2020/ Busan"Hyung seni beklemekten yoruldum." Oturduğum yerden kalkıp Yoongi'nin yanına geçtim. Bazen beni yormak hoşuna gidiyordu, onun yavaşlığı insanı nefret ettirecek boyuttaydı. "Artık çıkabilir miyiz?" Gözünü devirip çantasını sırtına attı.
"Yılbaşına girmemize daha çok var Jimin birazcık sabırlı olsan?" Heyecanlıydım, Taehyung bir parti veriyordu ve bütün arkadaşlarını davet ediyordu. Yeni insanlarla tanışmak her zaman hoşuma giderdi. İşaret parmağını gözüme doğru tutarak birkaç kez salladı." Sevişmek yok. "
Ne zannediyordu ki? İlk gördüğüm insanla yatacağımı falan mı? "Taehyung ve Hoseok sevişiyor ama." Kollarımı önümde birleştirip dudaklarımı büzdüm. Sadece dalga geçiyordum ve o da bunun farkındaydı.
"Evden çıkarsan kapıyı kilitleyeceğim, orada durmaya devam mı edeceksin?"
Arabayı onun sürüyor olması beni bir nebze geriyordu. Boynumda asılı olan kolyeyle oynayıp gerginliğimi atmaya çalışıyordum. Kendimi bildim bileli kolye boynumdaydı, ailemin benim için tasarlattığı şans tılsımı olduğunu düşünüp duruyordum.
Çünkü Anka kuşu küllerinden yeniden doğmak demekti. Ne zaman doğarsam o zaman bu güzel kolye benim peşimden gelecekti. Önceki hayatımı merak ediyordum, önceki hayatımda nasıl öldüğümü veya önceki hayatımın var olup olmadığını.
Belki de bu benim ilk hayatımdı.
"O kolyeyi koparacaksın." Birkaç saniyeliğine göz göze geldiğimizde panik yapıp önüne dönmesini söyledim. "Yarın annemin yanına gidelim." Omzumu silkip camdan dışarıya baktım. Her yer bembeyazdı, kar ısrarla yağmaya devam ediyordu.
Gülümseyip gözüme ilişen Taehyung'un evine baktım. Buradan içerisi net bir şekilde gözüküyordu, ev disko topu gibiydi.
"Sen in ben otoparkda yer bulup geleceğim." Arabayı evin önüne çektiğinde itiraz etmeden indim. Biraz daha burada durmak, bu güzel kar tanelerine erimeden önce dokunmak istiyordum.
Etrafımda dönüyorken belimden tutan ve göğsüne sertçe çarptığım bedenle irkildim.
O göz göze geldiğimiz uzun anda tekrardan öldüğümü hissettim. Sanki kalbim ona yabancı değildi, sanki kalbim onu tanımak için çırpınıyordu. İlk önce dudağının altındaki bene ardından saçlarına baktım.
Küçük bir çocuğun bayır aşağı koşması gibiydi bu duygu. Biraz daha bakarsam düşecektim sanki, kendimi de durduramıyordum.
Kaşları çatıldı, dudakları büzüldü. O masum kişiliğinin farkında olmak istedim, güzel gözleriyle gülümsüyorken yaşamıyordum sanki.
"Kışı seviyor olmalısın." Gülümseyip belimdeki kemikli parmaklarını çekti. "Seni bölmek istemezdim." Elini ensesine atıp kolyeme baktı. "Anka kuşu."
Ben aşık oluyordum, dilim sanki işlevini yitirmişti. Kirpiğime değen kar tanesiyle kendimi düzeltip kolyeme dokundum. "Evet." Diyebildim sadece, ağzımın içinde onca kelime varken sadece bu kısa kelime çıktı ağzımdan.
Bana nazaran boynunda inci bir kolye vardı, belki de biraz yumuşak, nazik bir çocuktu.
Bu gece onunla sevişmek istedim. Terli saçlarına dokunmak, terli vücudunu vücuduma değdirmek istedim.
"Taehyung'un partisine mi geldin?" Sonunda suskunluğu kenarıya bırakıp birkaç kelime ettim. Şaşırmış olmalı ki kaşlarını kaldırıp ensesinde gergince gezinen ellerini aşağıya indirdi.
"Evet." Kapıyı gösterip sözlerine devam etti. "Beraber girelim." Hiçbir şey demeden onu takip ettim. Kapıyı açan Taehyung selam verdikten sonra sevgilisinin yanı başına gidip eğlenmeye devam etti. O sırada içeriye giren Yoongi içkilerin olduğu kısma gidiyorken ben garip bir şekilde karşımdaki çocuğun peşinden ayrılmıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Leonardo °Jikook
FanfictionTamamlandı ✔️ "Muhafızlar ne duruyorsunuz, zindana atın." Leonardo'nun Prens Jeon olduğunu nereden bilebilirdi ki? Seme¡Jk Uke¡Jm