Hermione Hogwarts'ın uzun ve ıssız koridorunda gürültü yapmadan yürümeye çalışırken kendisini on dakikadır takip eden gençten haberdar değildi. Tek düşündüğü, bu saatte Flich'e yakalanmadan ortak salona dönebilmekti.
Cormac McLaggen ise genç kıza fark ettirmeden takip ediyordu. Son derece sessizdi ve Hermione'ye görünmemek için aralarında uzun mesafe bırakıyordu. Elinde asası ile yapacağı büyüyü sürekli içinden tekrar ediyordu. Bu anı defalarca kafasında kurmuştu ve olacakları düşündükçe keyifleniyordu. Hermione'nin bağcığını bağlamak için durduğunu fark ettiğinde bunu fırsat bilerek anında kızın üzerine koştu ve sesini çıkarmasın diye ağzını kapattı. Hermione ne olduğunu anlamadan refleks olarak çığlık atmıştı ama ağzının üzerindeki el yüzünden sesi çıkmamıştı bile. Cormac, kızın cübbesinin içine elini attı ve asasını aldı. Daha sonra boş bir sınıfın içine itti genç kızı.
Hermione'nin sırtı sert betonla buluştuğunda acıyla inledi. Cormac, onu bırakıp asasını kapının kilidine doğrulttu ve "Colloportus," diye fısıldadı.* Ardından çoktan ayağa kalkmış ve bir atak yapmaya hazırlanan Hermione'yi yine ittirdi. Kız acıyla inlerken bu oğlanın umurundaymış gibi görünmüyordu. Gözleri nefretten kararmış gibiydi ve sanki Hermione'nin acısından zevk alıyordu. "Ne istiyorsun b-benden?" diye bağırdı Hermione korkusunu olabildiğince az belli etmeye çalışarak. Eğer asası Cormac'ın eline geçmemiş olsaydı şu anda muhtemelen oradan çıkmış olurdu. Bunun için kendine kızdı.
Cormac bir kahkaha attı ve Hermione'nin yanına gitti. "Sen bana ne verebilirsin ki?" dedi ve Hermione'ye ona acıdığını belli eden gözlerle süzdü. "Weasley'in dokunduğu o bedenini artık ister miyim sence?"
Hermione dehşet ve kızgınlık karışımı bir ifadeyle ona bakmayı sürdürdü. Yapabileceği hiçbir şey yoktu. Asası onda değildi ve bu odada kilitliydi. Ayrıca Hogwarst'ın içindelerdi, burası ülkedeki en güvenli yerdi. Başına en kötü ne gelebilirdi ki?
Cormac çenesinden tutarak onu kendisine çektiğinde Hermione tiksindiği gözlere bir kere daha bakmak zorunda kaldı. Kendisini geri çekmek için çırpınsa da hareket edemiyordu, korku tüm bedenini ele geçirmişti. Cormac'ın parmaklarıyla baskı yaptığı yanakları sapsarı olmuştu. Hermione'nin kulağına eğildi ve odada kendilerinden başka kimsenin olmamasına rağmen ürkütücü bir şekilde fısıldadı, "Yanlış seçim yaptın Granger. Onu seçtin ve bunun bir bedeli olmak zorunda."
"Benim içim hiçbir zaman bir seçenek olmadın." dedi Hermione. Cormac onun bu haline yüksek sesle kahkaha attı. "Şu anda bana yalvarman gerekiyor, meydan okuman değil." dedi ve gülmeyi keserek Hermione'nin yanaklarını daha fazla sıktı. Eskisinden daha da sinirli görünüyordu, anlaşılan Hermione'nin asi tavrı onu kızdırmıştı.
Kızın gözlerinden süzülen yaşları umursamadan dudaklarını büzdü. "Zavallı Freddie.. çok üzülecek." dedi bebek sesini taklit ederken. Hermione kaygıyla ona baktı. O an onun Fred'e bir şey yapacağından öyle endişelenmişti ki, kendini unutuverdi. "Ona zarar veremezsin." dedi. Bu sefer meydan okumuyordu, sesinin tonunda bir istek vardı. Cormac başını iki yana salladı. "Merak etme, öyle bir şey olmayacak." dedi. Hermione kısa bir an kendini rahatlamış hissetti, ta ki Cormac onun boğazını sıkmaya başlayana kadar.
"Her gün acı çektiğini görmek istiyorum, tek bir seferde onu öldürsem bile rahatlamam!" dedi ve kızı yere fırlattı. Arkasını döndü ve derin bir nefes alarak konuştu, "Böyle olmak zorunda degildi." dedi. Hermione ise yerde öksürürken nefesini de düzene sokmaya çalışıyordu. Birkaç kendine gelmeye çalışırken, arkasından bir ses duydu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ilomilo |fremione|
FanfictionFred Weasley ve Hermione Granger, ortak hiçbir yanları olmamalarına rağmen fark etmeden birbirilerine tutulmuşlardı.