multi; sarı kafa
-Yine yıldızlı bir gece.
Ama gecenin asıl yıldızı adamın yüreğinde.Kadın uyuyor usulca.
Her şeyden habersiz, beklentilerle uyuyor.
Adam uyuyamıyor.
Her şeyden haberli, beklentileri uyutmuş."Doğa, anlatsana kim bu kadın?"
Doğa'nın dudakladında istemsiz bir tebessüm beliriyor. Fakat susuyor. Çünkü sevdiği kadını öylece anlatırsa sevgisine hakaret olurdu bu. Adam güzel seviyordu, sevgi anlatılmazdı.
"Şşt, konuşsana kardeşim. Daldın gittin?"
Doğa, kendinden bir yaş büyük kardeşine baktı boş boş. "Anlatamam."
Kardeşi dudak büktü. "O niye?"
Doğa omu silkti. "Ben bi' hava alıp geleceğim." diye mırıldandıp koltuktan kalkıverdi.
Hava almak=Leyal.
Doğa kapıdan çıkıp giderken kardeşi seslendi. "Ah bilmez miyim ben o hava almaları?"
Doğa; yürüdü, yürüdü, yürüdü... ve işte o tanıdık mavi ev. Doğa merdivenlere çöktü ve içeriden gelen sesi duydu. Arkadan hafif bir müzik eşliğinde biri şarkı söylüyordu, karaoke gibi bir şey yapıyordu. Aslında bu kişinin sesi çıplak da güzeldi.
'Leyal yine kendi kendine konser veriyor' diye düşünüp kendi kendine güldü. Sonra zihnini susturup kadını dinledi.
Kadın yine kırıktı.
"Ben bir ayyaşım
Sekiz çizer ayaklarım
Özlemişim sarhoşluğunu bu semtin sokaklarının
Gecenin biri, aptalın biri
Kalbinin dışında bekliyor içeri girmeyi"
Leyal'in sesi bu sefer daha bir farklıydı. Kendinde değilmiş gibiydi.
"Şarkıcıyım ben
Müzik kutundayım
Arayıp bulamadığın o şarkıyım
Yani bence öyle olmalıyım"
"Böyle içli içli kime söylüyorsun bunları, güzelim.."
Doğa soluğunu yorgunca havayla buluşturdu. Leyal neden şarkıya devam etmiyordu ki. Doğa tam kalkacağı sıra bir ses geldi.
"İnsanları dinlemek ayıp değil mi, yeşil gözlü?"
Başka bir zaman olsaydı eğer, Doğa rezil olabilirdi. Fakat şu an Leyal sarhoştu.
Leya, ağır adımlarla merdivenlerden inerken Doğa ayağa kalkıp yanına çıktı ve koluna girdi. Düşebilirdi. Sonunda merdivene çöktüklerinde Leyal baygın bakan gözleriyle biraz Doğa'yı süzdü. Ardından konuşmak için dudaklarını araladı.
"Neden öyle bakıyorsun?"
"Nasıl bakıyorum?"
"Kırık."
"Sen de öyle bakıyorsun."
"Ben de kırığım çünkü."
Bir anda Doğa'nın yüzünü elleri arasına aldı. 'Sarhoş olduğundan bilinci pek yerinde değil' diye düşündü adam. Bu hareket Doğa'nın hoşuna gitse de şaşırdı.
"Doğa?"
"Hı?"
"Biz neden kırığız?"
Doğa söyleyecek söz bulamadı. Yalnızca dudaklarını birbirine bastırıp sustu. Kırık olmanın sebebi nasıl anlatılırdı?
"Doğa?"
"Leyal?"
"Bileğindeki yaraların hikâyesi ne?"
Doğa yine diyecek söz bulamadı. Söyleyecek onca kelime varken hepsinin kadının yanında yok olması ne de garipti.
"Hiç... sadece hayatın bana sunduğu kötü anıları aptalca oraya yansıttım. Ama geçti. Her şey geçer."
"Her şey geçmez, Doğa. Hiçbir şey geçmez."
Usulca başını salladı Doğa. Sevdiği kadın doğru söylüyordu. Ne geçmişti ki...
"Doğa?"
"Güzelim?"
"Bileğindeki o jilet izlerini öpsem acısı geçer mi?"
"Çiçekler bile açar."
Leyal, Doğa'nın yüzünden ellerini çekti ve sol bileğine uzandı. Tam yara izlerinin üzerine, acılarının üzerine hafif bir öpücük kondurdu.
"Geçti mi?"
"Geçmez mi? Geçti tabii."
"Çiçekler de açtı mı?"
"Bak, ufak ufak açmaya başlıyor."
Leyal'in bilinci ne yaptığını fark edecek kadar yerindeydi ama o, bu anı bozmadı. Doğa'yla geçirdiği anları bozmaktan ödü kopuyordu.
"Doğa?"
"Efendim?"
"Efendim deme, güzelim de."
"Güzelim?"
"Ben güzel miyim?"
"Mavi rengi kadar."
-
yazamıyorum, beceremiyorum, olmuyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yıldızlara asılı intihar ipleri
Short Story•kısa hikâye, tamamlandı. Onun gülümsemesi, bir kelebeğin haftalar sonrasını hayal etmesi kadar yersiz ve saçmaydı.