarladığı torunundan sonra kafasındaki beyaz kocaman oyaları olan tülbentini düzeltti kafasını iki yana sallayarak eliyle çıkmaları gerektiğinin işaretini verip ayakkabılıkta ki en yeni ayakkabısını eline alarak kapıya yöneldi.
"e babaanne bugün çok önemli azıcık süslenmeyeyim mi yani hem o Yusuf abinin suçu her şeyi son dakika söylemesin."
Neşeli tutmaya çalıştığı sesinin Yusuf kelimesine geldiğinde titremeye başlaması bugün bir daha ağzını açmaması gerektiğinin kanıtı niteliğindeydi. Tek isteği, bu geceyi bitirip eve gelmek ve yorganın altında saatlerce ağlamaktı gözleri çıkıp yüreği ferahlayana kadar ağlamak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARKANA BAKMA
General FictionÜç kadın, üç farklı hikaye ve acı. Yaralarını saracak birbirlerinden başka kimsesi olmayan kusurlarıyla kusursuz üç mükemmel insan.