"...Olay sadece öpücükten ibaret değil."
•
"Artık kolumdan çıkabilirsin, kendim yürüyebiliyorum."
"Ah, doğru."
Jimin hyungun tam da okula giriş yapacağımız zaman söylenmesiyle birlikte kolumu kolundan yavaşça çektim.
Evet, artık kendisi yürüyebiliyordu ve evine de geri dönmüştü. Hatta eve babası götürmeye gelmişti arabasıyla. Başlarda her ne kadar gitme desem de babasına itaatsizlik edemeyeceğini bildiğimden çok üstelememiştim.
Okula gelirken ise yolda karşılaşmıştık ve yokuşu biraz zor çıkıyor gibi göründüğünden ona destek olmuştum ve o da ses etmemişti. Hatta sürekli yüzümü bile incelemişti... Sabah uyandığım gibi yüzümü yıkayıp üzerimi giyindikten sonra koşarak çıktığımı sayarsak şişmiş yüzümü incelemişti yani...
Ona görüşürüz dedikten sonra tam okula girmek için arkamı dönmüşken, elimi tutarak beni durdurdu. Yüzü ifadesizdi ama bir şey söylemek istiyor gibi bakıyordu.
"Jungkook... eee... bundan sonra okulda beni görmemiş gibi yapmana gerek yok. Arkadaşlarımın çoğuyla artık takılmıyorum. Seni açıklamak zorunda olduğum kimse yok yani. Ondan dedim."
Onlarla artık takılmamasının nedeni 'arkadaşlarının' bacağı kırıkken bir kere bile arayıp sormamasıydı muhtemelen ama emin de olamıyordum, sonuçta bu Jimin'di. Basit bir nedenden ötürü bile arkadaşlarıyla ilişkisini hemen kesebilirdi.
Yine de bu dediklerine şaşırmış olduğum gerçeğini değiştirmiyordu. O yüzden biraz üzerinde gitmek istedim.
"Bu halimize çoktan alışmıştım hyung. Hem sen--"
Cümlemi tamamlayamamıştım çünkü, kızgın bir boğadan farkı olmayan, resmen burnundan kırmızı dumanlar çıktığını gördüğüm bir adet Soobin bizi fark etmese de yanımızdan koşar adımlarla geçmişti. Ne olduğunu aşırı merak etmiştim şimdi çünkü o genelde sabrını koruyan biriydi, sabahın köründe ne onu bu kadar delirtmiş olabilirdi?
"Hem sen ne? Ne olmuş bana?"
İlgiyle devam etmemi bekleyen Jimin ile o an daha fazla konuşmak istesem de, sinirli Soobin beni endişelendirmişti ve Haekookbin arkadaşlığının üçüncü kuralına göre arkadaşlar her zaman 'sevgililerden veya sevilenlerden' önce geliyordu. Tabii Soobin bu kurala götüyle gülmüş ve asla uymayacağını da söylemişti ama neyse.
"Imm.. sonra konuşuruz hyung. Benim şimdi bir yere uğramam lazım acilen. Görüşürüz!"
Hızlıca el salladıktan sonra koşarak okula girdim ve sınıfa ilerledim. Aklımda Soobin'in neden sinirli olabileceğiyle ilgili sadece tek bir düşünce vardı; konu Yeonjun'du.
Sınıfa girdiğimde onu kafasını sırasına çok hızlı olmayan ama yavaş da olmayan bir şekilde vurarken gördüm. Tanrım.. resmen film sahnesi gibiydi. Göz pınarları ve burnunun kenarları kızarmıştı. Yanağında izi geçmeye yakın olan tokat izi vardı ve saçları da darmadağınıktı. Ve bu şekilde de berbat görünmesi gerekirken tam tersine havalı görünüyordu. Yani bayağı bir filmin baş karakteri gibi sinir krizi geçiriyordu çocuk.
Kendi kendine bir şeyler mırıldandığını da duymuştum ama tek bir kelimesini bile anlamamıştım.
O sırada yanında aynı benim gibi şokla onu izleyen Haemin sonunda -benden önce- şoktan sıyrılanilmiş olacak ki, onu kafasını vurmasın diye engellemeye çalışmaya çalışmıştı.
"Yahu kardeşim ne bu tantana? Ne oldu anlatsana deli çocuk!"
Haemin sonunda kendi de delirmiş gibi ellerini Soobin'in kafasının iki yanına bastırmış, kafasını sallarken kendisi de ona bağırıyordu.
Birkaç saniye sonra ben de girdiğim kısa süreli şoktan çıkıp ikisinin yanına diz çöküp Soobin'in yüzüne bakmaya çalıştım.
