7.2

16 5 0
                                    

--Furkan'dan --

Kendimi sahile attım. Peşimden Bora da geliyordu. Ama gelmesini istemedim akşam konuşuruz diyerek onu eve gönderdim. Eve gitmek istemiyordum o iğrenç kadını ve ona ait hiçbir şeyi görmek istemiyordum. Kafamdan onunla ilgili her şeyi silmek istiyorum. Ben onu 2 yıldır her şeyimle severken o beni aldatıyormuş meğer.
Şu an neden bilmiyorum yanımda bir tek Arsu olsun isterdim.
Bu düşüncelerimden beni koparan şey telefonumun zil sesiydi. Bora tamı tamına 27 kere aramıştı. Açmak istemedim. Öncekileri duymamışım zaten. Telefonumu kapattıktan sonra kendime kızdım. Nasıl bu kadar kör olabiliyorum diye. Üzerimde öyle bir şey var ki sanki uyuyup uyansam her şey düzelecek gibiydi.
Şu an hiçbir şey düşünemiyorum ve çok uykum vardı. Ama eve gidip o iğrenç kadının adını dahi duymak istemiyorum. Ama başka nereye gidecektim ki? Zeliş teyze... Arsu ' yu arasam beni kabul eder mi ki? Şansımı denemekten zarar gelmez bence.
İlk aramada açtı. Ve gelebileceğimi, hatta eğer istersem bu gece onlarda kalabileceği söyledi.

--Arsu'dan --

Az önce Furkan aradı ve bizde kalmasının uygun olup olamayacağını sordu. Bende onu davet ettim. Babaanneme de söyledim tabi. Şule'ye de söylediğimde

" Gerçekten mi? Belki aranızda bir şeyler olur." dedi. Hafifçe vurdum bir tane ve ardından

" Sesi çok kötü geliyordu Şule." dedim.

" Hmmm." diye iç geçirdi.

5 - 10 dakika sonra Furkan geldi. Gerçekten çok kötüydü. Onu bu kadar ne yıkabilirdi ki?

" Arsu.... Eğer müsait mümkünse biraz uzanabilir miyim? " dedi.

" Ne demek... Tabiki uzanabilirsin." dedim ve onu odama götürdüm.

" Eğer bir şeye ihtiyacın olursa ben aşşağıdayım." dedim ve odadan çıktım. Ona kendi şartlarından vermiştim... Kokusu sinecekti...
Ben de salondaki koltukta uzanırken uyuyakalmışım. Uyandığımda Furkan, Şule ve babaannem bahçedeki çardakta oturuyordu.

Elimi yüzümü yıkayıp yanlarına gittim ve Furkan tebessüm ederek " Günaydın uyuyan güzel." dedi ve o güzel gamzeleri çıktı ortaya. Bende gülümsedim ve Furkan'ın yanına oturdum. Morali daha iyi görünüyordu.

" Zeliş teyzecim eğer sizin için sorun olmazsa bu gece sizde kalabilir miyim?" diye sordu. Babaannem de " Tabiki kalabilirsin oğlum o nasıl soru." dedi. Birkaç saat daha oturup sohbet ettik. Furkan geldiği ana göre daha neşeliydi. Ya da öyle göstermek istiyordu bilemiyorum...

Birden başım çok ağrımaya, midem bulunmaya başladı. Yoksa!? Hayır ya yeniden başlamış olamazdı dimi? Gözüm kararır gibi olurken direk banyoya koştum. Midem iyice bulanıyordu. Çok kusmuştum. Şule'nin ağlayışı, babaannemin kapıya vururken

"Neden kilitledim kapıyı?!" diye bağırışı, Furkan'ın

" Lütfen sakin olun." diye onları sakinleştirmeye çalışması... Her şey çok bulanıktı. Sanki sesler çok derinlerden bir yerlerden geliyordu. Başım da öyle ağrıyordu ki sanki başımın içinde beyin yerine demir var. Kapıya doğru uzandım kilidi açmakla birinin üstüne yığıldım.

-- Furkan'dan --

Arsu birden fırlayıp gitmişti. Biz de peşinden gittik. Çok kötüydü. Sürekli kusuyordu. Neyi vardı ki? Şimdi sorsam çok ayıp olur. Onları sakinleştirmeye çalıştım ama normaldi kız çok kötüydü. En son bende sakinleşememiştim.

Arsu bir anda kapıyı açtı. Ve direk kucağıma yığıldı. Arabaya doğru giderken arabanın anahtarının bizim evde, bizim evde de Berra'nın olduğunu hatırladım ve Şule' den anahtarı Bora'dan isteyebilir mi diye rica ettim. Sağ olsun kırmadı beni hemen gidip alıp geldi. Hemen gittik hastahaneye.
Beyin filmi falan çekildi ve doktorun yanındayız. Umarım kötü bir şeyi yoktur diye düşünürken doktorun sesi böldü beni düşüncelerimden
Şule'ye " Siz arkadaşıysanız sizinle konuşabilir miyiz?" dedi ve dışarı çıktılar.

-- Şule'den --

Doktor beni çağırmıştı. Onların yanında neden dememişti ki?
" İyi misiniz?" dedi.
" Evet, iyiyim." dedim.
" Arkadaşınız... Kanser olmuş... "
O kanser olmuş cümlesi sanki beynimde yankı yapmıştı. Hayat bir anlığına durdu sanki. Bi anlık bi şok etkisi yarattı bu cümle bende. Doktorun

" Hanfendi, iyi misiniz? Size su almamı ister misiniz?" demesiyle hayata döndüm. Ve doktora

" Ben iyiyim de... Arkadaşım... Kanser olduğundan emin misiniz?" dedim. Üzgün bir şekilde bana baktı ve

" Çok üzgünüm ama... " dedi ve direk hıçkırarak ağlamaya başladım. Doktor da omzuma hafif bir şekilde dokunup okşayarak

" Daha tedavi sürecine başlamadık, umudunuzu kaybetmeyin. Lütfen yapmayın böyle. Siz güçlü olun ki arkadaşınız da çabuk iyileşsin." dedi çok naif ve insana huzur veren bir sesle.
Ne diyorum ben kızım kendine gel diye kızdım kendime. Nasıl olduysa bi anda ağlamam da durmuştu zaten.

" O iyi olacak değil mi?" dedim titrek ve korkak bir sesle...

Doktor da kocaman, sıcak bir şekilde gülümsedi ve
" Tabiki iyi olacak, hiç merak etme. " dedi.
Ve gitti...

Asıl sorun şuydu ben bunu Zeliş sultana nasıl söyleyecektim? Hadi Furkan'a söylerim o neyse de Zeliş sultan?

Furkan'ı çağırdım ve ona söyledim her şeyi. Adam şok olmuştu normal bir şekilde hatta bir ara benim omuzlarımdan hafifçe sallayıp

" Ciddi misin Şule!? Bana şaka yaptığını söyle! " diye hafifçe bağırdı.

O arada Zeliş sultan geldi. Ve Furkan'a

" Ne bu sinir oğlum anlatın bakim." dedi. Zor bi şekilde olsa da söyledik. Kadın çok kötü olmuştu. Bayılmıştı ona da serum takmışlardı. Tam o sırada Arsu'nun çok masum bir şekilde

" Şule" diyişi duyuldu.

Sadece Biraz SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin