12. Bölüm (half m)

10.3K 680 414
                                    

"Ağzıma alırsam, karşılığında ben ne alacağım peki?"



"Ulan yeter ama amına koyayım, sizi barıştırmaya çalışırken iflahım sikildi ve hâlâ birbirinizle barışmamakta ısrar ediyorsunuz."

Elimdeki bitmiş tuzlu çubuğun çöpünü buruşturup çöp kutusuna fırlattım ve 'hıh' sesiyle kafamı karşımda bana bakmamak için kafasını zürafa gibi 360 derece çevirmeye çalışan Haemin'e hiç döndürmeyerek arkama döndüm. Şimdi hem Soobin'e, hem de Haemin salağına bakmak zorunda kalmıyordum.

"Benim bir suçum yok Soobinie. Ondan başta defalarca kez özür dilememe rağmen beni dinlemedi. Ben de uğraşmayı bıraktım. Ne yaparsa yapsın."

Haemin egolu bir şekilde konuştuğunda dönüp saçını başını yolmamak için kendimi zor tuttum. Sabrımı sınıyordu resmen şerefsiz herif.

"Soobin, ismi lazım olmayan kişiye söyle, bunu bana o lafları etmeden önce düşünecekti."

Soobin oflayıp konuşmaya çalıştı ama durduruldu.

"İkiniz de az da olsa hatalısınız--"

"PARDON!? Ben sadece gerçekleri söylemiştim ama üzüldüğün için özür bile dilemiştim sonrasında. Asıl sen bana o lafları söyleyerek beni kırdın."

Ona arkam dönük şekilde oturmayı kesip hızla ona döndüm. O da bana yaklaşmıştı.

"Ben onları senin iyiliğin için söyledim, beyinsiz. Sonrasında gelip bize ağlama diye. Anlıyor musun?"

"B-ben de ağzımı bir anlığına tutamadım işte. Hem, gerçek olduklarını da biliyorsun. Bunu inkâr edemezsin."

Aniden gelen farkındalık ile kavga etme hevesimi bir anda kaybettim ve yenilgi ile sırama geri düştüm. Gözlerim de kapanmıştı ve umutsuzdum.

"Ne oldu ya birden?" soran kişi Soobin'di. Bir anda kendimi geriye atınca şaşırmış olmalıydı.

"Hiç. Sadece Haemin gerçekten de haklıydı. Zaten bu yüzden bu kadar üzgünüm ya. Kendimi savunamıyorum bile."

Çökmüş bir şekilde hayatımı sorgularken, bir anda sağ omzumdan doğru birinin sarıldığını hissettim. Haemin'di, kokusundan tanımıştım.

"Jungkook, gerçek olsalar bile senin zayıf noktası kullanmamalıydım. Ben de suçluyum. Ama- ama sen de suçlusun. O yüzden artık uzatmayalım ve barışalım."

Gülümseyip omzumdaki kafasını okşadım.

"Salak, er geç barışacaktık zaten. Bize birbirimizden başka kim katlanabilir?" deyip gülüştüğümüzde yukarıdan gelen güçlü oksürük sesiyle kafamızı kaldırıp yukarı baktık. Yani Soobin'e.

"Öhüm, pardon ama birini unutmuyor musunuz?"

Alınmış gibi somurtan Soobin'e şaşırıp, Haemin ile göz göze gelip bu anın garipliğine şok geçirdik.

Daha sonra ikimiz de aynı anda "Soobin!" diye bağırarak onun beline kollarımızı dolamıştık. Köpek sever gibi sırtımızı okşayıp birkaç saniye sonra ittirdi tabii ki.

"Neyse, sonunda barıştıysanız artık birbirinize karşı nazik olmayı öğrenmişsinizdir umarım. Bir daha böyle bir şey olursa bu bu kadar uğraşmam, haberiniz olsun."

Gözlerimiz dolu bir şekilde aynı anda kafa sallayıp onu onayladık. Yakın arkadaşlar ile küsmek gerçekten kötü oluyordu.

***

velleity ࿐ jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin