9

9 4 0
                                    

İnsanı en çok ne yıpratır? En çok ne zarar verir? Bir süre daha düşündüm. Ama şu anlık bir şeyler bulamadım. Sabahın ilk ışıklarını görünce kalktım. O ara Şule de ağzı kulaklarında yanıma geldi. Ve sonra

" Bil bakalım sana ne söyleyeceğim?! "
" Hmmm... Acaba doktorla mı ilgili?" dedim gülerek.
" Doğru bildiniz hanfendi. Mertçiğim İstanbul' a geldi. Artık orada çalışacak." dedi.

Neeeee!?

" Sen... Yoksa... " daha lafımı bile bitiremeden

" Evet canım numarasını aldım. " dedi kıkırdayarak. Ve onu gıdıklamaya devam ettim.

Yarın İstanbul'a dönecektik. Ve doktor Mertçiğim de bizimle gelecekti. Adam çok iyi bir insandı. Yani daha iki gündür tanıyorum ama olsundu. Bora da iyiydi ama biraz çapkındı. Hatta baya çapkındı. Yaniiii doktorla arasında bir şey olursa hiçbir sorun yok demektir.

Furkangil bu sabah gitmişlerdi. Bora'nın babası Bora'yı çağırmış. Valla şu an beni ilgilendiren ilk şey Furkandı. Neden bilmiyorum bi an Berra ne yaptı şu an diye merak ettim. Amaan bana neydi ki o cadıdan.

Valizlerimizi hazırlayıp banyomuzu yaptıktan sonra Şule ile kurabiye yaptık. Akşam olunca da çardakta oturup çay ile kurabiye yedik. Babaannemin yanına oturdum, kolunu omzuma attı ve saçımı okşamaya başladı. Bu durumu o kadar çok özlemişim ki... Anlatamam.
  
   Ona sımsıkı sarılıp öptüm.

  -- 05.58--

İstanbul'a dönüyorduk. Babaannemden ayrılıyordum. Çok zordu ama tedaviye acilen başlanması gerekiyordu. Belki babaannem gelirdi. Ama onu da oralara kadar yormak istemiyordum.  İstanbul'a vardık ve Mert ile Furkan da oradaydı. Kesin Şule'nin işidir bu.  Baktım yüzü gülüyordu. Neyse mutlu olsun yeter. İnince yanımıza gelip direk valizlerimizi aldılar.

      Ve sonra Furkan bana,  Mert Şule'ye sıkı sıkı sarıldık.

    Öyle bi sarıldık ki...  O an hiç bitmesin istedim. Şule ve Mert' de aynı durumdaydı. Eve gittik ve hemen banyo yaptık. Mert ve Furkan bizdelerdi. Mert gelmişken ufak bir iki kontrolünü yapayım dedi.  Sonra da

    "İyisin iyi. Hiçbir şeyin yok maşallah." dedi. 
  Salona geçtik. İkili koltuğun birine ben diğerine Şule oturduk. Benim yanıma Furkan onun yanına Mert oturdu. Mert Şule'nin omzuna kolunu atmıştı.  Furkan da kolunu alttan belime geçirerek beni kendine iyice çekti ve kulağıma fısıldadı          
     "Seni çok seviyorum."
Biraz kızardım sanırım ama aldırmadan yüzüne bakıp
   " Bende seni çok seviyorum." dedim. 
    Ve o anda dudağıma yapıştı. Belimden tutup kucağına otutturdu. Kollarımı boynuna doladım, o da kollarını belime doladı ve kendine çekti iyice yapıştı sonra ikimizde nefes nefese kalınca dudağımı bıraktı ama alnı hâlâ alnımdaydı.  İkimizde nefes nefeseydik. Bi an için dış dünyadan kopmuştuk.  Nefeslerimiz düzene girince Furkan yine yapıştı dudağıma.  Bu sefer dudağımı ısırıyordu. Hem de çok kötü ısırmıştı.  Canım biraz acıyordu ama bu hiç önemli değildi.  Biraz daha devam ettikten sonra o da yorulmuştu ve bıraktı.
  