"Kankitom ne oldu ya? Kim sinirlendirdi bizim küçük enişteyi?"
En sonunda sakinleşmiş gibi bir 'ah' çekerek yüzünü ellerine gömdü.
Haemin ile ikimiz çaresizce birbirimize baktık ve Haemin elleriyle 'deli deli' hareketi yaparken gözlerimi devirerek ona bakmayı kestim. Resmen yakın arkadaşına ciddi ciddi deli diyordu.
Bir süre sonra kendisi biz zorlamadan kafasını kaldırıp bize baktığında söyleyeceği şeye tamamen hazırdım.
"Ben Yeonjun'u öptüm."
"NE--"
Dememize kalmadan ikimiz de şoktan dengemizi kaybedip yere düşmüştük Haemin ile. Kendini ilk toparlayan ben oldum.
"Soobin sen ne diyorsun? Onu sevdiğini bile bilmiyordu! Nasıl öptün lan?"
Soobin dediklerimi duymaya katlanamıyormuş gibi yerinde sızlandı ama... dost acı söylerdi.
"Olay sadece öpücükten ibaret değil. Aslında şöyle oldu; bu sabah beni Yeonjun aradı ve bir otelde sızdığını söyledi. Tabii ki sinirlendim ve attığı adrese gittim, söylediği odaya girdiğimde ise... yatakta çıplak bir herif oturuyordu. O an tabii ki de sinirlerime hakim olamadım ve adama yumruk attım. Sonra Yeonjun beni tutup işin aslını anlattı ama onu o an ki sinirimle nasıl dinlediğimi bile hatırlamıyorum. Ona 'en sonunda gittin herifin biriyle yattın, değil mi?' dedim ve doğal olarak bana kızdı. Tokat attı."
"İyi yapmış."
Haemin ile ikimiz de aynı anda söylediğimizden birbirimize bakmadan havada bir beşlik çaktık.
Soobin gözlerini devirip devam etti.
"Neyse işte, sonra ben bunu tuttum kolundan dışarı sürükledim. Sakin bir yere gittiğimizde bana tekrardan olayın göründüğü gibi olmadığını anlattı ama sinirler her yerimden fışkırıyordu resmen. Sakinleştiremedim kendimi. Bağırdım çağırdım. Kavga ettik. Ve tam o da bana bağırırken... onu öptüm. Daha doğrusu öpüştük, yani beni öpmesi için onu zorladım. Sadece basit bir öpüp geri çekilme gibi değildi..."
"Sonra da tekme tokat daldı bana de de tam olsun."
"Yok, o kadarına gücü yetmeyeceğini biliyor. Sadece şoka girdi ve beni itip kaçtı."
Şu son cümleleri çok fazla pişmanlık ve üzüntü içinde söylenmişti.
"Yani... nasıl desem bilemiyorum ama keşke en başında sinirlerine hakim olup önce onu dinleseydin. Muhtemelen bunlar yaşanmazdı. Hatalı olan sensin kanka."
Haemin de kafasıyla beni onayladığında Soobin iyice çökmüştü.
"Anlattıklarımı onaylayıp daha da üzerime gelin diye anlatmadım bunları herhalde. İçimde tutmak istesem kendi sınıfıma giderdim... siz veletlerin sınıfında ne işim var?"
"Velet dediğin bu iki kişi sana hayat dersi veriyor koçum. Bil istedim."
Göz kırpıp sırtımı Haemin'in sırtına yasladığımda gram etkilenmediğini görmek biraz gururumu kırmıştı ama belli etmedim.
"Yaa tabi ne hayat dersi ama! Biriniz dizimde Jomon bono nodon sovmoyoor diye ağlarken, biriniz 'Acaba Jaewon'a nude atmalı mıyım Soobin? Sence çok mu erken Soobin?' diye kulağımın dibinde cırlıyor. Baya hayat dersi veriyorsunuz bana."
Dedikleri beni sinirlendirmek yerine gülümsetmişti. Gerçekten de Jimin yüzünden ağladığım zamanların çoğunda Soobin ve Haemin yanımdaydı. Sanırım onlar olmasaydı çok daha kötü bir halde olurdum.
Yani bu yüzden, benim de Soobin'e yardım etmem vatani borcum gibi bir şey olmuştu.
"Yaklaşın bir. Aklıma bir plan geldi."
***
buraya ne yazsam hicbir zaman bilemiyorum
o yuzden siz yazın
HAAA bir de lutfen bodyguard or lover'ı okuyun 🥺
ŞİMDİ OKUDUĞUN
velleity ࿐ jikook
Fanfictionuyursam geçer mi gece senden güzel mi top!jimin bottom!jungkook