Medyadaki edit bana ait değildir, sadece o dönemi aklınızda canlandırmanız açısından Yoongi'nin editini bulup koydum.
Bazen bölüm bildirimleri geç geliyor veya hiç gelmiyor o yüzden okuyucularım beni takip ederseniz yaptığım duyurudan bölüm atıp atmadığımı anlarsınız.
Bu bölümü uzun tuttum fakat her bölümü uzun tutamayacağım çünkü kitabın konusu belli, uzun tutarsam kitabın bölümleri kısalır.
Karakter tanıtımı yapmalı mıyım? Eğer yapmamı istiyorsanız buraya yazın.
İyi okumalar 💜
××
Bir yalana inanmış olmak beni aptal yapmazdı. Ama biraz daha inanacak olursam aptal olacaktım. Leonardo'nun saf sevgisi beni esiri altına almışken gerçekler bana yalan gibi geliyordu. Eğer biraz daha canım yanacak olursa vazgeçebilirdim, ne de olsa sevgi kendisine özen gösterilmeyen yürekleri terk ederdi.
"Prens Jeon onu kovmuş." Benim gibi havuzun mermerine oturan Hoseok'a bakış attım. "Kızın adı Roselin." Gerçekten kovmuş muydu? Kralın onun için özel seçtiği kadını önemsiz bir teklifmiş gibi kenarıya mı atmıştı?
"Birileri konuşurken duydum, balo mu var?" Omzunu silkip ayağa kalktı.
"Evet, sizin için çarşıya gideceğim." Gülümseyip bileğimden tuttu. "Kalk, Leonardo'n seni çağırıyor." Gülümseyip oturduğum yerden kalktım. Her zaman olduğu gibi arkadan onu takip ediyordum.
Sarayın işlemeli duvarları, özenle çizilmiş tabloları bana unutamayacağım bir an yaşatıyordu. Artık geçtiğim bütün koridorları ezbere biliyordum. Bu yolu hatırladığıma da emindim, hamama giden yol değil miydi? Kaşlarımı çatıp Hoseok'u durdurdum. "Doğru yol olduğuna emin misin?" Hamamın kapısını açıp beni içeriye ittirdi. Bir şey dememe kalmadan kapıyı suratıma kapattığında birkaç saniye burun buruna olduğum kapıya baktım.
Böyle bir şey yapacağını tahmin etmezdim, kendimi tuzağın içinde gibi hissetmekten alıkoyamıyordum.
"Geç kaldın." Arkamı döndüğümde aşina olduğum kusursuz çıplak göğsüyle karşılaştım. Her zaman gördüğüm çıplak vücudu artık bana yabancı geliyordu. Biraz utanıyor, çekiniyordum. "Neredeydin?" Bakışlarımı yavaş yavaş kaldırıp göz kontağı kurdum.Kalbimi hızlandıran zevahiri Tanrı'nın en güzel projesi gibiydi. Sanki herkesin güzelliğinden biraz alınıp ona eklenmişti. "Burada neden buluşuyoruz? Üstünde neden hiçbir şey yok?" Altına bakmaya korkuyordum, karşılaşacağım şey beni şoka sokabilirdi. Öteki taraftan birisi hamama girip bizi böyle görecek olursa utancımdan ölürdüm.
Kemikli parmaklarını saçlarımdan enseme doğru götürdüğünde içim sızladı. Bana kalsa onunla sabaha kadar sevişirdim fakat Leonardo bir prensti. Benim bildiğim, sevdiğim adam değildi. "Gel." Bileğimden tutup küvete götürdüğünde kaşlarımı çattım. Buraya onunla çıplak bir şekilde tabi ki girmeyecektim.
Öncesinde beni çizmesine izin verip çıplak vücudumu ona sunsam da artık Leonardo'nun sadece bana ait olmadığını biliyor olmak tüm hevesimi elbette kursağımda bırakıyordu.
"Buraya seninle çıplak bir şekilde gireceğimi düşünüyorsan yanılıyorsun." Bakışlarım yanlışlıkla alt tarafına kaydığında içim rahatladı. İç çamaşırıyla duruyordu, en azından onu akıl edebilmişti.
Omzumdan ittirip küvete düşmemi sağladığında çığlık çığlığa ağzıma giren suyu tükürdüm. Akılsızdı, kafamı keskin mermere çarpsaydım ölebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leonardo °Jikook
Fiksi PenggemarTamamlandı ✔️ "Muhafızlar ne duruyorsunuz, zindana atın." Leonardo'nun Prens Jeon olduğunu nereden bilebilirdi ki? Seme¡Jk Uke¡Jm