MULTİMEDİA=ESLEM VE ZELEN (ESLEM'İ HATIRLAYAMAYANLAR İÇİN ESLEM ARYA'NIN ESKİ ARKADAŞIYDI. ANCAK BİR KAVGA SONUCU OKULDAN AYRILMIŞTIR)
"Alo, ALO ARYA!"
Garip garip sesler, ardından da ismimin söylendiğini duyuyordum sanki. Üstelik gözümde bir görüntü de canlanmıyordu. Bu nasıl rüyaydı Tanrı aşkına. Ve ben rüyadayken hâlâ nasıl böyle düşünebiliyordum?
Bir insanın rüyası bile değişik olur muydu? E işte benim oluyordu.
"ARYA!"
Tekrar kulağımın patlamasını sağlayacak derece bir ses duyduğumda gözlerimi açarak, şaşkın bir edayla etrafa bakmaya başladım. Etrafta bana seslenebilecek birisi yoktu ki nereden geliyordu bu ses?
"ARYA NE YAPIYORSUN SEN?"
Tekrar aynı derece bir ses duyduğumda bu sefer bakışlarımı telefona indirdim.
Ah kahretsin. Ahu'yla konuşurken uyuyakalmıştım. Ve sanırım Ahu şuan da bana gerçekten de fazla kızgındı. Çok fazla!
Onu daha fazla bekletmemek için telefonu kulağıma dayayıp çekingen bir tonla konuşmaya başladım.
"A-alo? Ahu bak gerçekten de çok çok üzgünüm canım arkadaşım. Ben sen konuşurken uyuyakalmışım dolayısıyla da sana cevap veremedim. Özür dilerim." Diyerek yatakta oturma vaziyetine geldim.
"Cidden bu mu yani Arya? Sana tam yirmi dakikadır Mert'le yaşadıklarımızı anlatıyorum ama sen uyuyorsun. Malesef Uykucu, özrün kabul edilmedi.
Kendimi kesinlikle Ahu'ya affettirmem gerekiyordu. Çünkü eğer beni affetmezse, bu ondan çekeceğim var demekti. Ve şuna emindim ki yarın kesinlikle güneşin doğmasına bile izin vermeden gelip beni uyandırarak işkencelerine başlayacaktı.
"Ya ama Ahu lütfen! Bak eğer beni affedersen seninle alışverişe çıkarım."
Ne??! Ne demiştim ben az önce? Ah hayır hayır. Az öncekileri ben söylemiş olamazdım. Ben söylememiştim değil mi? Evet evet iç sesim söylemişti.
'Hey! Suçu bana atma. Bunu söyleyen sendin.'
Ah hayır! Yarın cidden de bu kadar fazla işkenceye dayanamazdım. Ki burada alışveriş delisi Ahu söz konusuysa asla ama asla dayanamazdım.
"Arya? Bu sensin değil mi? Yani uzaylılar seni kaçırıp yerine geçmedi değil mi? Ah inanamıyorum. Sanırım kıyamet kopacak. Tamam benim canım arkadaşım seni tabiki de affederim. Yarın saat 08.00 de hazır ol. Ada'yla sizin eve geleceğiz." Diyerek telefonu kapattı.
Ne demiştim ben. Her zaman ki Ahu'ydu işte. Tanrım ne yapmıştım ben az önce? Resmen bir felaketi başlatmıştım. Yani benim açımdan öyleydi. Çünkü Ahu ve Ada'yla alışverişe çıkmak bir günümü cipssiz geçirmemden bile daha kötüydü.
Daha fazla bu konuyu düşünmeyerek banyoya doğru ilerledim. Aynaya baktığımda normal görünmeyi beklemiyordum açıkçası. Saçlarım en azından bir kuş yuvasına dönebilirdi.
Hızla yüzümü yıkadıktan sonra saçlarımı topladım. Kısa olmalarına rağmen beni terletebiliyorlardı. O yüzden toplamak en iyisiydi.
Tekrar odaya döndüğümde gözlerim köşede duran koltuğun üstünde ki kıyafetlerimi gördüğün de hemen Umut ilişti aklıma. Ardından Gökçe ve o lanet an.
Ahh onları öyle gördüğümü hatırladıkça sanki bir şey çöküyordu sol tarafıma. Ardından da göğsümü sıkıp bırakıyor ve anlayamadığım bir acı çekmemi sağlıyordu. Ve o acı sanki hiç geçmeyecek, hiç iyleşmeyecekmiş gibi hissettiriyordu......
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sokak Arası
AcakKan damarlarımda hızlı bir şekilde pompalanıyor, kalbim adeta elimde atıyordu. Defalarca kötü anlar yaşasakta kendimi ona çekilmekten alı koyamıyordum. Daha fazla yaklaştı. Daha, daha, daha fazla. "Cipsten daha mı değerli? Beni yakıştırdığın lakap d...