Aşkın her insanı değiştirir derlerdi de inanmazdım. Ama gerçekten de öyleymiş. Sadece bunu yaşamamız lazımmış. Lisenin ilk yıllarında herkesin bir sevgilisi vardı. Ve ben ortalıktaki tek sapmışım gibi geziyordum. O zamanlar kendimi sen sap geldin. Sap gideceksin diye inandırırdım. Ama Taehyung bütün her şeyimi alt üst etmişti. O okula ilk geldiği gün benden büyük bile olsa ona bir abi edasıyla yaklaşmıştım. Onu kendimden bile korumuştum. Zaman geçtikçe abi gibi davranışlarım değişmişti.
Her zaman yanında olmak istiyordum. Onunla yatıp kalkmak istiyordum. Onu içime sokup kimsenin görmemesini istiyordum. Onun da bana karşı davranışları değişmişti. Farkındaydım sadece ilk adımı atmasını bekliyordum. Ve ilk adım bizim sonsuz adımımız olmuştu.
Karşımda bana üzgün bir ifade ile Taehyung dikiliyordu. Hala dediklerini atlatamamıştım. O isteğimi kabul etmişti. O beni kendi elleriyle öldürmeyi kabul etmişti. Ben öldükten sonra kendine ne olacağını düşünmeden beni öldürmeyi kabul etmişti. "Taehyung gerçekten bunu benim için yapacak mısın? Benim için kendini tehlikeye atacak mısın?" Duyduklarıma inanmak istemiyordum.
Taehyung kafasıyla onaylamıştı. Jin babamların nerede olduğuna dair bir fikrim bile yoktu. "Seni istediğin şekilde öldüreceğim. Ama sadece tek bir şey isteyeceğim senden. Ölmeden önce tek bir şey." Taehyung en masum ifadesiyle cevaplamamı bekliyordu. "İlk önce odama geç orada konuşalım." Odamın kapısının önünden içeri geçmiştik. Taehyung 'ın etrafı incelemesine izin vermiştim.
Etrafta Taehyung' ın resimleri doluydu. Yarısı kendi kanımla çizilmişti. Duvarlarda ölümle ilgili birkaç söz yazıyordu. Etraf fazla dağınıktı. Arada onlarla kavga ettiğim için etrafı dağıtıyordum. Toplama gibi bir eylem de gerçekleştirmiyordum. Taehyung 'ın gözleri son olarak beni bulmuştu. Baştan aşağı beni gözleriyle süzmüştü. Ellerim ve kollarımın her yerinde çizik ve kesikler vardı. Kesiklerin bazıları derindi. Ve onları Taehyung' ın sesini duyduğum için yapmıştım. Taehyung da geleli 10 - 15 dakika oluyordu. Onun için hala kanıyorlardı. 3 aydır kendime bakmadığım için fazlasıyla kilo vermiştim.
Saçımdaki boya akmıştı ve siyah saçlarım ortaya çıkmıştı. Üstümdeki kıyafetler bana olduğundan büyük geliyordu. Yüzüm fazlasıyla çökmüştü. Ve tırnak izleri vardı. Bazen yüzümü tırnaklamak hoşuma gidiyordu. Ya da belki onlar hoşuma gitmesini sağlıyorlardı. Taehyung bir anda ellerimden tutup önüme dizlerinin üstüne çökmüştü. Yaralarımı inceliyordu. Yaralarım bana acı vermiyordu. Taehyung 'ın önünde diz çöküp ağlaması acı veriyordu. Bende onun gibi önüne diz çökmüştüm.
Kanlı elimi kaldırıp Taehyung' un yanağına koymuştum. Baş parmağımla gözünden akan yaşı silmiştim. "Sevgilim lütfen ağlama. Sen ağladıkça içimden bir şeyler koparıyorlarmış gibi oluyor. Lütfen ağlama. Hem acımıyor ki onlar." Eliyle tuttuğu kolumu kastetmiştim. Ama Taehyung elini beklemediğim bir anda kolumdaki en derin kesiğe değdirmişti. Bu da istemsiz bir şekilde ağzımdan bir inilti koparmıştı.
Kolumu ondan çekmeye çalıştığım an kendine daha çok çekip bir öpücük kondurmuştu. Hiç tiksinmiş bir yanı yoktu. Dudaklarına bulaşan kanı da diliyle temizlemiş. Sonra bana bakmıştı. Ağlaması hala durmamıştı. Elim hala yanağında duruyordu. Kanımla onun yanağını da boyamıştım. Yanağındaki elimi tutup elimin içine bir öpücük kondurmuştu. Sonra tekrar yanağına koyup gözlerimin içine bakmıştı.
Odamın ortasında oturmuş birbirimize bakıyorduk. Bundan memnundum. Ömrümün sonuna kadar ona böyle bakardım. Sadece karşımda Taehyung olsun yeterdi. "Jungkook, sevgilim onlar mı yaptırdı sana bunları? Onlar mı acı çekmenin sağladı." Kafamla dediklerini onaylıyordum. Çünkü konuşacak gücüm kalmamıştı. "Artık geçti yanında ben varım. Sana birşey yapamazlar." deyip beni sıcak göğsüne hapsetmişti. Elleriyle hala kollarıma bakıp ağlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wonderland - Taekook-
Fantasy~Boyutlar arası bir aşk~ Mezardan çıkan elle korkmuştu. Hatta korkudan oturduğu mezar taşından yere düşmüştü. Ama mezardan çıkan kişinin sevgilisi olunca korkusu şaşkınlığa dönmüştü.