      Bırakınca dudağımın kanadığını fark etti ve ağzında ' lanet olsun canını yaktım ' ı geveledi. Sonra peçeteyle sildi. O anda Şule ve Mert'in bize şaşkın bakışlarına maruz kaldık.  Furkan daha sonra geldi ve beni odaya götürüp bana sarıldı. Kalbinin atışını duyabiliyordum. Bi süre sarıldık ve bu kadar duygusallığın üstüne gözyaşlarımı tutamadım. Furkan bana iyice sarıldı. Ben de ona...

     " Ağlama... Sen üzülürsen benim yüreğim parçalanır güzelim." dedi ve gözyaşlarımı sildi. Ve alnımdan öptü. Biraz saçımı okşadı ve gözlerimden öptü. Ve " Canım sevgilim." dedi.

  Sevgilim!? " Sevgilim? " dedim. Ve dememle tekrar dudağıma yapıştı.  Dudaklarını çekmeden
" Artık sevgilimsin, haberin olsun." dedi ve benim içim gitti. Kollarımı boynuna doladığım sırada karnım guruldadı. Tam öpüşürken karnım guruldayınca Furkan kıkırdadı.

    " Hadi gel miniğim, yemek hazırlayıp yiyelim. " dedi.  O böyle diyince karnım iyice guruldadı. Ve onunda kıkırdaması kahkahaya dönüştü. Salona geçtiğimizde Şule ve Mert'in sarmaş dolaş uyuyakaldığını gördük.

  Onlar uyurken biz de yemeği hazırladık. Yemeği yaptık ve onlar da uyandı. Beraber yemek yedik ve birkaç saat sonra çok yorulduğumuz için uyuduk. Furkan ve ben salonda, Şule ve Mert benim odamda uyudular. Furkan'ın kolu benim başımın altında, dudakları saçlarımdan ve bi eliyle de saçımı okşuyordu. Diğer koluyla da sarılmıştı ben de ona sarıldım. Kalp atışı hızlanmıştı, benimki de...

    "Cennet kokulum"  diyerek derin bir nefes aldı ve saçlarımı öptü. İçim bi değişik olmuştu.
 
Ne zaman uyuduğumuzu bilmiyorum ama sabah kalktığımda hâlâ öyleydik. Furkan'a baktım ve çok masum yatıyordu. Kokusunu iyice içime çektim. Bir süre daha ona sarıldım ve öylece durdum.

  " Günaydın prenses" dedi naif bir sesle. 

  " Günaydın yakışıklı prensim" dedim.

   Tam  sarılacakken bi anda başıma,  mideme her yerime ağrı girdi. Furkan çok telaşlandı ve Mert'i uyandırdı. Mert hemen hastaneyi aradı ve hastaneye gittik.  Bi tane iğne yaptılar da öyle geçti. Şule ve Mert dışardaydı. Kesin ağlıyordu ve onun için gelmiyorlardı.

  --Şule'den --

Arsu bugün çok kötü oldu. Onun için çok endişeliyim. Sonuçta o benim tek dostum.  Ağlamama hakim olamıyorum. Mert geldi ve bana sarılarak omzumu okşadı. Birbirimize sarıldık. Ona sarılmak bana çok iyi geliyordu. Onun kolları huzur veriyordu bana. Mert gelince çok sakinleştim. Ve Arsu'nun yanına gittik. Rengi yerine gelmişti. Ve yüzü biraz olsun gülüyordu. Bende onu öyle görünce hafif tebessüm ettim ve yanına gidip ellerini tuttum. O arada doktor geldi. Ve Arsu'nun üşüttüğünü söyledi.

Doktor " Arsu üşütmüş, bi serum takalım sonrasında sizi taburcu ederiz. " dedi. Oh, valla keyfim yerine geldi.

  En çok sevinende Furkan'dı normal olarak. 

  5 - 10 dakika sonra serumu taktılar. Ve daha sonra eve gittik.
  
  
  

Sadece Biraz SenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin