Oturduğum merdivenden bir basamak daha inip Doğa'nın yanına oturdum. Kendine has kokusu hemen burnuma doldu.
"Doğa, kendinden bahsetsene?"
Bana yandan bir bakış atıp güldü. "Sence de bunu sormak için biraz geç olmadı mı?"
"Neden ki?"
"Şu ana dek sana bir sürü zararım dokunabilirdi. Ya kötü biri olsaydım? Ya sana zarar verseydim? Ya böbreklerini çalsaydım? Ya seni kaçırsaydım? Ya mafya olsaydım? Ya-"
"Of Doğa. Sus da anlat kendini işte!"
Gözlerini büyütüp bana baktı. "Sen ne yaptın az önce?!"
"Ne yaptım?"
"Bana çemkirdin. Bana bana-"
Dayanamayıp elimle ağzını örttüm. "Sus da anlat kendini." Güzel yeşil gözlerini kocaman etmiş bana bakıyordu. Elimi yavaşça çektiğimde bakışlarını kaçırdı.
"Doğa ben."
"Ciddi olamazsın.."
Gülüp elini salladı. "Şaka şaka."
"Barapabarapapambarapabarapapam güldür güldür!"
Onunla ne ara bu kadar samimi olmuştum, ona neden hemencecik alışmıştım hiçbir fikrim yoktu. Sadece böylesi iyi hissettiriyordu.
Başını sağa sola sallayıp güldü. Gülüşünde kaldım.
"Öğretmen olmak istiyorum, edebiyat öğretmenliği. Belki puanımla çok daha iyi yerlere gelebilirdim ama mutlu olduğum yer daha önemli.
Annem ve babamla yaşıyorum. Öyle arkadaş ortamı olan biri de değilim. Kendi halimde takılırım. Ya kulağımda kulaklıkla yürüyüşe çıkarım, ya da kütüphaneye giderim.
Bir de köpeğim var, ismi Gölge. En yakın arkadaşım o."
Kaşlarımı havalandırıp öne atıldım. "Peki ya ben? Ben arkadaşın değil miyim?"
Sersemce gülüp gökyüzüne baktı. "Değilsin."
Anında suratım düştü. Onunla o kadar takılmamıza rağmen beni arkadaşı olarak bile görmemesi acıtmıştı. Yine de bozuntuya vermek istemeden hafifçe başımı salladım.
Elleri saçlarıma giderken beni göğsüne doğru çekti. "Sen, benim için arkadaştan daha fazlasısın."
Kalbi, kalbim kadar hızlıydı. Başımı kaldırmadan ona şaşkınca baktığımda dudaklarındaki ince tebessümü gördüm. Huzurlu görünüyordu ve bir o kadar da huzur arıyor gibi.
"Hı?" dedim afallayarak.
Gözleri yıldızlardayken yutkundu. Yavaşça beni bulan gözlerine odaklandım.
"Leyal?"
"Efendim?"
"Cidden anlamadın mı demek istediğimi?"
Gözlerimi kaçırdım. "Anlamamazlıktan geliyorum."
Kahkaha atıp bana baktı yukarıdan birkaç saniye. Ardından omuzlarımdan hafifçe tuttu ve göğsünden çekti beni. Bir şey demek ister gibiydi. Yaklaşık bir dakika sonra hafif çekingenlikle konuştu.
"Bu bir kabulleniş mi?"
Başımı omzuna yaslarken mırıldandım.
"Bu bir kabul ediş. Bu, seni yüreğime kabul ediş. Bu, göğsünü evim edişim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
yıldızlara asılı intihar ipleri
Povídky•kısa hikâye, tamamlandı. Onun gülümsemesi, bir kelebeğin haftalar sonrasını hayal etmesi kadar yersiz ve saçmaydı.