18. Bölüm

6.3K 486 427
                                    

finale son bir :)

bu arada sondaki soruya cevap verin, muhtemelen size göre yapacağım


5 yıl sonra

"Jungkook, şuradaki orkideleri Hansung Holding'e götürür müsün? Normalde teslimatçı çocuğa verecektim ama çiçeklerin oldukça özenli bir şekilde gelmesini istediler."

Sulamakta olduğum krizantem çiçeklerine odaklanmayı bıraktım ve patronumun, aynı zamanda part time olarak çalışmakta olduğum çiçekçinin sahibine döndüm.

"Tabii bırakırım. Geçen de aynı yer orkide istemişti değil mi? Acaba yine aynı kişi mi istiyor..."

"Bilmiyorum dostum, hadi sen çabuk hazırlan da çiçekleri alıp çık. Geri döndüğünde öğle molasına çıkarız."

Onu yaklaşık altı yıldır tanıyordum, ve altı yıldır onunla ilgili değişen tek şey saç renkleri olmuştu. Hep böyle aceleciydi mesela.

Gülümseyerek yanına yaklaştım ve saçlarını karıştırdım. Her gün özenle yaptığı saçlarını.

Anında geri çekilerek çirkefleşmeye başladı.

"Ya Jungkook! Kaç defa dedim yapma şunu diye!"

Geri çekildim ama onunla biraz daha dalga geçmek istiyordum.

"Akşam Soobin alacak seni yine değil mi? Son zamanlarda yine çifte kumrular gibi oldunuz. Kıskanıyorum."

"Kimi kıskanıyorsun? Bahse varım biricik arkadaşın Soobin'i kıskanıyorsundur..." somurtarak rastgele çiçeklerle ilgilenmeye döndüğünde kahkaha attım.

"İkinizi de. İkiniz de canımdan bir parça gibisiniz çünkü." Doğru söylüyordum. Yıllardır yanımdaydı ikisi de.

"Tamam tamam hadi uzatma da git."

Yanağından makas alıp, çiçekleri kaptıktan sonra hemen kapıya koştum. Arkamdan çığlık atıyordu.

Yeonjun hiç mi hiç değişmemişti.

***

"Neden iki seferdir orkide istiyorlar ki bunlar? Mavi orkide bir de, zaten dükkana haftada bir tane getirtiyoruz." kendi kendime söylenerek holdingin merdivenlerini çıkarken, bir bedene çarptım ve duraksadım. Neredeyse çiçek zarar görüyordu.

"Ah- pardon. Acelem vardı da."

Bana çarpan beden bir erkekti. İnce sesli bir erkek.

Yüzüne bakıp samimiyetsiz bir gülüş sundum.

"Sorun değil. Ama şey, bu çiçekleri kimin sipariş ettiğini biliyor musunuz acaba? Ad vermemiş de."

Birkaç saniye elimdeki orkidelere baktıktan sonra gülümsedi.

"Sanırım hyung söyledi. İlerideki köşeden döndüğünde tek bir oda var. Siyah kapılı. Oraya git."

Anlamadığım bir şekilde gülümseyip omzumu patlatladı ve yanımdan geçip gitti. Bu neydi böyle? Her deli beni buluyordu.

Dediği gibi siyah kapılı olan odayı buldum ve tıklatıp içeri girdim.

"Merhaba, siperiş ettiğiniz mavi orkideler--"

İlk başta yüzüne bakmadan konuştuğum için iyiydim, ama kafamı kaldırıp da odanın upuzun camının önünde, elleri kumaş pantolonunun cebinde bir şekilde bana bakan bedeni gördüğümde kalbimde hissettiğim acıyla duraksadım. Nefesim kesilmişti ve bu anı kendimi sakinleştirmek için kullandım.

velleity ࿐ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin