Hermione, biraz ilersindeki deri koltukta oturan Fred Weasley'a baktı. Fred elindeki neredeyse bitmek üzere olan ateş viskisini kafasına dikti. Herkes gibi o da çok içmişti ama ne Draco Malfoy gibi aşırı eğleniyordu, ne de Susan Bones gibi aşırı duygusallıktan bağıra bağıra şarkı söyleyerek ağlıyordu.
Slytherin'in verdiği partiye tüm Hogwarts davetliydi. Siyah ve yeşili her yerde görebileceğiniz kasvetli ortak salonda herkes kendi halindeydi. Gecenin ilerleyen kısımlarına doğru bazıları gitmiş, bazıları bir köşede sızmıştı. Herkes kör kütük sarhoş olmuştu ve geriye kalanlar "Doğruluk mu Cesaretlik mi" oynamaya karar vermişlerdi.
Oyunu eğlenceli ve gerçekçi kılmak için doğruluk dendiğinde Veritaserum içilecek, cesaretlik dendiğinde eğer kişi yapmaya direniyorsa uğursuzluk büyülerinin hedefi olacaktı. Tam da Gryffindor ve Slytherin'e göre bir oyundu. Birbirilerini topa getirmek için en kışkırtıcı soruları sorma isteğiyle yanıp tutuştukları yüzlerinden belliydi.
Şişe ilk çevrildiğinde soru kısmı Theodore Nott'un kucağında oturan Pansy Parkinson'a gelmişti. Cevaplayacak olan kişi de Harry Potter'dı.
"Doğruluk mu cesaret mi, yaralı kafa?" dedi Pansy. 'Cesaret' kelimesinin üzerine vurgu yapmıştı.
"Doğruluk," dedi Harry. Önündeki Veritaserum'dan bir yudum aldı. Pansy, Harry'nin yeşil gözlerinin tam içine baktı.
"Hiç bir erkekle öpüştün mü?" diye sordu Pansy sinsice. Harry, onun cevabı bildiğinden emindi. Göz ucuyla Draco'ya baktığında sırıttığını gördü. Ne kadar istemese de sanki kelimeler kendi rızasının dışında çıkıyordu dudaklarından.
"Öpüştüm." dediğinde birkaç kişi hariç bütün salon fısıldamaya başladı. Harry Pansy'e nefretle baktı.
"Korkunç birisin." Pansy kendine yeni bir ateş viskisi katarken ona cevap verdi, "Aynı zamanda zengin ve güzelim."
Harry üzerinde hissettiği garipseyen bakışları umursamamaya çalışıp şişeyi çevirdi. Bu sefer soru kısmı Draco Malfoy'a, cevap kısmı Hermione'ye gelmişti. Draco genç kıza gülümsedi ve omzunun üzerinden Fred'e baktı. "Doğruluk mu Cesaret mi?" diye sordu Hermione'ye.
Hermione, onun aklından geçenleri tahmin etmişti. Draco, Fred ile ilgili olan hislerini biliyordu ve muhtemelen Doğruluk derse bu konuyu açacaktı. Bu yüzden Cesaret'i seçti.
"Cesaret."
"Yanlış seçim, Fred Weasley ile dolabın içine gidiyorsun." dedi Draco. Hermione inanamayarak ona baktı. Harry de Draco gibi gülerken Fred ifadesizce Hermione'ye bakıyordu.
"Eğer yapmazsan sana yasa dışı lanetleri uygulamaktan çekinmem, Granger." dedi Draco ardından. Hermione başını çevirdi ve Fred'e baktı.
"Hala neyi bekliyorsunuz?" diye sordu Ron.
İkisi de aynı anda ayağa kalktı ve salonun köşesindeki iksir malzemelerinin olduğu dolaba yürümeye başladılar. Birbirilerine bakmadan bu görevi tamamlamak istiyorlardı. Fred dolabın kapağını açtı ve Hermione ona bakmadan hızlıca içeriye girdi. Diğerleri çoktan şişeyi çevirmişti bile.
Kapağı kapattıklarında içerisinin ne kadar karanlık olduğunu fark ettiler. Fred asasına elini atmışken, Hermione 'Lumos' diye fısıldadı ve etraf aydınlandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ilomilo |fremione|
FanfictionFred Weasley ve Hermione Granger, ortak hiçbir yanları olmamalarına rağmen fark etmeden birbirilerine tutulmuşlardı.