13.BÖLÜM

1.9K 163 92
                                    

"Dayanamıyorum, hayallerim çok ağır.
Bana yardım et, kime konuşsam sağır."

Uçaktan imemizin ardından direkt Marco'nun arabalarından birine binmiştik. Yol boyu hiç konuşmamanın ardından uçak yolculuğu fena hâlde mayışmama sebep olmuştu. Arabanın ön koltuklarında oturan Özgür ve Marco tamamen İtalyanca konuştuklarından dolayı tek kelimesini anlamıyor olmak canımı sıkıyordu. Ben daha yeterli derecede ingilizce bile bilmezken İtalyanca'yı nasıl öğrenecektim.

Kafamın karışık olduğunu bildiği için Özgür uçaktayken hiçbir soru sormamıştı. Sadece ülkeden çıkış iş için belge kontrolü yaptıklarında devreye girmişti ve halletmişti. San Marino'da kalacağımızı sansam da Roma'da iniş yapmıştık. Aklımdaki soruları tamamen Özgür'e sorabileceğim bir zamana bırakıyordum ve buraya yabancı olduğumu belli edecek gözlerle geçtiğimiz sokakları inceliyordum.

Tabelalarda yazan yabancı kelimeleri daha ben okuyamadan geçiyorduk. Normalde Türkiye'de olsaydık şu an havanın kararması gerekirdi. Fakat aradaki zaman farkı bunu engellemişti ve İtalya hâlâ güneşin etkisindeydi. Havanın kararacağını anladığım akşam ezanını burada duyamayacaktım. İtalyanın büyük çoğunluğunun Hıristiyan olduğunu bildiğimden herhangi bir beklentim yoktu zaten. Ama burada bir cami var mıdır acaba diye merak ediyordum.

Araba durduğunda hep beraber indik. Özgür'ün üniversite yıllarında buraya geldiğini söylemişti Nisa. Hangi şehirde okuduğunu bilmesem de buraları biliyor olmalıydı. Marco ve Elisa önden yürürken Özgür'ün yanından hiç ayrılmadan peşlerinden takip ettim. Ah... Bu evi gördüğüm an aklıma kazındı bu adamın gerçekten de zengin olduğu. Türkiye'de olsak bu eve villa falan derdik herhalde. Hayatım boyunca asla sahip olamayacağım evin ön bahçesindeki yoldan geçip kapıya ulaştık. Yapı tamamen beyaz renkliydi ve tahminimce iki kattan oluşuyordu.

Marco kapıyı çaldığında içeriden yine beyaz kıyafetli bir kız çıktı. "Benvenuto (Benvenudo)" dedi içeri geçmemiz için geri çekilirken. Hoş geldiniz, gibi bir şey demiş olmalıydı. Acaba buradaki tüm evler böyle miydi yoksa yine belli iş adamları mı böyle yerlere sahip olabiliyordu. "Hoş geldiniz." dedi Marco kapıdan girdiğimizde. Sanırım bize bir Türkçe giriş yapmak istemişti.

Onların eşliğinde bir odaya geçtiğimizde buranın oturma odası olduğunu anlamıştım. Ama içeriye hakim olan sarı tonları çok boğucuydu. Dış cephenin beyaz ferahlığına karşı içeride sıcak renkler kullanılması tuhaf gelmişti. "Oturun." dediklerinde Elisa'nın karşısındaki koltuğa oturduk. Çevreyi inceliyordum ve bunu saklama gereği duymadan yapıyordum. Bir sürelik sessizlikten sonra Marco yine Özgür'e döndü. "Odaniz yukarida hazir. Eşyalar taşindi. Cena (cina) saat dokuzda oluyor. Elisa, size yol gösterir. Ihm... dinlenmek! Dinlenin." dedi arada o kelimeyi aradıktan sonra.

Onu onayladıktan sonra Elisa'nın eşliğinde ayağa kalktık ve yukarı kata çıktık. O yabancılık hissi tamamen sararken gördüğüm her yeri aklıma kazımaya çalışıyordum. Koridorda sola döndü ve sondaki kapıya ilerledi. İçimden odanın içinin farklı bir renk olmasını diliyordum çünkü koridorlarda gördüğüm renklerde sarı, kırmızı, kahve tonlarıydı. Kapı açıldığında beyaz mobilyaları görmek beni rahatlatmıştı. "Bu sizin." dedi odanın içine girdiğimizde. Çift kişilik bir yatağın karşısında büyük bir gardırop vardı. Kenarda duran küçük bir çalışma masası dışında camın hemen önüne dizilmiş bavullarımız dikkat çekiyordu. Cam karşı ki duvarın büyük bir kısmını kaplıyordu ve uzun perdelerle kapatılmıştı.

"Bir şey ihtiyaç olur ise söyleyin." dedi Elisa odadan çıkarken. Ve o çıktığında boş boş odaya bakındım. "Sen iyi olduğundan emin misin?" diye sordu Özgür. Sabahtan beri bakışları üzerimdeydi ve bunu sormak için delirdiğinin farkındaydım. Omuz silktim. "Bilmem. Duygularım bile karıştı." dedim. Birkaç saniye ayakta öylece bakıştık. Sonrasında Özgür sebebini anlamadığım bir şekilde gülümsedi.

BEN SENİN // TAMAMLANDIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin