dokuz

1.4K 227 326
                                    

"Doğa, biz şimdi neyiz?"

Doğa beni goğsünden çekip 'ciddi misin?' dercesine baktı. Aslında bu soruyu esprisine sormuştum fakat sesimin ciddiyetinden anlayamamıştı anlaşılan.

"Evlendik ya işte."

"Sallama."

"Salladım."

Ona yandan bakıp güldüm. Kumral saçlarını karıştırdı ve yeşil gözlerini kısarak o da güldü. O sırada evimin önünden geçmekte olan iki kızın Doğa'ya olan bakışlarını fark ettim.

Çirkef değilim ama neden olmayayım ki?

Kalkıp kızlara 'ne bakıyısın be sılık!' demek yerine başımı Doğa'nın omzuna yasladım. Böylece hem kızlar kafasını çevirmiş oldu hem de ben huzurumu bulmuş oldum. Bir taşla iki kuş.

"Leyal, beni kıskandığın için öyle yaptın. Beni kullandın. Söylesene, ben senin için neyim?"

Başımı omzundan çektim. Söylediklerine göz devirip yanağına şaplak attım. "Ajitasyon yapma Doğa."

Yanağını tutup ovdu. "Elin de ağırmış ya, acıttın."

"Acısın."

Sonra tutup vurduğum yeri öptüm.

'Ehehehe!' gibisinden bir gülüş atıp ayağa kalktı. "Ne oldu?" diye sorduğumda elini uzattı tutmam için. Tutup ayağa kalktım. Yürürken konuştu.

"Hadi gel gezelim."

"Hadi geel! Uzaklara gidelim arabamla-"

"Iyy!"

Dudaklarımı birbirine bastırıp sustum. Öyle havadan sudan konuşarak sahile geldiğimizde sevincimden ölecektim. Şu dünyada bir tepeye, bir de sahile gitmeyi severdim.

"Doğa, ben sahili çok severim!" diye şakıdım.

"Biliyorum," diyip güldü.

Bir banka doğru ilerlerken yandan ona baktım. Gülmemek için dudaklarını birbirine bastırmıştı. "Nereden biliyorsun?"

Boş bir banka oturduk. "Seni zamanında az izlemedim, koçum."

Yeryüzündeki kaç kızın sevgilisi ona 'koçum' derdi ki...

-hayatı boyunca asla sevgilisi olmamış olan yazar ağlıyor.

yo, ağlqmıyoeum..-

"Doğa, hadi hadi anlatsana beni ilk ne zaman gördün? Nasıl sevdin? N'aptın? Anlat da biraz olsun ego kasayım."

"İflah olmaz bir canavarsın." dedi ve başını sağa sola salladı.

"Tamam. Hadi anlat."

Gözleri bir an uzaklara daldı. Nedense dedem bana askerlik anılarını anlatacakmış gibi hissettim. O zaman da o öyle oluyordu da. Bunu umursamayıp anın büyüsünu bozmadım.

"Geçen kış okuldan dönüyordum. Dönüş yolunda meydandan geçecektim ama çok kalabalıktı ve bilirsin ki ben-"

"Kalabalıktan ve insanlardan nefret edersin."

Başını sallayıp güldü. "Sonra girdiğim ara sokakta, mavi evin önünde, bir ses duydum. Güzel, sarışın bir kadının naif sesini. Durdum, dinledim seni. Sesin içime içime işledi. Sonra kendimi hep o mavi evin önüne gelirken buldum. Oysa işittiğim tek şey sesindi. Yüzünü görmemiştim o zamanlar."

"Bir dakika, şimdi sen bir sese mi aşık oldun?"

"Yani, sanırım."

Ağzım bir karış açık ona baktım. Çenemi tutup yukarı ittirip ağzımı kapattı. Yeşil gözlerini kısmış gülerek bana bakıyordu. Ben de kollarımı boynuna dolayıp boğdum onu.

"Bak ölürsem dinleyemezsin devamını." dedi zar zor. Onu boğmayı bırakıp hemen yerimde düzgünce oturdum.

"Tamam tamam, boğmuyorum bak anlat."

"Seni ilk defa, umutsuz günlerimden birinde görmüştüm. Aptal gibi, bileğimde sanki hiç yara yokmuş gibi oraya yenilerini ekleyecektim. Ama mavi, çiçekli balkonda gördüğüm kadın kurtardı beni. Bileğime yeni çizikler eklemek yerine, oraya çiçekler ekledim. Bir baktım, çiçekler çoğaldıkça sevgim de çoğalıyor. Şimdiyse çiçek adam oldum sayende."

Gözlerimin dolduğunu hissettim. Beni ne güzel seviyordu öyle. Sevildiğimi ilmek ilmek hissetmem onun sayesindeydi ve ben ona bir kalp borçluydum.

"Çiçek adam, çok güzelsin sen... çok."

Dudakları kayıtsızca iki yana kıvrıldı. "Biz çok güzeliz, sevgilim."

Gözlerimden bir damla düşerken koluna sarılıp başımı omzuna yasladım. "Bir daha kendine zarar verecek olursan ya da bunun düşüncesi bile aklından geçerse döverim seni."

"Yapmam, merak etme."

"Doğa, sakıncası yoksa bir şey sorabilir miyim?"

"Tabii sorabilirsin, her şeyi sorabilirsin."

Bana merakla bakarken bakışlarımı ondan kaçırdım. Bu soruyu sormaya çekinsem de o benim sevgilimdi ve birbirimiz hakkında her şeyi öğrenmeliydik.

"Kendine zarar vermeyi düşünecek kadar ne geçti başından, sevgilim?" Ardından hızla ekledim. "Anlatmak zorunda değilsin. Gerçekten."

Başımı omzundan kaldırıp ona baktım. Burukça gülüp başını iki yana salladı. "Anlatmaya ihtiyacım var."

Dudaklarımı birbirine bastırıp bekledim anlatmasını.

"Birkaç yıl önce lösemiyi atlattım, biliyorsun. Ben önceden böyle sade yaşayan bir insan değildim. Arkadaş ortamlarım vardı, deli gibi eğlenirdim, bayağı aktiftim yani. Ama kanser olunca kendi kabuğuma çekildim. Enfeksiyon kapma riski yüzünden dışarı çıkamaz oldum, çıkacak olsam bile çıkmadım. Saçlarım döküldü, aynaya bakamaz oldum. Kendimi nasıl değersiz hissettiğimi anlatamam. Kötü hissediyordum ve çareyi herkes gibi ölümde aradım. Ama bunu bile beceremedim. Aptalım, değil mi?"

Gözlerinden akan yaşları sildim hemen. Başımı sağa sola salladım. "Hayır, hayır. Sen çok kıymetlisin benim için. Sen hep çiçek adamsın ve benim kalbimdeki çiçeğimsin." Gözlerine yeni yeni eklenen yaşları hızlıca siliyordum. "Bak, ben varım artık. Eğer sana ya da bana bir şey olursa birlikte atlatacağız. Tamam mı?"

Başını salladı ve kafasını omzuma gömdü. Kolları belimi kavrarken ben de ona sarıldım. Sonra omzumdan çıkan boğuk sesini duydum.

"Acıktım."

yıldızlara asılı intihar ipleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin